Yumurtanı kulpu yok
yumurtanın kulpu yok
gözlerimde uyku yok
çek gemici gemiyi
hiç kimseden korkum yok...
yumurtanın kulpu olsa adı zaten cezve olmaz mıydı?
geceler olmasaydı gündüzlerin de anlamı olmayacaktı herhalde...
çıraklar olmadan kalfalığın anlamı yok....
eğer kediler uçuyor olsaydı
eğer balıklar kedileri yeseydi ya da...turna balığını kediler görse zaten inme gelirdi bi taraflarına...
ayılar şehir hayvanı olsaydı mesela kulübelerde besleseydik mesela
terliksi hayvanları, mikropları da görmüş olsaydık...
denizler göller hep güller açsa bir gecede...kan kırmızısı güllerle dolsa deniz...
çöldeki kum taneleri tuzla yıkansa...ya da çöl dediğimiz simsiyah bir gölge gibi serin olsa...acaba çöllüğün anlamı kalır mıydı?
acaba uzun boylu olmanın güzelli unsuru olduğu yakışıklılık kıstası olduğu bir dünyadan ne kadar kısa boyluysanız o kadar iyi felsefesiyle insanlar bir gün kısalma diyetleri,şişmanlama rejimleri-diyetleri vs. uygulayacak mı?ne kadar evrim geçirecek estetik anlayışlarımız?
her şeyle oynayan biz insanlar genlerle oynamaktan bıkıp usanınca bakalım kafayı neye takacak?
sözcüklerimizin nereye toplayacağız bir gün yer kalmazsa havada...uçup gitmeyecek ve kalacak olsa sözler yine büyükşehir belediyesi çöp imha ve cüruf alanları toplayacak mı?
nur yağacak mı mesela bit pazarlarına..ne kadar eski, kırık, dökük varsa bi gün onun peşinde koşulacak mı? ufak ve hafif telefondan daha büyük ipad'lere dönüldüğü bir dönemden sonra bizi neler bekliycek ?
kuyunun dibine düşünce manzara ne dar, ne göz alıcı ve ne de sığ olurmuş meğer...kesmedikçe umudunu insan insanlıktan düzelecektir ve normale dönecektir hayat...