23 Ağustos 2017 Çarşamba

İNTİHARA NE HACET-ŞEKERE-UNA-YAĞA DİKKAT!

SELAM DEĞERLİ OKURLARIM,

 Bugün kendim için bir iyilik yaptım ve şekeri azaltıp bırakmaya karar verdim;
ben ki sıkı bir çikolata severimdir, dondurma dediniz mi akla gelen tiplerdenimdir....
bırakıyorum arkadaşlar...
ŞEKERLE OLAN İLİŞKİME SON VERİYORUM
ONU BOŞUYORUM VE KENDİMİ VE RUHUMU ÖZGÜRLEŞTİRİYORUM!



Bana yardım etmenizi, şekeri bırakmanızı istirham ediyorum canımcıklarım :)

bebişime hamileyken de şekeri bırakmıştım,

zorda kalmadıkça yememiştim ve çok sıkıntılı süreçler içerisinde ne azından şekeri hayatımdan çıkararak kanser olma riskimi azaltmayı o gün için başarmıştım. Sonra ne mi oldu, hayatımı alt üst edecek bazı olaylar oldu-aslında ben değer vermeseydim altüst edecek şeyler de değildi, ancak hamileyken daha konformist oluyorsunuz, bebeği ve kendinizi korumak adına-  bu olaylar sonrası şekere komaya girecek kadar geri döndüm...

Stres ve şeker beni komaya sokunca....bebişi mecburen aldılar günü gelmeden...
bu bebeğime 1 ay erken doğmaya, hayata daha yeterince hazır olmayan bir organizma ile katılmaya sebep oldu...ŞÜKÜR ki felç olmamıştım, şükür ki kıyısından dönmüştüm ama şekerle olan ilişkim boyut değiştirmişti...

çok çektim, halen de çekiyorum: bel çevrem genişledi, göbeklendim resmen bir dönem!
beni tanıyanlar bilir normalde zayıf biriyimdir sağlıklı oranda, ama bel çevrem beni kolestrolle tanıştırdı...daha doğrusu kolestrolüm de çok yükseldi ve belim genişledi! oooof offf....kimisi senb annesin olur bunlar dedi, kimisi süt hormıonuna bağladı derkennnn kolestrolüm yerleşti!

şeker-kolestrol- stres ...hayatı zindan edecek şeyler bilirsiiniz.

kısacası unu , şekeri, yağı azaltıp kendimi fabrika ayarlarıma döndürmeye kara verdim :=))

darısı başınıza...


çektiklerimi bilseniz sabır abidesi diye kültürel miras listesine adımı yazdırasınız gelir bence.

neyse, sözü gevelemeyip size bu hususta bir video izletmek istiyorum .
Youtuba kanalaındaki bu vşdeo aslında  bir filmden esinlenerek hazırlanmıştı, izlemenizi öneriyorum, ben üşenmeden seyrettim.
bazen bilmek yetmez, unuturuz çünkü, hatırlamak ve uygulamak,
tekrar etmek şarttır.
bayram öncesi bu kararı sizler de verin...
kurban bayramı geliyor ne de olsa, gelsin manfgallar, gitsin ağızdan baklavalar börekler...
yok artık, dur deme zamanı melekcik!

en çok kalp krizi, kardiyovasküler sorunlar , inmeler bayram sonu oluşuyor yıllardır, nasıl görmezden gelirsiniz?  bu dertlere dair sağlık sektörü, ilaç firmaları sıkı mesai yapıyor ve hatta iyi para kazanıyor istemeseler de...onlar da eminim sizin benim sağlıklı olmamı isterler...

ÇÜNKÜ hayat değerli :)


şekerin zararlarıyla başlayın...hatta videoyu otomatik oynata ayarlarsanız youtube kanalında, devamında konuyla ilgili ABD'de yayınlanmış diğer bir çok içerik de ellerinizin altına seriliveriyor.

Bilgiye ulaşmak bu kadar kolayken, uygulamamak neden?
intihar etmek neden?

***şeker-un-yağ intihar bi çeşit çünkü!
FELÇ RİSKİ ,
OBEZİTE RİSKİ,
KALP KRİZİ VE ÖLÜM,
KARACİĞERDE YAĞLANMA,
KANSERRRR....
ÜMMÜN SİSTEM BOZUKLUĞU,
DEPRESYON,
ANKSİYETE,
HİPERAKTİVİTE VE DAHİ DİKKAT EKSİKLİĞİ...neden arttı? düşünün bir neden?

oysa can kıymetli,
siz kıymetlisiniz,
dahası...




evrende bir tane daha senden var mı okurum?
***YOK TABİİİİ :)
 bu videoyu Haluk Tatar Hazırlamış, eline sağlık, ben kanalına abone oldum, siz de olun isterseniz, bi bakın bakalım :) 436 dolar kazanılmış ve tamamı burs olarak verilmiş....helal böyle güzel insanlara.
devamı gelsin inşallah!


izleyiverin gari :=)


eğer açmıyorsa bunu da tıklayın ya da youtube da arayın...
bırakın şu şekeri , unu, yağı ...öfkeyi...
sarılın hayata ...hadi ne duruyorsunuz!

GÜNÜN KARİKATÜRÜ

20 Ağustos 2017 Pazar

AYAŞ YOLLARINDAN AŞTIM DA GELDİM

MERHABA DEĞERLİ OKURLARIM
 - Yaz güneşi okurlarım ,görüşmeyeli neler yapıyorsunuz bakalım?
Blog yazarınızı özlediniz mi bakalım...

özlemeyenlere  teessüflerimi fışkırtırım :)
ben sizi özledim, olsun ...

ben bu ara bir Didim, Bir Kızılcahamam, bir Ayaş yollarını teptim de geldim,
boyunu boyuma ölçtüm de geldim hesabı ;)


Ayaş yollarını üç yıl önce de tepelemiştim , çok kötüydü, şimdi jilet gibi kayıyor maşallah...
üç yıl evvel domates toplamaya gitmiştik tarladan, dalından koparıp satın almanın keyfini yaşamaya, çok bulandırmıştı yolun sarsıntısı beni. YOL medeniyettir dedikleri kadar varmış yani dostlarım, hiç  yorulmadım bu sefer. 
Geçen seferki elli kilodan başlayan serüvenim altmışbeşle bitmişti, bu kez de yetmiş beş kilo aldım ...sanki ordu mu besleyeceksin derseniz, 
1-kışlık hazırlık olarak  domates almayı seviyorum, 
2-dalından koparmayı seviyorum taze taze...
3-katkısız hilesiz ev yapımı salçayı seviyorum,gerçi yapamıyorum salçayı, henüz kısmet olmadı ama o da olacak.
4-bütün bütün koyuyorum buzluğa, kışın donukken de rendeleyip katıyorum çorbalara ....oooh!mis!
5-kıymalı, kuşbaşılı pideye kışın iç malzemesi olarak donmuş domates nefis oluyor, istersem içine parça parça yeşil -ince biberden katıyorum, biraz soğan kıyıp azıcık da maydonoz ekliyorum, lokantanın hamuru da incecik olursa gel keyfim geeel!
gerçi evde yapılan pidenin hamuru da ev tipi fırınında da ayrı oluyor,ancak ipucu; fırının içine azıcık su koymalısınız ki kuru olmasın ev yapımı pideniz.
-olsa da yesek , gece gece ooofff işte yaa yine canım istedi!
-pis boğaz blogger :)


6-menemenlik yapıyorum, kavanooooz kavanoz
7-eşe, dosta hediye ediyorum, çok seviniyorlar, çünkü dalından o gün koparılmış bir nimetin lezzeti-suyu-rayihası hiç bir şeye değişilmez dostalarım.
geçen sefer dağıtım süreci çok sancılı olmuştu, balkonda bekletmiştim 20 kilosunu inanır mısınız 10 gün hiç bozulmadan kaldı, biz de ailecek şaştık buna,  pazardan bazen alıyoruz da bir hafta bile dayanmıyor, sukanıyor ve 3 günde genellikle küfleniyor!


yazılarımı takip edenleriniz iyi bilir, birkaç sefer domatesin içindeki çekirdeğin filizlendiğine şahit oldum buzdolabımda!yuh...hormon da son nokta!o bana ders oldu, gidip organiği tarlasında almak gerek. aslında bu bir lüks değil, adeta bir zorunluluk artık, ama tabii dürüst üreticiden almak şartıyla.




bizim üreticimiz bir tanedir, bir taneee....
şartlarına bakın canımcıklarımın, emek emek işliyorlar tarlaları, çiçek çiçek...
fotoğrafını çektiğim tarla domates ve kabak tarlası, kabak  bostanı da deniyor, seçin beğenin alın gari...
ben köy nedir bilmedim, görmedim, -gezmeye gitmek dışında- on yaşına kadar, köy mahrumiyetti o zaman bir de üstelik, Ankara^'nın  içindeyken bile...on yaşında bir çocuk için çok samimi ve içten, fakir ve mutluydu insanları.

şimdi yine aynı şartları yaşayanlar var; Oltan köyüydü Ayaş'taki macera alanımız bugün.
saç ayağı denen şeyi gördüm ve ilk kez on yaşında gördüğümü anımsadım, gözlerim doldu, bir tuhaf oldum, içim ezildi...köylü yine fakir! herylerde değilse de benim gördüklerim böyle gariban genelde.

suyu bir damacanadan kullanıyorlar,el yıkamak için ayrı bir kap var, ubruk denen cinsten.
çadırda yaşıyorlar satış zamanı, akşam eve dönüyorlar.
çadırın ortasında bir salıncak, ipten yapılma, rahat...
kızım çok sevdi...ben resim çekerken o sallandı...ne yazık ki ben elimi süremedim tarladaki domateslere, daha vakit var sanıyordum, oysa ne safmışım, al sana bi kaç tane yahu!!!
kızım ağlayıp kızılca kıyameti koparınca kasada bekleyen domateslerden aldık, dönmek zorunda kaldık şehre.
ufaklık işte, oyuncak alanına gidelim, acıktım dedi durdu,
-oyuncak alanı dediği de plastikten kayıklı-salıncaklı, çoğuna para karşılığı alınan jetonla binilen türden oyuncakların olduğu tarzdan oyuncakların bulunduğu park; hani şu alışveriş merkezinde çocuklarını eylemek isteyenlerin evlatlarını pasifize ettikleri sanal park!-biri de bensem bu alışverişçilerin...
-kızım bak kelebek....
-istemiyorum...
-kızım bak bebek kabak....
-istemiyorum anneee..
-kızım işte salıncak...
-sıkıldım ben anne...vay seni keçi vaaaaaayyy, anası kılıklı :)

Derken soluğu Batıkentte Cumhuriyet restoranlarının Halim Bey adlı şubesinde aldık...
kızım rahatladı, ben daraldım epey epey!
toprakla aşkımız kısa sürmek  zorunda kaldı çünkü...
domatese elleyemeden, toplayamadan döndüm çünkü...


ben daha kışlık biber seçecektim!

ben daha semizotu  toplayacaktım...

ben daha kapkara-isli çaydanlıktan şöyle tavşan kanı çay içeçecektim...

-domatescimiz Talat bana peynir domates maydonoz biber serecekti sofraya!

(-annesi hastaymış, hastanede yatıyormuş acil şifalar dilerim.)
-Talat boncuk boncuk bakan, yeşil iri gözlü- bezelye yeşili gözlü-  bir delikanlıydı, sevdik onu ailecek. Kayınvalidemin  topladığı semizotlarını  hediye etti, onlar benden dedi;
bana indirim yaptı, daha misafir edecekti hatta!

-sisli tavada menemen yapıverecekti bize yaaaaa....
tam öğle sıcağıydı, yol çok yormuştu ve yemek yenecek bir yer de yoktu yakınımızda,yol için koyduğum şey bitmişti....
 şu misafirperverliğe bak...
-hey kurban olduğumun insanoğlu insanı! Allah senin gibilerden razı olsun ve sayınızı biran evvel çoğaltsın ki bizler de hayata daha sıkı tutunabilelim!
-amiiiin :)
dahası vaaaar....



fotoğraftaki de  kabak bitkisi dostlarım, sarı çiçekli, koca yapraklı...



-yengesi bostandan karpuz getirecekti baklava olaraktan...öyle dedi TALATCIK :)
aaaaah KIZIM AAAAH....tAPTAZE  karpuz kaçırılır da gidilir mi!!!
gittik işte!


-alacağımız olsun Talat Paşa dedim, yine geliriz, hem annen de iyileşir, ben de gözleme getiririm, o zaman daha çok kalırız dedim...ne desin, "olur abla"  dedi.
MERAKLISINA :

-bir uyarı  benden SİZE, domatesin -biberin -fasulyenin ucuzlamasını bekleyen varsa(kısaca  sebzenin-meyvenin), bu sene pek yağış olmadığından ucuzlamaz-mış ...ben üreticinin yalancısıyım.

-bir de şunu dedi Talat kardeş; abla bostanda karpuzumuz kaldı, kaldıran eden yok...
-nasıl yani...
-yetmiş-seksen lirayı beğenmiyorlar, gelip toplamıyorlar abla...işçi yok...herkes boş boş oturuyo emme çağırıyoz gelen yok...bu gidişi anlamadım ben....
-bugün kendimi paranın nabzını tutan CEM SEYMEN ağabeyimiz gibi hissettim :)dolu dolu , mutlu ve umutlu....
-burdan sana sesleniyorum Cem ağam, devam et yoluna, ayağına taş değmesin ağam...ümitvar ediyorsun bendenizi, benim gibileri....

-çok mısır vardı tarlalarda, çooooook :) yaşasın dedim sevinçle....ay çiçekleri küsmüş gibi öte yana dönmüştü hep beraberce, grup ruhuyla....Güneşi takip ediyorlardı durdurak bilmeksizin bağlı kaldıkları o kutsal vatan toprağında....
-azcık güzel yüzünüzü görem dönün de dedim...
-dönmeyiz küçük hanım dediler....bir naz bir naz :)

-soluğu Batıkentte aldık dedim ya, restoranda şef garsonla görüştüm, köklü bir kuruluş malum Cumhuriyet Lokantalar zinciri...dedim ki -şefim beni  çaysız bıraktın bugün,
dedi ki-elemanlardanişten çıkanlar oldu, yenisini bulamadık! parayı beğenmiyorlar, iki-üç bin alan da var üstelik...yeme -içe buradan...çalışacak eleman yok, aksamadan ötürü kusura bakmayın lütfen.

Etiketler

NEREDE TRAK ORADA BIRAK :) zaten aşk bir trafik kazası değil midir meleğim:) 20-04-2024

GÜNAYYYYDIN:=))) BUGÜN bahar geldiğinin kanıtını yaşadığım nir güne meraba dedim, biraz güneş...biraz pus...bolca çiçek oh mis... polen:)ç...