8 Eylül 2012 Cumartesi

SEVDA NARİN KELEBEK

8 EYLÜL 2012

SEVDALAR ÜZERİNE

İnsanın sığınağı sevdasıdır bence, ister aşk, ister muhabbet deyin adına insanın sığınağı sevdasıdır.

Kanat gerer en kıyıda köşede kalmış acılarına da insan, tırnağı sökülse sevdasının bir sözü kadar, bir reddedişi, yok sayışı kadar gözünü akıtmaz ve canı yanmaz bu kadar. Ondan uzaklaşmak, onsuz bir hayat gurbetlerin en beteridir bence!

Bu yazıyı tamamen içimden geldiği, elimden geldiği üzere yazıyorum, ne taslak ne plan yapmadım yine...

Hayat da zaten taslaklar kurup üzerinde çalışılacak kadar ucız değil ne yazık ki, sevda gibi...plan yok, program yok...Bu yüzden değil mi zaten inişli çıkışlı oluşlarımız, yerleri öpüp göklere de çıkaran hallerimiz, sevdalar düşünerek üretilir mi Allah aşkına?

Sevda yalnızken azaptır...

Sevda değil mi sözüm ona  en "çirkini" bile baş tacı yapan....
Bir gülümseyiş, sevgi dolu bir bakış değil mi insanı sevdaya atan, bir aroma, bir koku değil mi bizi karşıdakine çeken? Birçok kişi aşağıdaki fotoğraftaki beyefendi için negatif algı taşıyor çevremde, ama inanın ben onda bir içtenlik, bir samimiyet gördüm ve şimdi masa üstü arka planımda bu fotoğraf var...Bana güzel duygular çağrıştırıyor çünkü... Saç rengi hoşumuza gitmeyebilir, belki sizce hiç de yakışıklı değildir de, ama onun da bir sevdalısı vardır, o da bir yürek taşır nitekim, onu da seven birileri illa ki olacaktır. Acaba yolunu gözleyen, onun için hayatımın yarısı diyen eş nasıl biridir?


İnsan kızı ve insan oğlu olarak hepimiz sevdalar uğruna atılmıyor muyuz yaşam yarışına, koşuşlarımız sevdiğimiz şeylere ulaşmak için değil mi zaten?

Tek başına ne kadar anlamlı olur ki hayat? Sevdiğin insan yanında olmadan, onun gözlerinde dinlenmeye hatta transa geçen gözlerim olmadan ben yaşamaktan nasıl zevk alırım Allah'ım?

Uyumak onunla anlamlı...
Koşmak onaysa güzel...
Hayallerde o varsa gerçek olmalı...

Sevda damarımda atan kan gibi elzem bana...
Sevda adına Vatan dediğim toprağım...

Sevda kıyım, köşem bucağım...
Sevda aşığım!

Hepiniz lütfen sarılın sevdalarınıza, sıkı sıkıya...Onu kaybetmeyin, onu sevginizle de sıkıp boğmayın, o da yaşasın siz de. Sizin olmasa da  saygı duyun ona, saygı duyun seçimlerine...Dünya babamızın malı değil ki, hiç bir zaman da olmayacak. Sınırlarımızı aşmadan onun ellerini bağlamadan, onu değiştirmeden sevginin büyüsü var. Satmayın ucuz  bahanelere sevdalarınızı, buldunuzsa kaybetmeyeceğiniz anlamına gelmiyor ki...

Ucuzlaştırmayan sevdalarınızı nooolur! Aldatmayın kısa süreli kaçamaklarla, atmayın uzak diyarlara, zorlamayın sınırlarını...

Ölüm aslında şah damarımız kadar yakınken neden sevip sevilmemek, neden kavgalar, neden ayrımlar???Bize neden böyle ucuz baheneler vermişler savaşmamız için, genlerimize işlemiş olamaz kin, sevda varken dünyada!!!


Oysa kelebekler kadar kısa değil mi zaten ömür dediğin? Atalarımızın hatalarını sürdürmek, kavga etmek, yıkıp yakmak, istila etmek, ezmek zorunda mıyız? Kötülük değil ki kaderimizde yazan, kadere inanıyorsak tabii.

Küçükken kelebek öldürmüştüm bilmeden ve istemeden, o kadar ağlamıştım üzülmüştüm ki,su dökülmüştü üstüne, kaldırayım derken tozları kaldı elimde ve kanadının bir parçası...Krem rengi bir kelebekti, öyle naif, öyle şirin...SEVDA İPEK KANATLI KELEBEK GİBİDİR DOSTLAR....işte bu yüzden iyi korunmak ister, iyi sarıp sarmalamak... Kanadından  en kibar ellerle tutmak ve en güçlü bir fil kadar korumak...

Bilim de söylemiyor mu sevda anında beynin yaydığı dalgalar değişiyor diye...
Sizi bilemem ama beni sevdamdır ayakta tutan...
Dua edişlerim, şükürlerim, yakarışlarım  ondan...

Bir kısır döngüdür onsuz yaşam...Karman çorman.
MELEK





7 Eylül 2012 Cuma

CIVIL CIVIL BİR KLİP İSTER MİSİNİZ?

Aşağıdaki linke tıklarsanız Sertab Erener'in kaliteli sesi ve Ozan Çolakoğlu'nun katkılarıyla günün şarkısı, günün klibi: DIM DIM!

http://www.izlesene.com/video/sertab-erener-dim-dim-yeni-video-klip-2012/6389805

Sanatçının son albümü ey şuh-i sertab'tan bir parça bu...lokum gibi şarkı vesselam:))
7 EYLÜL 2012

PAMUK PRENSESİM ESRA

Bugün size bir azmin zaferi hikayesi  yazmak istedim, Esra Aydın, hala kızı...
Tatlı, şirin kelimeleri Esra için yetersiz kalıyor bence:)

O BİR BEMBEYAZ, O BİR MAVİ GÖZLÜ KEDİ, O BİR PAMUK PRENSES!!!

Kromozom sorununu bir pozitif düşünme materyaline dönüştüren, hepimizden daha fazla insan...Bir Melek yüzlü...

Bu kadar övdüm ama sebebi var: Yenimahalle Milli Piyango İş okulunda eğitimini sürdüren Esra her türlü konser, dernek daveti, kermes, düğün, sergi, açılış gününün özel davetlisidir...  Sayın Cemil Çiçekle TBMM'de görüşmüş, arkadaşalarıyla beraber meclisimizin bir çayını- kahvesini içmiştir. İngilizce öğrenmektedir 5-6 yaşından itibaren, okuyup yazabildiğini saymıyorum bile... Telefon kılıfı, kitap cildi-kapağı, boncuktan kolye tasarımı, moda takibi gibi becerileri de cabası.Öğretmenlerinin emeğini, aile olarak bizim bir yürek olarak onu sarmalarımızı da unutmamak gerek tabii.

Hüzünlü zamanlarınızda o küçücük yüreğini size açar ve devasa sevgi ve merhameti karşısında şaşar kalırsınız, söylenmeyeni anlar, hisseder acıları, umutları...Zaten boşuna MELEK YÜZ denmese gerek!
işte huzurlarınızda Esra Aydın!

Ankara'da Aydınlıkevler'de Altınpark'ta bir sünnet şöleni yapılmıştı, kıyamet gibi kalabalıktı üstelik. Esra kaçırmadı tabii ki,kalabalık demeden katıldı geçen hafta...hoplaya zıplaya konseri dinlerken sahne alan Alişan yanına çağırdı ve Esra aldı mikrofonu eline vurdu şarkının türkünün teline...Sivasın yolları başta olmak üzere bir çok türküye eşlik etti sahnede. Bizler göz yaşlarımızı tutamadık tabii ki. Sahnede dans ettiler, sohbet ettiler, ayrılırken reverans yaptı üstelik bizim kız :)


Demek ki emek olunca yemek de oluyormuş, yeter ki biz yılmayalım, yorulmayalım, kırmayalım evlatlarımızın heveslerini...

Çocuk psikolojisinden de bahsetmek istiyorum aslında ama o da başka zamana kalsın.
Esralar okusun ki yarınlar aydınlansın!!!

6 Eylül 2012 Perşembe


Ankara, Kuğulupark, Temmuz 2012


BAZEN
Bazen başınızı alıp gitmek istersiniz ya,
Neresi olursa olsun...
Sadece daha fazla oksijen adına, daha fazla gökyüzü....

Bazen...
Hıçkırarak ağlamak istersiniz de
hani sesiniz kısılır, boğazınıza bir ilmik takılır adeta...
ezilirsiniz gök direk arasında....

Bazen...
Saçlarınızı yolsanız sanki bitecektir tüm acılar....

İşte tende bu duygular....
Melek AY 06-08-2012

Yalnız kuğu bir hüzün verir bana dostlar...çektiğim bir fotoğrafın beni böylesine etkileyip şiir yazdıracağını hiç düşünmemiştim doğrusu.

HER AMA HERRKESE KUCAK DOLUSU SELAMLAR

Bugün çok güzel bir gün yine...her yeni gün gibi! İnsanın okunduğunu bilmesi de çok güzel duygu vesselam, teşekkürler değerli okurlarım!!!

EN TATLI TORPİL
Dondurmada kalmıştık en son değil mi, evet mis gibi koc-ca bir külah dolusu dondurma mevzumuz. Nasıl yenir, nasıl yenmez, çilek, kavun derken nelerden yapsak daha başka?

Mesela:
yeşil çaylı dondurma duydunuz mu?
yoğurtlu?
capucino aromalı?
cevizli?
sakızlı?
karadutlu?
portakallı? Ne engin bir kültürümüz var dondurma konusunda değil mi? Yadsınamayacak kadar güzel dondurma yapıyoruz ve reklamımız zayıf ne yazık ki... oysa Dünyanın dört bir yanına dağılan bizler gittiğimiz yerlere taşımışız bu özel tatlıyı.

Viyana'da canım öylesine dondurma istedi ki: dediler ki burada dondurma şööyle meşhur böyle meşhur...Kimisinde Roma dondurmacısı yazıyor bizdeki gibi, Romalıların da katkıları yadsınamaz demek ki...Neyse gurbet elde canım dondurma istedi ama açıkçası biraz soğuk davranıyorlar turistlere, geldinse geldin bize ne der gibi hatta...Girdim şık bir pastaneye, paraya kıydım, üzerlerinde yazı yok, anlamıyorum, kakaolu, parça çikolatalı falan tamam ama 3 çeşit  beyaz olan var, acaba neli? Sakızlı ise, 7-8 top alacağım, sakız arada feci kaçacak ağzımın tadını bozacak diye vanilyalı-sade isetmeye çekiniyorum ...

Dondurmaları gösterip sormamla görev1linin "with yoghurt " demesi bir oldu...önce çok şaşırdım; yoğurtlu dondurma da ne ola???Ağzımın ucuyla -ona bizde yoğurtlu derler diye mırıldanmamla görevli beyde bir  akraba-amca edaları:
"-Vaayy, hemşerim ya, hoşgeldin, Türk olduğunu hissetmiştim ben senin..." bir sıcak tebessüm ki görmelisiniz amcada...
Meğer amcam Türkiye'den gitmiş, dondurma ustasıymış...Biraz sohbet ettik, hemşehrim bana torpil yaptı ve 3 kepçe de kendi ekledi,biri yoğurtlu olmak üzere...10 top...ye babam ye, külah tepeleme doldu...mevsim serindi oysaki,insanlar kim bu görmemiş demişler midir  bilemiyorum ama ben zevkle yedim Viyanada dondurmamızı :) HAYATIMIN EN GÜZEL TORPİLİYDİ,torpil sayılırsa...

"Ayna" adında bir gezi  programı var TV'de, sanırım STV'de, geçenlerde denk geldi, yine mevzuu dondurma tabii...spiker Malezya'da gezerken Maraş dondurması satan bir dükkan gördü ve sahibiyle  sohbet ediyordu, meğer Türkiye'de yemiş dondurmayı  Maley girişimci, Kahraman Maraş'tan usta bulmuş yanına, al sana Malezya'da enfes dondurma:) Satışlar da gayet iyiymiş, şube açıyormuş...Ama keşke bizden bir girişimci olsaymış bunu düşünen demekten de kendimi alamadım.

Sizlere seslenmek istiyorum okurlarım, lütfen kültürümüzü iyi tanıyalım ve bununla yetinmeyelim, sahiğ çıkalım kültürümüze...onu bir adım öteye taşıyalım...Türkiye dışındaki okurlarım, hele ki sizlere belki daha büyük görev düşüyor. Olumsuz algılara sebep olacak durumlardan kaçınmak bizlerin elinde...

5 Eylül 2012 Çarşamba

NÜRNBERG VE ANKARA ÜZERİNE

 Uzun yıllarını Ankara'da geçirmiş bir Ankaralı olarak sizlere bugün Nürnberg'den bahsetmek istiyorum...Sonbahara dair görüşlerimi paylaştığım fotoğrafı da Almanya'da Nürnberg'e yakın bir gölde çektim, ismi konusunda biraz tereddütteyim...bilenler mail atarsa-ya da  akrabalarımdan öğrenirsem- hemen yazacağım, söz;)

Gittin, gördün de bize ne söylersin derseniz, Ankara'mızdan farkı ne ola derseniz gelelim karşılaştırmalar kısmına:

-İnsanı içine çeken bir yer Nürnberg....Ankara ise içinde yoğuran, herşeyiyle insanın iliğine işleyen...
-Nürnberg'de sokaklar inanılmaz temiz, düzenli...Ankara içinse: duacıyız belediyemize ki aynı özeni göstersin:) Sn. Melih Gökçek (Belediye Başkanımız) duy beni lütfeeen!
-Hayat Ankara'da çok hızlı, akıp gidiyor biteviye...Oysa Nurnberg'te yavaş ve sakin sanki...en azından ben öyle hissettim.
-İnsanlar daha titiz Nurberg'te...oysa Ankara bir miktar rahatlık, bir miktar koşuşturmaca içinde salaş...yetişme telaşı var ne de olsa...

-Bu arada bunlar da bizim yakışıklılar;) maşallaaaaaah, maşallllaaaaaaaah!Nerde kalmıştık efendim:
-Nürnberg'te bir bademli şeker yedim ki çok leziz...harika hatta! kahve içerken  yemenizi öneririm. Ankara'nın da bir simidi var ki İstanbul'da bulamazsınız...abartıyorsunuz diyenler çıkabilir: ben bizzat 2008 yılında, 2010 yılında araya araya bir hal oldum ve bulamadım canlarım!!!

Esmer simidi herkes Ankara'daki kadar güzel yapamaz. Ankara'da nerede yenir derseniz: bence Bakanlıklar'da YKM yanındaki Simit Kafe tam yeridir; nezih, lezzetli ve hızlı servisi ile öne çıkar.
-DEVAMI YARINAAA...


Demiştim ya biraz kültür, edebiyat diye:Biraz da şiire ne dersiniz?
Jorge Luis Borges'dan-

ANLAR
Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde, daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85'indeyim ve biliyorum...
Ölüyorum...


 


EYLÜL GÜZELDİR

Eylülü sevmeyenler vardır illa ki, ama ben eylülü sevmek zorunda olanlardanım...
Eylül hüzün belki, eylül serin..oysa bence bu fikri bize aşıladılar... her mecranın emeği var bu aşılamada: basın, aile, hatta çevremizdeki insanlar! Bu aşılamadan sonrasıdır eylülle hüznü aynı satırlara kazıyan...
Eylül, aşık oldunuzsa aşk kokan mevsimdir,
Hasretteyseniz vuslatlara: hasrettir,
Mutlu bir haber aldınızsa -olur ya bir beklentiniz gerçekleştiyse mesela, bir kuş konuverdiyse avucunuza mesela-  eylül sevinçtir, illa hüzün değil...

Dört mevsim yaz olacak diye bir beklentim vardı çocukken, çocukçaydı kabul ama o zaman "yaz hastası"ydım...ille dondurma, ille mısır yani:)) Ama sonbahar da güzel artık...Gelen her yeni şeye merhaba deme becerisi göstermeli insan hayatta...
Hayat belki zevkli anlarında daha güzel ama acılar da kederler de olmalı ki insan kimliğini bulsun.
"Tüket ve mutlu ol"(!) çılgınlığını atlatamayan biz zamane insanları" ömrünü tüketme"nin getirdiği kabullenmez yapısıyla mevsimleri, doğayı, sevdayı tüketmezse eğer daha nice eylüller görür bu gözler!!! Belki ölümü çağrıştırır insana eylül, yeşillerin sarılara teslimi, mavilerin morlara teslimi, sıcaklığın serinliğe teslimi...dahası bir yaz coşkusunun,yaşama coşkusunun durulması demek belki kültürümüzde eylül ve sonbahar... ona demişler sonbahar: Son olduğu ne malum peki bu baharın???

Ahmet Haşim'in şiiridir belki bizim neslin alnına kazınan "eteklerinde bir yığın yaprakla hazin eylül!"

EVDE MUTLULUĞU ARTIRMANIN YOLLARI

“ EVİM EVİM,GÜZEL EVİM ”

Evde mutlu olmak için yapmanız gerekenler.
1.        Şehir hayatının stresi,iş yaşamınındaki ve kişisel yaşamımızdaki sorumluluklar,trafikte yaşadığımız yoğunluk,yorucu ve stresli bir gün geçirmemize neden olur.Evimiz huzuru bulmak için bir sığınaktır.Dışarı yaşamımızda hayatımıza müdahale edemediğimiz şeylere evimizde edebilir,sağlıklı,mutlu rahat bir ortam yaratabiliriz.
2.        Evde huzurlu olmak icin kendimize ait bir odamızın olması şart değil,baktığımız zaman huzurlu olmamızı sağlıyacak bir köşenin olması yeterlidir.Bakarken huzur veren,içinizi ısıtan birkaç şey...Bu bir tablo,fotograf,aksesuar,akvaryum vb.hersey olabilir.

3.        Yatak odalarında da beş duyumuzu harekete geçirecek,rahatlatıcı faktörleri biraraya getirmek önemli.Gözlerinizin ve beyninizin dinlenmesi için fazla aydınlık mekanlardan kaçınmak gerekli.Televizyon seyrederek de kafanızı boşaltabilirsiniz.
4.        Renk seçimi de önemlidir.En sevdiğiniz renkten ziyade sizi rahatlatacak renkler önemlidir.Duvarlarınızda mavi,su yeşili gibi pastel tonları seçerek rahatlayabilirsiniz.
5.        Üzerimize giydiğimiz kumaşların dokusu da çok önemlidir.yumuşak pamuklu kumaşlar veya ipekli kumaşlar insanı daha rahat hissettirir.Kumaş seçimi koltuk,yastık ve yorgan seçimlerinde de önemlidir.Tertemiz beyaz yastıklarda,pofuduk yorganlarda,mis gibi kokan bir odada rahatça uyuyabilirsiniz.
6.        Kokular  rahatlamanızı sağlayacak yöntemlerden birisidir.Bunlar oda
spreyleri,tütsüler,kokulu mumlar olabilir.İşitme duyusunu harekete geçirmek için de hafif bir müzik,dalga sesleri,kuş sesleri gibi çeşitli seçenekler de evinizde kendinizi iyi hissetmenizi sağlayabilir.Uyku öncesinde dinlediğiniz zaman daha rahat uyku uyumamınızı sağlar.
7.        Tat alma duygusu da çok önemlidir.Sağlıklı yiyecekler yemek illa da lezzetsiz şeyler yemek anlamına gelmez.Çeşitli meyve kuruları tatlı ihtiyacımızı giderebilir.Ayrıca bitkisel çaylar huzur verebilir.Kısacası sizi mutlu edecek şeyleri keşfedin ve kendinize VAKİT AYIRIN!
Siz mutlu değilseniz bir başkasını nasıl mutlu edebilirsiniz ki?


4 Eylül 2012 Salı

Merhabalar tekrar!
bugün ilk günüm ya heyecanlıyım tabii birazcıcık...birazcıcık dedimse bakmayın, cıcık cıcık heyecanlıyım, ıcık  değil yani....epeyy:) Burak Kut'un bir zamanlar dediği gibi :
    Heyecanlıyım...daha yolun başındayım!

GÜÇSÜZLEŞTİREN İNANÇLARIMIZI DEĞİŞTİRMEKLE BAŞLAYALIM İŞE!

işte dostlar başlarız söze, amma velakin bizi güçsüzleştiren inançlarımızı değiştirmekle başlayalım işe:)) madem dedik ki zaman sahilde durma değil denize açılma vaktidir, o halde aşağıdaki yazı tam size göre: H.Aarabacığlo'ndan alıntıdır:
HAYATA DAİR HER ŞEY

Tabii sizlerin de yorum ve önerileriyle...Masumiyetin güzelliği, Ankara, aşkın büyüsü, elimizden kayan zaman, moda, müzik, sanat....
Dilimiz döndüğünce, elimizden geldiğince hayata dair bakış açılarımızı,
Diğer blogları paylaşalım...
  Ankara, sizce sadece Türkiye'nin başkenti olsa da bence gönlümün başkentidir, nacizane...
Sizlere Ankara'dan yazıyorum ama bu her zaman böyle sürer mi, bu ışıklı bozkır kenti beni hep böyle bünyesinde saklar mı bilmem tabii...ama gönül sizlerden de anılar, fotograflar gelsin de Ankara'nın yüzlerce güzelliği gözler önüne serilsin ister!!!Ankara köşesi bunun için.

Kültür Köşesinde sergiler, kitaplar, etkinlikleri paylaşalım beraber....
Hayata Dair dediğimiz  köşe: hayatın içi, dışı, sağı solu olsun ne dersiniz?

Etiketler

ELLER

ELLER beynimizin dışarıya uzanan yansımalarıdır derler bilir misiniz? eller soğuğun ilk durağıdır ruhtan sonra, - onun içindir ki eller...