harese üzerine döktürmeler

merhaba güneşli bir günden herkese...

güneş sıcak yüzünü gösterdiğinden beri şükreder vaziyette bazen de mayışaraktan yazıyorum bu yazımı. çok oldu yazmayalı.

sebebim yok, evet...ayrıca yazmalı mıydım da onu da bilmiyorum... bildiğim tek şey varsa o da hayatın akışında pek de birşey bilmediğim...müphem...

neyse güz bu sene yaz ayarında gidiyor sanki, karmaşık bir sarı yumak oldu güz bu sene çözebilene aşkolsun...

sahici bir eylül ekimden sonra kasım biraz yalancı bahar havasında. gerçi bunun da arkasında küresel var ama bu küresel başka küresel... malumunuz küresel ısınma... işte ben yazsam neee yazmasam ne, siz muslukları boşa akıttıktan sonra efendim, ben musluğu kıssam ne kısmasam ne büüüyüüüük büüüyük devletler kürsel ısınmayı önemsemedikten sonra...

dünya da yalnız ve bunalmış hisseder mi bunca vakayla cebelleşirken? çok mu abarttım ne... e öyle ama, yalan mı, üç kuruşluk zevklerimizi iklim krizi adı altında etiketleyerek bize zehreden zevat -kendisi deveyi hamuduyla götüren zevat değilse kimdir?

kimdir kyoto protokolünü hiçe sayan... yeşil bir çevre için imza dahi vermekten uzak olan ... kimdir efendim -ben değilim vallaaa:)

bir de şu var ki ddeve, maalesef dikeni seviyor ve o dikeni yemek için can bile atıyorsa ağzı kanayıp damağı acıtsa da bundan zevk alıp o dikeni tüketiyorsa biz insanların DÜNYAMIZI tükettiği misali; deve dikeni de olur deve de olur kan da olur... harese de...

hırs sözcüğü de buradan gelmekteymiş efendim... olay örnek olması babından yazılmıştır; söz meclisten dışarı develerden içredir:)