Kucak dolusu selamlarımla...
geldik şubat 23'e ve şubatı da devirmek üzereyiz, zaman neleri devirmedi ki şubatı devirmesin değil mi ama... Berlin duvarı devrildi, SSCB devrildi, İkiz kuleler devrildi, Saddam devrildi ve dahi düzenler devrildi...
şubatın sonu marttır da hani şöhreti pek kötüdür: mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır derdi 2. sınıfta ezberlediğim bir şiir...
yılın ilk ayı ocak,
Ne olmuştu da bizim insanımız bu kadar sessiz ve sakin olmuştu acaba, kahvenin etkisi miydi, cool (serinkanlı-muhteşem demek oluyor gençler arasında, çok lezem kelimedir sanki) olmak adına mıydı acaba bu edalar, bu soğukluk...Ya da millet böbrek üstü bezlerini, adrenalini falan aldırmış da bir ben kalmıştım ortalarında? Garip.
geldik şubat 23'e ve şubatı da devirmek üzereyiz, zaman neleri devirmedi ki şubatı devirmesin değil mi ama... Berlin duvarı devrildi, SSCB devrildi, İkiz kuleler devrildi, Saddam devrildi ve dahi düzenler devrildi...
şubatın sonu marttır da hani şöhreti pek kötüdür: mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır derdi 2. sınıfta ezberlediğim bir şiir...
yılın ilk ayı ocak,
kar yağar kucak kucak,
ikinci ay şubattır
soğuğu pek berbattır diye de başlardı ayları belleten şiir, üzerinden tonlarca yıl geçse de hafızama öyle kodlanmış ki hiç bir şiir, hiç bir şarkı deviremedi bu şiiri:))
Ağaçlar ellerini açıp yalvarmaya başlamıştı bugün: su, suuu diye...uyanmışlardı yarı uyur yarı uyanık gördükleri rüyalarından,
su yürümeye başlamıştı dallara yapraklara...
Ağaçlar belli ki acıkmıştı ilgiye...
Ağaçlar ayakta ölür derler, ayakta yaşamanın bedeli olarak...
Ağaçlar şubata veda ederken beni bir hüzün kapladı tam da bugün...
Bugün D&R gittim ve kitap alamadan geldim, alma modunda değildim belli ki...şubat bana hüzün getirdi avuuuç avuç!
-Antony Ouin'e de getirmiş anlaşılan:(
Kahve içmeye, birkaç lokma pasta atıştırmaya uluslararası bir markaya gittik, Sıla'nın bir şarkısı var ya Alain Delon...hani der ki Sıla Hanımefendi:
*bütün gün evde sıkıldım, hadi giyin kalk gez-toz dedim, ışıklı cancannlı bir kapıdan girdim; anaaa bir de ne göreyim bütün herkes buradaymış yahuu...cinsinden sözleri var...
işte öyleydi o kahvehane, millet salaş salaş giyinmiş, ellerde kahveler, herkes bir gizemli bir sakin...zaman uğramamış gibi.
Hiç birinin derdi tasası yokmuş da beyinleri sükunete planlanmış gibi ölü ölü bakan insanlarımız...
Ölü balık gibi bakmak moda mı olmuştu acaba da benim haberim yoktu...nezih bir mekan olması demek orada enerji dolaşımının sıfıra yakın olması mı demekti acaba...sıkıldım yani, içimdeki hüzne bir de ölü balıkların bakışları eklenince 15-20 dakika dayanabildim dostlar...
Ne olmuştu da bizim insanımız bu kadar sessiz ve sakin olmuştu acaba, kahvenin etkisi miydi, cool (serinkanlı-muhteşem demek oluyor gençler arasında, çok lezem kelimedir sanki) olmak adına mıydı acaba bu edalar, bu soğukluk...Ya da millet böbrek üstü bezlerini, adrenalini falan aldırmış da bir ben kalmıştım ortalarında? Garip.
Bir de ne olmuştu da şehir bu denli büyümüştü a dostlar...
Serseri mayın gibi yollarda turlayan araçlar, vızır vızır akamayıp insanı mızıldatan trafik ve trafikte izlediğim bahar telaşındaki ağaçlar...
Ağaçlara tırmanamayan cici kızlardan olduk belki eskiden, belki haşarı erkeklerdik erik ağaçlarının dikenli dallarında...o ağaçlar ki şahitlik etmişti sevdalarımıza....örselenişlerimizi sessiz ama derin gözyaşlarıyla izlemişlerdi...
Ağaçlar şehrin karmaşasında kol kanat gerdi bugün bana,buyrun geçin lütfen der gibi eğilmişti sanki dalları...
Şehir azıcık ısınınca ağaçlardı çiçeklere göz kırpan...
İnsanlar alışveriş merkezlerinde günlerini nasıl da harcıyor anlayamazdı ağaçlar, tıpkı benim gibi...Ağaçlar ellerinizi tutacak kadar eğilmişken nasıl kaçardınız dört duvar arasına...bunu onlar da anlayamazdı...benim gibi.
Ağaçlar şehrin misafirleri karşılayan ev sahipleridir, bulvar olsun sokak olsun dinlemez beklerler sizi dilsiz uşak gibi...
SUSAR ve dallarını uzatır hüzünlerinize.
Özlemlerinize götürür o dallar da sizi, özlediğiniz huzura, belki babanıza, belki vatanınıza, belki aşkınıza, belki dağılmadan önceki öte yarınıza, belki yavrunuza...
*GECELERİN SAHİBİDİR AĞAÇLAR.
*Sezen Aksu hanımefendi de söylemiş bir güzel şarkı: ahh kavaklar demiş aaah kavaklar acı düştü içime! Benim acı değil de acılardan arta kalan hüzün düştü kavaklar, ooof kavaklar, oof!
Meraklısına:
bahsettiğim şarkı aşağıdaki adrestedir, dinlemek isteyenlere duyurulur efendim, Ağaçlar Ayakta Ölür ve Fatih Kısaparmak.
-Hüzünlü bir şarkı, neşeliyseniz dinlemeyin derim, istemem modunuzu düşüreyim.-ne kadar da düşünürüm sizleri...-
Hayat ağacı sizi dallarıyla öyle bir sarıp sarmalasın ki hiç birinize zeval gelmesin değerli okurlarım...
Beni özleyin canlarım.
Blog Meleği
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız ve görüşleriniz bizim için değerlidir, paylaşımlarınızı bekliyoruz.