21 Kasım 2017 Salı

BİLİNÇALTINI ÖZGÜRLEŞTİRMEK


MERHABA DEĞERLİ OKURLARIM,

bilinçten bahsederken bilinçaltının derinlerine inmiştik en sonki yazımda ...devam edelim bakalım...

dedik ki bilinçaltımız derya deniz, buzdağı manasına :)
meğer ne çok işlevi varmış bilinçaltının...
zengin mi olamıyorsun...parayı elinde mi tutamıyorsun?
hep arızalı insanlar mı buluyor seni...
ya da bir sorunla karşılaştın ve için o konuda rahat; durduk yere "kendini nasılsa bunu da başarırım"  modunda  mı  buluyorsun?
bilinçaltının oyunları bunlar dostlar.



bu konuda sözü çok beğenerek dinlediğim Meltem Günere bırakmak istiyorum, anneyle olan inançlar ve değerler; babaya olan tutum-değer ve inanaçlar bizi ömür boyu sarıp sarmalıyor der kendisi nitekim...Youtube da bir çok videosu da var, öneririm :)


teee biz bebekken, çocukken ya da anlamaya başladığımız an ne zamansa işte teee o evrede bize annemizsin söyledikleri iç ses olarak, inanç olarak yerleşmeye başlıyor netekim...
düşünün anne bebeğini nasıl da sever;
-canımın içi...
-tatlı yavrum
-şirinim
-sen çok özelsin
-ciciiim :)

 
 

VE BİR DE TAM TERSİ...
-Seni pasaklı seniii...
-bi işi becermedin, o bardak öyle mi tutulur !
-saçaklı...
-yaramaz kedi...
-sen kötü bi çocuksun!

bebiş bunu içinden tekrar eder, alıp algılamakla kalmaz ve azar azar kendilik bilinci oluşur!!!

-Anne altını temizler, baba uyutur, sıcacık sarar sarmalarsa bebiş de-ben değerliyim-i öğrenir, sevgiyle büyür, kolay gelişir.
- "Ben akıllıyım" der; herkesten bunu duyuyor çünkü...kabulleniş başlıyor.
*** Bilinç akıllı ve mantıklı seçimler yapabilir, ama bilinçaltı olanı olduğu gibi kaydeder...kaydeder,kaydeder!


seni aptal,yine mi kustun? -içilen süt fazla gelip bebiş de kustu farzedin, denmez ama nasıl bi ansa demiş sayın işte birileri; o kusma davranışı hooop art alana....aptal lafı da havada kalacak değil ya.
40 kere ne söylersen o oluır derler, halk deyimidir amaaa boş değildir hani...

MERAKLISINA:
BU HUSUSTA okuyup da beğendiğim kısa bir yazı da burada: TIKLAYIVERİN GARİ :=))
http://blog.milliyet.com.tr/bilincalti-yeniden-insa-edilebilir-mi-/Blog/?BlogNo=280547

GÜNÜN KARİKATÜRÜ

Bugün kendime de size de bir güzellik yapıp fazlaca karikatür koyacağım, seviyorum tebessüm etmeyi de ettirmeyi de :)

 

3 Kasım 2017 Cuma

BİLİNÇALTI BİLİNÇYEDİ


MERHABA DEĞERLİ OKURLARIM,
bugün nasılsınız bakalım?
hayat nasıl gidiyor bakalım canlar...
beni sorarsanız mütemadiyen elimde fincan dolusu sıcak içecek veeee üşüyorum efendim...
mütemadiyen-sık  sık, sürekli...

sürekli  demişken;
-sürekli  aynı sarmalın içine girdiğiniz oldu mu?
sürekli aynı konudan şikayetçi olduğunuz?
sürekli içinizden bir sesin dur şunu yapma dediği?
ya da tam her şey yolunda giderken yine aynı türden yanlış insanlarla muhatap olduğunuz?
çok da iyi yapabileceğiniz bir işe başlarken böyle garip, içten gelen negatif bir ses-bir görüntünün  sizi sabote ettiği; enerjinizi emdiği?


kısır döngüler...
sizi durduk yere bi konudan alıkoyan durumlar,
geri çekilmenizi sağlayan bazı ön yargılar...o kadar da çoklar ki farkında değiliz.

işte bu ve bu gibi durumlarda olaya müdahil olan bilinçaltımız...
bilinç altı bilinç yedi dedim ya; aynen öyle; bu sözü söylemem boş değil...
**bilinç devre dışı kalıp bazen bilinç6   hükümdar rolü de üstlenebilir, beyni devre dışı bırakıp...
otomatik düşünme mekanizmaları devreye girer ...

*"Ant" diyor buna bazı nörologlar...karınca :)
beyninizi değiştirin hayatınız değişsin kitabında okumuştum bu antları...aman da ne çok karıncamız varmış yaaavvv...bir karınca yiyen koyup beynimize gereksiz antları silip süpürtmek lazım  mesela:)




peki hep mi zararlı bunlar, tabiii ki değil...iyi olduğu durumlar da pek çok...
problem çözerken, sorunu algılama biçimimizi etkiliyorlar;
- hızlı düşünüp çabuk karar vermemizi sağlıyorlar mesela...ama sizin bilinçaltınızın nelerle dolu olduğu da tabii ki belirleyici ...


bilinç6 derya deniz...
-klasik "buzdağı" benzetmesi vardır ya...ben de ona ifrit oluyorum arkadaş duya duya duymaktan, bıktım bre...hani bilincimiz bir buzdağı ise bilnçaltı aslında suyun altında kalan ve görünmeyen o en geniiiiiş kısım anlamını ifade eden metafor...

ilk duyduğumda buzdağının görünen kısmı deyince anlamamıştım,
hocamız sağolsun "buzbağı" der gibi söylemişti ve ben de buzbağı mı...demiştim, bir içki değil miydi o hocam demiştim:) çok içermişim gibi...hehehhee....
hoca dalga geçtiğimi sanmıştı ama ben gerçekten anlamamıştım kelimeyi, ağzında geveledi sanırım...
neyse meğerse buz dağı dermişşşşş....
evet ben SÜREKLİ buz dağı gördüğüm için ... nitekim burası da ılıman bir ülke değil de kutup dairesi....peeehhhh!
önüm arkam -sağım solum  ebe sobe...saklanmayan buzdağı... :)))



üniversite birdeydim sene bilmemkaaaç ve bayan bir hocamdı hiiiiç unutmam....takmıştı sürekli bana bu olaydan sonra, neymiş dersi kaynatmışmışım, sağolasıca...sonra da ben hareketlendikçe, kıpır kıpr el kaldırdıkça melek sen sıkıldın, hadi biraz gez de gel dedi, oooh yaşasın....dersi anladıktan sonra kimse beni tutamaz arkadaş! o kadaaaaaaarr!-sanırsın Kadir İnanır olmuşum-


-neyseee....meğerse bilinçaltımda buzdağıyla ilgili görüntü yokmuş canımcıklarım, kaç kere gördüm ki yahuıuuuu....Titaniğim vardı da buzdağına çarptı desem, Titanic filmi bile hocayla konuştuğum o günden kaaaaç ay sonraya denk gelir.

Filmin bir yerinde buzdağını görünce hocamın kulaklarını çınlattım..."a-aaaa gerçek buzdağı" diyerekten, tüm salon gülmüştü, sevimli mi gelmişti bilmem ama salon çınlamıştı...ben kızaran elma yanak....ahh ahahhhhaah....ne günlerdi arkadaşlar yavvvv :0)


demek ki neymiş;
- verdiğiniz örnek içinde bulunduğunuz kültür için "anlamlı "  değilse o örneği-analojiyi açıklamalı, görsellerle -resim vb desteklemeliymişsiniz efendim :)
çünkü buzbağı dememden itibaren sınıf gülmekten koptu.....derste herkes anlamadığını dile getirdi de hoca tahtaya buzdağını çizip kural olarak- genelde- buzdağının alt kısmı çok daha geniştir dedi...örnek 1, şekil 2 :))buzbağı...
işte bu da buzdağı...
ve KONUYA DAİR BİR ÖZLÜ SÖZ İLE ŞİMDİLİK HOŞÇAKALIN....
 
 
bakınız Gandhi ne demiş efendim.
 DEVAMI GELECEK TABİİİ Kİİİİİ :)az sonraaaa....

16 Ekim 2017 Pazartesi

sıcacık fotoğraflar

 
 SABAH SABAH İÇİNİZİ ISITACAKLAR
 
merhaba değerli okurlarım, bugün sizlere ağzım açık bakakaldığım, neşelenip coşup parende attığım fotoğrafları göçstereceğim, çok ciciler ve sevgi dolular...
modunu yükseltmek, sonbaharın yorgunluğunu atmak isteyenlere birebir  :)
tavsişye ederim...test edildi onaylandı, kim tarafından derseniz parende atma kısmı abartı da olsa ben tarafından canımın içleri...
ne sandınız Alman bilim adamları, İasveçli araştırma merkezleri mi...
ben reklamcı mıyım ayol, bu tarz inandırmalara genelde reklamcı arkadaşlar başvurur , ticari kaygı gütmeden benimkiler, kendi çapında yani, en doğalından ve en içten :)
işte bakın bakalım...
bayılırım tavus kuşlarına, o ne endam, o ne güzellik...
ancak bildiğim kadarıyla erkekleri çok güzel ve süslü oluyor bu hayvancağızların....
bu da ıslanmış zavallıcık...ama saçları da çok tarz olmuş :)))
 
 
 

11 Ekim 2017 Çarşamba

gül yüzünden öpem seni

şu an bu şarkıyı dinliyorum, çok duygu dolu ve bana için için aktı....
aah ahhh duygular, içlenişler, seslenişler, çığlıklar...
hatta susuşlar!

aşklar, sevdalar, aşıklar,
haller...hallerimiz...

eriyişimiz,
hatta  yok olurken varoluşlarımız ...




herşeyin şekil olduğu günümüzde insanlar o kadar alışmış ki instagramda gram zekası olmayanların kusursuzu bulana kadar uğraşıp eklediği - en cool- fotoğraflarına, gerçek insan neydi, insan nasıl olurdu, normal vücut neydi, gündelik nasıl giyinilirdi...
şaşıyorlar doğallıklara :)


unuttuk çıplak ayakla toprakta gezmeyi, özümüze dönmeyi, özümüz toprakken ...
ve unuttuk belki durup iki dakika soluklanmayı, gevşemeyi, sakinleşmeyi...
normalleşmeyi unuttuk...
sahi neydi normal, evet norm-a bağlı olan demekti evet belli bir ortalamayı çağrıştırıyordu ama normalimiz kime göre ve neye göreydi???


bana göre normal olan sana göre de normal miydi mesela?
mesela mavi saçlı kız adlı eser ilk yazıldığı senelerde sıradışı bir saç rengi çağrıştırıyordu,
oysa şimdi normal-sıradan-olağan değil mi mavi saçlar?


ilk çıktığında belli bir kesimin aldığı , eskiden pankçı dediğimiz neslin kullandığı boyalar heryerde satılıyopr işte...liseli çocukların harçlığının büyük kısmını bu boyalar alıyor şu sıralar mesela. 
kakhküllü diye sınıfa alınmayan geçmiş neslin,


bunalıma girmek normal...hatta moda!
1-2 saat internet kullanımı az geliyor hepimize...
hepimiz sanal alemde sosyalleşebilir olduk...
bir hayat görüşü olmadan, kuralları olmadan , hedefsiz yaşar olduk  :(


büyüklerin öğütleri bi kulaktan girip ötekinden de çıkmıyor artık, çıkamıyor , çünkü herkeste kulaklık...

kimisi de küpelere piercinglere, hızmalara takılıyordur o sözlerin...
delikler-hızmalar normal, piercingler normal, on tane kaş deliği , burun deliği  olmayana şaşılacak  gün gelecek, yakındır...



16-17  yaşlarında ,lise bitince başlıyor estetik ameliyat parası biriktirme telaşımız!
hatta kimisi lisede ...


devir, insanın aynasıdır...
MASUMİYET ÖLDÜ...


küllerini savurduk ya dört bir yana...
anne babayı sayan genç sayılı artık, çok üzücü!




bakın ben söyleyim;
ojeli diye okuldan kovulan,
 alaburus değil diye babasından azar işiten saç  modelli gençlerin ahı çıkıyor bir bir...




boyasız saç görünce, beyazlamaya başlayan saç görünce tahammül edemez oluşumuz neden peki?
bu beyaz saça olan sevgisizliğimiz  

estetik kaygıdan mı  sadece? 
geçen gün seksen yaşlarında bir hanımefendi, teyze demiycem; neme lazım beni  belki döver...
bir ayakkabı mağazasında feryadı bastı mağazadaki elemana;
-nerden teyzen oluyorum ben senin...
-terbiyesiz...
-ben senin teyzen olacak kadar yaşlı mıyım hem?! 

(-foto: "teyze" diye hitap edilen  kadıncağıza öyle benziyor ki,sigara hariç ...)


bana dönüp benden onay istercesine haksız mıyım ama dedi,
ben de sizi tanımıyorum, siz de kimsin,z, ne hadle bana hiştap edersiniz...
ben bu alemişn prensesiyim, sen ki avam takımındqan bir ucube!  :0))  hahaha.....
dermişim...! tabii ki demedim, ama biraz deseydim , belki o zavallı -kıpkırmızı kesilen- elemanın içine su serpmiş olurdum;

elemanın kötü bir niyetinin olmadığını düşündüğümü,
teyze denecek yaşta tabii ki de olmadığını!-ki küllüyen yalan, ama mecbur dedim- 
sadece satış yapmak derdiyle  samimi yaklaşmış olabileceğini dillendirdim,
bir nevi arabuluculuk yaptım,
hanımefendi dahil  herkes sakinleşti...



-bak SEN  benim derdimden çok iyi anlıyorsun , sonunda biri beni anladı dedi...
-***aaaa, bana SEN  dedi, bastıra bastıra sen dedi,  ne münasebet  efendim, siz kim bana sen demek kim :)))

herkes bir alem canımın çekirdekleri...
ama en alem de BENİM! BANA NE BANA NE.....

Muckkk!  bu öpücük o hanımefendiye gitsin
gül yüzünden öpem seni  ...


GÜNÜN ŞARKISI
sizlere madem bu şarkıyı başlık olarak sundum, o halde bu beni taaaa üniversite yıllarıma götüren 
Kekilli şarkısını hediye etmek boynumun borcudur :)
sizlere gtelsin Murat Kekilli...öpem seni....







4 Ekim 2017 Çarşamba

GÜLLERİM LAL...

GÜLLERİM LAL
Dokunmayın ağlarım...


durdu beni ölüme götüren kervan
eski bir şarkı çalıyor şimdi
rüzgardan...


bugün günlerden hüzün....
dinliyor, dinliyor ve dinliyorum:
güllerim lal,
dokunmayın ağlarım...

ve hayat bana yine yalan söyledi...
kendisi zaten yalanken ne bekliyordum ki?

20 Eylül 2017 Çarşamba

SESİM GELİYOR MU?

SESİM GELİYORSA SES VERİN...


EY OKURLARIM,
artık TEOG da rahmetli oldu,temel eğitimden orta  öğrenime geçiş sınavıydı kendisi...yeni yeni alışmıştık, yeni yeni verimli olmuştu oysa ki...çünkü eğitim sisteminde meyveler bir kaç ayda ya da o yılda olmazdı , üstünden en az bi beş-on  sene geçmesi gerekirdi...ahhh ahhh sesim geliyor mu?

ey okurlarım, muhafazakarlaştığımızı söylese de bazı anket sonuçları toplum olarak; bunun manevi hayata pek de bir yansıması olmadığı da bir gerçek; yozlaşmalar, çirkinlikler, dayak-şiddet,  tecavüz vakaları, istismarlar ve tacizler!

ey  okurlarım, evlerde internet kullanımı oranı %95 'e yükselse de refah oranı, sağlıklı iletişim ve ilişkiler, aile huzuru gibi etmenlere olumlu yansıdığı söylenemez; yalansa yalan deyin!
elimizde cep telefonları, kullanım alanı sınırsız; hela da bile mailleşirken, yazışırken elinden cep telefonunu  suya-kanalizasyona düşürenler artmadı mı?



karşıdan karşıya geçerken elindeki cep telefonuna bakarken yoldaki aracı görmeden yola atlayan az mı sanıyorsunuz? bi yarım saat oturup inceleyin bakalım toplumu...
kulaklıkla yolda bağıra çağıra cep telefonuyla konuşan nesiller üretmedik mi?


hatta internet bağımlılığı alıp da yürümedi mi güzelim evlatlarımızı? okul ve hayat başarısında azalma olan,
aile ile nerdeyse 5-10 kelime eden nesiller değil mi şimdikiler?
her şeye çemkirip sözüm ona "hak  arayan" ama asıl hak aramanın anlamını "sanal alemden aşıran" nesiller değil miyiz?


sözlük yerine kullandığımız; kimin yazdığı ne amaçla hazırladığı bile belirsiz vikipedi sayfaları değil mi? ki her yazana kandığımız, araştırmaya sanal alemdekilerle yetinerek sonuç bulduğumuz bir devirde değil miyiz?
"gece bilmem kaçtan sabbaha kadar internet bedava" deyip bu devasaaaa  bilgi bombardımanını nasıl denetleyeceğiz; pornoyu, tacizi, çocuk pornosunu,  sanal dolandırıcılığı  nasıl alt edeceğiz diye düşünen kaç kişi var? -görevli uzmanların dışında-   kimler ne indiriyor sabaha kadar bi bakan oldu mu?   -olduysa  bi söyleyiversinler yani Allah rızası için de biz de gereksiz karamsarlığımızla çıkıp özür dileyelim...

sesim geliyor mu?





- diyeceksiniz ki "proje çok yeni"....olsun ilk veriler neler ; söylesinler de bilelim! kaç kişi akademik makale indirmiş, kaç kişi bilimsel bir araştırmayı araştırmış, kaç kişi haber -makale okumuş, indirmiş, yayımlamış, yaymış?
söylesinler bilelim...


kinstagramda şunun bacak boyu, bunun kas oranı öbürünün eski-yeni- olmadı yeni olacak sevgilisi incelenirken ; hatta teyzbukta insanlar aha da bunu da yedim, aha da şunu da aldım, aha da çok çok güzelim, şukelayım ve de şokellayım derken;şokellanın hammaddesi fındık ne durumda, fındık üreticisi ne yaşıyor, neden sinir krizi geçirmişler duyan var mı, hatta duyan olur da umursayan var mı? kaç kişi?
sesim geliyor mu?

asıl dert " beğeni almak, (like)  layk'lanmak" 
-layklanmadan geçen günün hükmü var mı?


her kim olursa olsun; birinden  layk almadan, kimseden sanal bir flört cümlesi almadan geçen gün hüsranla biterken;
kim neylesin TEOG sınavını, PETÖymüş, Fetöymüş kime ne ki?



komşusu aç yatarken kendisi restoran restoran gezip bir de aleme tellal ilen gerekli-gereksiz konum atarken....
asıl dert profillerde nasıl kaymak gibi görünmek iken ...

milletin karısını kızını "beğenmek " de neyin nesi anlayan var mı? aile içi paylaşımlar neyse de...
yemediğimiz yemeğin nesini beğendik acabaaa?
-hımmm, eti çok yumuşak pişmiş, helal olsun...
belki tuzu çoktu, belki senin damak tadına uygun değil, nerden biliyorsun hemşerim?
-aaa o yaptıysa güzel olmuştur, hadi beğenelim...
-bak o benim reçel tarifime layk verdi benj de onun yakın çekim bardağıylka kahvesine layk yapmalıyım ama ...
-layk yapmak da ne demek? layklamak da nesi:( ?


herkes pek bi mutlu canııım....
 

-ooo deniz çok güzeldi, kumsalı taşlık ama olsun, kıyafetleri de eh işte sanki azıcık göbeklenmiş mi ne? amann sen de ...beğen gitsin beee...
millet baldıbacak deniz fotoğrafı koyuyor, tanıyan  tanımayan herkese açık nbir paylaşımla sonra da layklanıyor üç göbek uzak akrabadan tutta da kafede tanıştığı birine kadar, neden çünkü çok popüler olmalı, çok layk almalı...önemli bunlar netekim. Yan gözle bakandan rahatsız olan nesil nereye gitti  bilmiyorum; ben kıskanırım arkadaş, eşim benim mahremimdir, kıskanırım, sakınırım kıskanırım hatta...

-yüksek sesle tartışmaktan imtina ederken ; birden naklen yayında kavga eden tiplere dönüşmedik mi?


nesil olarak "özel"-imiz kalmadı, herşey gözler önünde!
ailesinin yanında el ele tutuşmaya çekinen yeni evliler nerede? ooo tarih oldu, kalan bikaç tanesi de fosil olarak sergileniyor!! tabii dudak dudağa poz vermek dururken...
ayyy bakın ne de mutluyuz pozları....
iyi de çok mutluysan tellalla duyurmaya ne gerek var?
varsa da saygı duyarım efendim :)




ya da şöyle düşünelim;
o çoook önemli olayını yedi düvele duyurmasan -aleme reklam olmasan  olmuyor mu?
hayıııır...eksik kalmamalıyız öyle ya...

ÖZ GÜVEN SORUNU var birçok  sosyal  ağ kullanıcısında,
biliyorsunuz dememe gerek yok belki.
-amaaaan blogmeleği sen de nelere takıyorsun? boşveeeer! ölmeyecez mi? kim kimi beğeniyorsa beğensin...dürten dürtsün, başkasının özel hayatını izleyen izlesin , sana bi zararı var mı? nasılsa ölmeyecez mi, bu ciddiyet neden?


-evet öleceğiz ama bu gidişle aşırı sanal  alem yüklemesinden...
ve dahası bu CİDDİYETSİZLİK neden???

sesimi duyan var mııııı?
12 saat internet başında oturan gençlerimiz var boyy boy, hepsinin ismini sen koy!
ya sonra:
-asosyallik,
-yakın çevreyle sorunlar ve iletişim engelleri,
-kayıtsızlık,
-bencillik,
-uyum ssorunları ve algısal sorunlar,
-boyun ağrıları ve fıtığı,
-dikkat eksikliği ve hiper aktivite bazen de,
-el kasılmaları,
-aşırı öfke ve hırslılık....

harbi harbi soruyorum,
-duyan var mı....
-sesim geliöööör  mü?

 YAZAN: MELEĞİNİZ

Etiketler

NEREDE TRAK ORADA BIRAK :) zaten aşk bir trafik kazası değil midir meleğim:) 20-04-2024

GÜNAYYYYDIN:=))) BUGÜN bahar geldiğinin kanıtını yaşadığım nir güne meraba dedim, biraz güneş...biraz pus...bolca çiçek oh mis... polen:)ç...