23 Şubat 2013 Cumartesi

AĞAÇLAR AYAKTA ÖLÜR

Kucak dolusu selamlarımla...



geldik şubat 23'e ve şubatı da devirmek üzereyiz, zaman neleri devirmedi ki şubatı devirmesin değil mi ama... Berlin duvarı devrildi, SSCB devrildi, İkiz kuleler devrildi, Saddam devrildi ve dahi düzenler devrildi...

şubatın sonu marttır da hani şöhreti pek kötüdür: mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır derdi 2. sınıfta ezberlediğim bir şiir...
yılın ilk ayı ocak,
kar yağar kucak kucak,
ikinci ay şubattır
soğuğu pek berbattır diye de başlardı ayları belleten şiir, üzerinden tonlarca yıl geçse de hafızama öyle kodlanmış ki hiç bir şiir, hiç bir şarkı deviremedi bu şiiri:))

İlk yıllarımız, ilk öğrenmelerimiz en kalıcılarıdır ki silinmek bilmezler kolay kolay...
Ağaçlar ellerini açıp yalvarmaya başlamıştı bugün: su, suuu diye...uyanmışlardı yarı uyur yarı uyanık gördükleri rüyalarından,
su yürümeye başlamıştı dallara yapraklara...
Ağaçlar belli ki acıkmıştı ilgiye...
Ağaçlar ayakta ölür derler, ayakta yaşamanın bedeli olarak...

Ağaçlar şubata veda ederken beni bir hüzün kapladı tam da bugün...


Bugün D&R gittim ve kitap alamadan geldim, alma modunda değildim belli ki...şubat bana hüzün getirdi avuuuç avuç!
-Antony Ouin'e de getirmiş anlaşılan:(


Kahve içmeye, birkaç lokma pasta atıştırmaya uluslararası bir markaya gittik, Sıla'nın bir şarkısı var ya Alain Delon...hani der ki Sıla Hanımefendi:
*bütün gün evde sıkıldım, hadi giyin kalk gez-toz dedim, ışıklı cancannlı bir kapıdan girdim; anaaa bir de ne göreyim bütün herkes buradaymış yahuu...cinsinden sözleri var...


işte öyleydi o kahvehane, millet salaş salaş giyinmiş, ellerde kahveler, herkes bir gizemli bir sakin...zaman uğramamış gibi.

Hiç birinin derdi tasası yokmuş da beyinleri sükunete planlanmış gibi ölü ölü bakan insanlarımız...


Ölü balık gibi bakmak moda mı olmuştu acaba da benim haberim yoktu...nezih bir mekan olması demek orada enerji dolaşımının sıfıra yakın olması mı demekti acaba...sıkıldım yani, içimdeki hüzne bir de ölü balıkların bakışları eklenince 15-20 dakika dayanabildim dostlar...

3aptal ve 1 mutlu aile defteri

Selam değerli okurlarım
Biraz evvel izlediğim bir filmi -sıcakken henüz zihnimde-  sizlerle paylaşmak istedim bu gece. Evet hafta içi çalışmaları zor gelir ama bir dehafta sonu ne yapsak da zamanımızı ziyan etmesek diye bir dert var  değil mi?

 Bana kalsa uzanın koltuğa, alın mısırlarınızı,içeceklerinizi ve film izleyin derim,en azından iki saat ayırın kendinize canlarım yahuuu ;)biliyorum iş çok,hayat zor ve ekmek aslanın artık ağzında bile değil ama sizin de ömürleriniz değerli değil mi yani???

 Canım size  evinizi, arabanızı satın da Bodrum'a taşının demedim;  FErrarinizi satın ya da bağışlayın da diyemem ama kullanmak zul geliyorsa bana ödünç verebilirsiniz bir kaç yılığına, bir de şoför isterim çok gelmezse,eee Ferrarinizi ben sürersem sanayiiden çıkmaz galiba:))emin olun sizden çooook çok fakirimdir zira ödeyemem bir özel şoför maaşını ,sigortasını falan.



Bu yazımda sizlere "üç aptal" 3 İDiot adlı filmi önermeliyim diye düşündüm...
Bir BOllywood filmi ama hoş bir film ,değişik bir yorum ve hayata ve olaylara bakışınızı değiştirecek bir film!
Hababam sınıfından başka pek gülmeceli gençlik filmi olmayan bir neslin izlemesi gereken bir film bence, nacizane görüşüm budur.
Aslına bakarsanız bazı eleştirmenler iyi not vermiş bu filme ,biraz tiye de alsa inançları , kızdırsa da bazı kesimleri yine de izlenmesi gereken; özellikle veliyseniz başka dersler,öğrenciyseniz  başka dersler alabileceğiniz, yüzünüzü gülümsetebilecek bir film...aslında herkese dersler var demek daha kestirme olacaktı ama ben öncelikli kitleye değindim sadece.

Mutlu Aİle Defteri" filmini görmenizi de öneririm,senaryo bir hızlı bir yavaş esiyor olsa da aile mevhumununu değerini hatırlatmak adına iyi bir iş yapmış bence...
Tabii ben kendi göşlerimi sunuyorum, eleştirmenlere kaldıksa işimiz biraz yaş zira; beş üstünden iki yıldız veren verene!!!

- Oysa Tuncel Kurtiz bile tek başına beşyıldız çekmez mi a dostlar ?!Yaşarken 2 yıldız veririz biz insanalr ölünce birden ne olursa olur 5 yıldıza hak lazanır her çalışma...her sanatçı beş yıldız ve dört dörtlüktür...


KERAMET ÖLMEKTE DEĞİL, YAŞARKEN KIYMET BİLMEKTE...

19 Şubat 2013 Salı

DÖNER Mİ DÖNMEZ Mİ

Merhabalar değerli okurum,
hayatın içinden bin bir çeşitlemeyle akar giderken ömür yine sizlerle başbaşayım.


Bu gün ne konuşalım, ne paylaşalım...ne ister gönülleriniz?
Aldığım yorumlar fotoğraflarımı beğendiğiniz, hatta içeriğimin bazen de önüne geçtiği manasında...yorum gönderenler sağolsun, yazıyorlar değerli fikirlerini, sizler de yorumunuzu, düşüncelerinizi yazabilirsiniz, ille google adresiniz olması geekmiyor, anonim diye bir seçenek var yorumun altında, ona tıklarsanız bana ulaşır yazdıklarınız, isterseniz yanına adınızı da eklersiniz yazınızın olur biteer:=)


Harala gürele bir koşmaca içindeyim uzun zamandır, dinlenmeler bile çalışmakla geçince yazamaz  oluyorum sizlere, daha mühimi kendine zaman ayıramamak olsa gerek, iyi bir dinlenme herkesin hakkı değil mi ama?


Gündem çok yoğun ama kimi zaman da suni bu sıralar Türkiye'de. Ama beni dehşete düşüren at ve domuz etinin dönerlerimize katılmış olması haberidir.
Her ne kadar Avrupa ülkelerinde olan bir olaymış gibi gösterilse de o kadar kolay değil işin içinden çıkmak...Bir defa şöyle düşünelim: eğer bunca teknik şartname ve kontrole rağmen oralarda varsa vayy bizim halimize, vayyy ki ne vay!Alman demek güven demektir genel algıya göre, yalan söylemez, hile hurda bilmez derler, orada bile çıkmışsa...

Etiketler

ELLER

ELLER beynimizin dışarıya uzanan yansımalarıdır derler bilir misiniz? eller soğuğun ilk durağıdır ruhtan sonra, - onun içindir ki eller...