24 Temmuz 2019 Çarşamba

ONUN ARABASI VAR

ONUN  ARABASI VAR GÜZEL Mİ GÜZEL

BEN lisedeydim bu şarkı çıktığında sanırım, Mustafa Sandal dans ederekten söylerdi bu şarkıyı, o zaman youtube yok tabii, zırt pırt dinleyemezsin canın çekse de...
limon sarısı bir arabaydı klipteki hiç unutmam,

benim olmasını bile istemeyecek kadar küçük dünyam işte o zaman,
kimisi o arabada kendini hayal etmiştir, kimisi o arabayla uzaya bile uçmuştur, benim dünyamda bir araba hayali tasavvur etmemişti işte nasıl olduysa.


üniversiteyi kazandım, elimizde o ara sıkışıktı ama babam sana bi araba alalım dedi, hemen sürücü kursuna yazıl...
her gün şehrin öte ucuna iki vesait gidip iki vesait geleceğim, Allahım önce hoşuma gitii; meğer öğrencilerin yarısı daha memleketten dönmemişmiş, onbeş gün sonra o otobüsler- dolmuşlar tıklım tıklım olmasın mı,
neden aracım olmadı?
-korktum işte, güvenlik alanımdan çıkmak istemedim işte...
yol uzak, trafik çok, elimiz sıkışık...
şimdi olsa kabul ederdim, yıllarım yollarda  rezil oldu geçti...
pişmanım itiraf ediyorum.

çok gittim tek ayak üstünde vizelere sınavlara tıka basa konserve gibi, öğrenci konservesi...
bir de dipdibe olmaktan nefret eden insanlar için ennnnn büyük eziyet bu değilse nedir?

şimdi bas kontağa çalışsın, çevir anahtarı gitsin ya da modeline göre...
konfor getirdiği muhakkak...
oysa bu konfor otobüslerde olsaydı birçok kişi eminim özel araç almazdı,
bu kadar trafik olmazdı, bu kadar küresel ısınmayla ısınmazdı iklimler, bu kadar egzos salınımı da olmazdı,


bu kadar  partikül dolaşmazdı havada...bu kadar masraf yapmazdık yola...başka şeylere daha çok yer ayırırdık bütçemizde, hobilerimize mesela, gezmeye-kültüre mesela daha fazla yer düşerdi bütçemizde.

öyle değil işte...
ayrıca araba sahibi olmak- daha doğrusu araç sahibi olmak-şarkıdan alıştı ağzım da sürekli araba der dururum şimdi; düzeltelim...lüks değil diyenlere acaba demek istiyorum buradan...

bunca iletişimsizlik varken,
bunca "egosu şişik"  varken,
bunca " trafik cahili " varken,
bu kadar mekanik cahili varken,
yollar bu kadar  beşik olmuş sallanırken arabanın olması hem  lüks hem de cefa,
nasıl oluyor ikisi bir arada derseniz bi düşünün derim,
hem refah hem zillet işte  ne yazık ki.
şöyle huzurla sürmek ister insan aracını...hep bir gerginlik yahu...
tabii ki bunda şehir merkezinde oturmamızın da etkisi de var, belki şehirden nispeten uzak bir konumda olsak hayat daha rahat olacak bizlere?
diyelim ki tayin olduk taşındık şehirden uzağa;
ancak mecburiyetler var, işim burada, ailem burada...çevrem burada-yerim yörem burası benim;
illa gireceksin o trafiğe.


siz ne düşünüyorsunuz bu konuda canlarım yazın bana, paylaşalım...

teknolojiyle olmuyor bence...
insanı değiştirmedikten, insana medeniyetini vermeden teknolojinin...
orman kanunları geçerli olacaksa yollarda ,
büyük araç haaala kendini öncelikli görecekse,
lüks araç ya da ben öncelim derse, 
yaya nasıl olsa öncelik benim diye yola atlarsa öncelik kimin?
sorarım size...

aslında araba sürmek zevk vermeli her daim,
sonuçta seni bi sıkıntıdan kurtarıyor değil mi?
bazen biz sürücüler-şöför cenahı- yüzünden hiç de öyle olmuyor işte,
 bir an evvel kurtulmak istediğim oluyor benim şahsen...


SONRA BELEDİYELERE DE İKİ ÇİFT SÖZÜM VAR:
Yollara hız kasisi yapıyorsunuz, ancak asfaltla aynı rengte, herhangi bir uyaran  yok, bazılarına gelmeden tabela var ama bazısı kasinin dibinde görülecek kadar  soyutlanmış...oysa amaç yola hız tuzağı kurmak değil madem ki, uyarıcı hale getirilmeli, boyatın arkadaşım bi zahmet... algılayamadığından şikayet eden tek ben değilim, hadi benim göz kusurum var, ancak gözlükle kullanırım her zaman...buna ne demeli...ayrıca hangi sokağa kasisi yaptığınızı takip edemiyoruz sayın yetkililer...



bu asfaltlardan vazgeçilecek hani beton  yol yapımına dönülecekti...ne oldu?

bir de şu var, bu asfaltlar delik deşik...
bir kar yağıyor, bir dolu...bir ay evvel atılan asfalt da çukuru kapatan  yama asfalt da un ufak olmuş...buna ne demeli?
vergisini ödediğimiz bir yolun kalitesini beklemek de hakkımız...illa ki!



araç sürmek eziyet çok zaman,
hatalı sollamalara değinmeyeceğim bile...
şerit  ihlallerini anmıyorum daha...
verginin ,
kaskonun yüklülüğüne dokunmadım daha.



yani onun arabası var güzel mi güzel tamam Mustafa Sandalcığım da,
-yolu yok güzellll mi güzelll...
-şöförü de yok...ki gerek de yok...
aslında trafik kültürümüz zayıf ezcümle.


dediğim gibi toplu taşımayla aşılacak bir trafik sistemimiz olsa, onun arabasının olmasına gerek bile yok...öyle ya; neden yorayım kendimi dur -kalk-dur-kalk...binerim mis gibisinden bir toplu taşımya hem ekonomik  hem güvenli...dah az yorulurum, daha az  yıpranırım, kendime kalır gücüm.



onun yolu da olsun bi zahmet...
zırt pırt yol çalışması da yapılmasın.-EMRİN OLUR dediklerini duyar gibiyim yetkililerin hihiihih...

üstelik yakın semtlere toplu taşımanın tek hatla olması gerekir...
yok, iki vesait gidilir Türkiye'de, yürü derler işine gelmiyorsa, ya da in taksiye bin...yoksa taksiciler ne iş yapacak değil mi???belki yürüyecek kadar sağlıklı değilim, belki taksiye verecek param yok, aaa...
o zaman evden çıkma...
al eline kumanda, otur tvnin başına, izle gör alemi...
sosyal medyada asosyalleş ya da,
gitme eş-dost ziyaretine,  otur dur hanım hanımcık, bey beycik evinde...
aklın mı yok...


ye-iç yat-yağ bağlasın kalbin...depresyona da gir arada bir...
sonra da HALKIMIZ NEDEN OBEZLEŞİYOR...?
gençlerde bel çevresi kalınlığı aldı yürüdü diye hayıflan...

kafamda deli sorular...


GÜNÜN KARİKATÜRÜ

22 Temmuz 2019 Pazartesi

AĞAÇ KATLİAMINA HAYIR DEYİN...


selam benden sizlere olsun efenim,
iyi geceleriniz olsun...
görüşmeyeli çooook oldu...
neler mi yaptım yazmakla bitmez yani, çok doluydu...
ancak şu var ki belgesellere sardım yine yeni yeniden...:)))


bir de sağlık mevzuları epey bi süre canımı sıktı,
hala da sıkıyor da işte insan alışıyor bi noktadan sonra, acı çekmeye de , üzülmeye de, unutmaya çalışıyor vs vs...
GECELERİ alerjik bi kaşınma mı dersiniz, uyuz mu oluyorum  dersiniz bilemem ama ben birçok gecedir uyuyamaz oldum, kaşınmaktan ...saatlerce...
uyuz olma ihtimalini göz ardı edin, uyuz okuyarak bulaşmıyor çok şükür canımın özleri...size bir şeycikler bulaşmaz:=))
 neyse ağaç katliamı oluyor Çanakkalede, bu gidişe dur demeli...
Çanakkale bu ulusun akciğeridir...
kalbidir!
hafızasıdır...kültürüdür...
yapmayın etmeyin beyler, o altın arama şirketine izni nasıl verdik, neden verdik Allahım...bu ilkede kültür somut mirastır, soyut mirastır, ağaçtır, candır...

keklik bir soyut mirastır aynı zamanda...dersin ki türkü türkü keklik gibi kanadımı büzmedim, murat alıp doya doya gezmedim, bu kara yazıyı kendim yazmadım...
çam kültürdür, çamlığın başında yanar bir tütün, acı çekmeyenin yüreği bütün...
lale, sümbül...çöven kültürel mirastır...

Kaz Dağları kültürel mirastır, ulustur, kalptir, kandır ve de candır!
ben tam da bir doğa aşığıyım, yapmayın beyler, doğaya atılan her siyanür benim ciğerime işler....
size işlemez mi?
kimi der 49.000 ağaç kesildi, kimi der 149.000 sayı hayli büyük değil mi? ben demiyorum basın diyor bunu...
altın madeninden ülkemize sadece yüzde 4'ü kalacakmış okuduğum kadarıyla...
sonraaaaaaaaa?
o orman yaşar mı sizce!
o keklik gezer mi o kırsal da, o tavşan...o kirpi?

o su zehirlenmez mi?
orda neler olur düşünmek içimi daraltıyor...
hadi ama....vatan sevgisi imandandır diye öğretilmedi mi bize...?
vatanını sevmek, toprağını sevmekten ayrı mıdır?
kültürünü sevmekten ayrı mıdır?

hala sömürülmek mi kaderi bu toprakların?
bizler neden varız o halde?
kafamda deli sorular!!!

dur denmeli bu orman yangınlarına, yanan arazi sonra neden otel olur sanki....

dur denmeli bu ucuz sömürüyüe...
Kardak Kayalıkları için oluşan tepkinin onda birini bile göstermedik...burası değersiz mi?
sizi ÇANANAKKALEYİ GÖRMEYE DAVET EDİYORUM...
sanal turla bile olsa bi görün cennet vatanımızın cennet gibi değerli o köşelerini...
görün sonra bir daha düşünün...

o tepeler kartellere devredilmemeli...
orası hepimizin, benim de...
Ali senin de hakkın var, Selami senin de,
 Feryal senin de...Mirsad senin de...Yonca senin de, Emrecan senin de...


MERAKLISINA:

konuyla ilgili 2016 yılında yapılmış bir yorum da şöyle canlarım:
Türkiye Toprak Bilimi Derneği Başkanı ve A.Ü. Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayten Namlı, toprağın kırılgan ve yenilenemez olmadığına dikkat çekerek, sinsi tehlike çölleşmeye karşı uyardı. 

Okullarda toprak eğitimi verilmeli 


Prof. Dr. Ayten Namlı, toprağı sahiplenmek ve en iyi şekilde değerlendirmek için halk nezdinde toprak okuryazarlığının artırılması gerektiğine dikkat çekti. Binlerce yılda oluşan toprağın insanlar tarafından çıkarlar uğruna yok edildiğine dikkati çeken Prof. Dr. Namlı, yaşanabilir bir geleceğin ancak toprağın korunmasından geçtiğini, toprağı korumanın en öncelikli yolunun da bilinç oluşturulması amacıyla eğitim kurumlarında toprağın önemini vurgulayan eğitimler vermek ve öğretmek olduğunu belirtti. 

Toprak eğitimleriyle arazi bozulumunun yani çölleşmenin nedenleri, toprağı kirleten unsurlar, çölleşmeye karşı alınması gereken tedbirlerin küçük yaşlardan öğretilebileceğini belirten Prof. Dr. Namlı, milyonlarca yıldır varlık nedenimiz olan toprağı, gelecek nesillerin de yaşam hakkını gözeterek, kayıtsız şartsız korumak zorunda olduğumuzu ifade etti  ( kaynak   http://www.turizmhaberleri.com/haberayrinti.asp?ID=30579).

TATİLİM sırasında Antalyadaydım, Manavgat çayı bir önceki seneye nazaran epey doluydu şükür, önemli olan 


uyumak gelmiyor içimden yaaaaaaaa...

Etiketler

NEREDE TRAK ORADA BIRAK :) zaten aşk bir trafik kazası değil midir meleğim:) 20-04-2024

GÜNAYYYYDIN:=))) BUGÜN bahar geldiğinin kanıtını yaşadığım nir güne meraba dedim, biraz güneş...biraz pus...bolca çiçek oh mis... polen:)ç...