12 Eylül 2019 Perşembe

KEÇİ

günaydın canlarım,
bugün hayatımın ennnn erken kalkışını yaptım sanırım son on yılın uyanma listesinde tarihe geçer:)

uyandığımda gördüm ki aynı yukarıdaki keçi gibi olmuş saçlarım, e hadi keçilere değineyim dedim...
ömrünün çoğunu dalgalı saçla geçiren bendeniz nasıl oldu da bu keçi kadar inatçı buklelere kavuşmuştum, hatta saçımı erkek gibi kısa kesitrdiğim dönemlerde de düz olan saçlarım nasıl oldu yıllar sonra hiçbir kimyasal vs. uygulamadan  böyle keçi gibi  oldu? 
jöle dahi kullanamayan ben?
-bilim adamlarını beni araştırmaya davet ediyorum :)))
-zamanla değişiyoruz kabul de bu kadar farklılık neden?


-Allahım yoksa keçiye mi evriliyordum,   hihihihi.... -  meeeeeee  :)

bir kuş var her sabah sesiyle içimi cikcik neşelendiren,
sabah uyanmak zorsa da o kuşun neşesini duymaya değer...her sabah istisnasız duyuyorum ancak öğlen saatlerinde duymuyorum, başka yerlere mi gidiyor napıyor artık onun özeli o...keyfi nereye istese uçaaar gider, benim gibi zorunluluları olmasa gerek, bazen kuş olasım geliyor yani...







artık erken kalkmak zorundayım, karar aldım...
 hayatımda köklü ve sağlık dolu değişiklikler yapmayı hedeflemiştim, bakalım,
-başaracağıma inanıyorum :)   çünkü ben bir keçiyim...
oğlak burcu da değilsem de...keçiyim işte...


nasıl yani der gibisiniz...
şöyle ki hayatımda ilk defa Ankara keçisi yavrusu gördüğümde resmen ayaklarım yerden kesilmişti, koşmuştum tepelerde peşinden...o meledikçe ben de sesini taklit ederek koşmuştum peşinden :)aaah ahhh ne gündü o gün, belki beş belki altı yaşındaydım, coşkumu düşünün hele...
-hiiiiiiiiih demiştim naralar içinde, çok mutlu olmuştum...
aşkla dolmuştu gözlerim.


Allahım o ne tatlı hayvan, nasıl şirin...açık renkli gözleriyle  çok sıradışıydı, sanırım griydi gözleri; bembeyazdı  ve bi de upuzundu  tüyleri,  kıvır kıvır  permalı :) ağzı dişleri nasıl da minicikti...tamamen Ankara keçisi aşığıyım işte o günden beri.



çooook keçi yavrusu kovalamışlığım ve  annesinden-babasından  tos yemişliğim vardır,
sert tos yememiştim oradakiler anne o da acıdı, babası olaydı mahvolurdun dediler.
Dizlerim kırılacak diye çok korkmuştu anneannem... zavallı dizlerim çürüdü tabii epey zaman, vazgeçtim mi...hayır!- bilumum otlar sürüldü  dizlerime, yumurta akları vs...çocukluk macerlarımız bitmez işte...
-aslında yakalamak ve sevmek amacımdı, tüylerini mıncıklamaktı...

Bilirsiniz  keçiler çok çevik, ESNEKTİR:
 dağ bayır gezerler...ki severim gezmeyi...
***üstelik epey de  inatçıdırlar,   bana da ilham veren bu özelliği ,
 perması kuaförlere ilham versin, ben inançlı olduğu konudaki ısrarına bayılıyorum...

her ne kadar amacım inatçılığı kutsamak veya övmek değilse de 
SABIR da inatçı olmakla elde edilir bence...
yazın bunu bir kenara canlarım...hatta bir de ben yazayım şuraya :
SABIR DA İNATÇILIKLA KARDEŞTİR.
Melek Ay sözü .




keçileri kaçırmadığınız güpgüzel bir ömrünüz olsun e mi:)


10 Eylül 2019 Salı

ISSIZ



ISSIZ
ISISIZ...
SESSİZ...
belki de renksiz...


ıssız ve sözsüz demektir işte,
elleri soğuktur belki
belki burnunun ucu bile üşümüş...



ISSIZ...
sızısız hatta
sızılamanın anlamının olmadığı bi yerde...
anlamsızlıkta  belki.


ISSIZ
sesi tınısız 


Tonsuz
resimsiz ve dahi şekilsiz
kabından uzak
kabından ayrı...




ISSIZ
pıtırtısız 
belki açmış ve sakin
gecesefası kadar geceye sefalı
geceye sevdalı



ISSIZ...
yalnız
yavan
acılı da demiş miydim
e üşür şimdi o...


belki bülbüller arkadaşı
belki şakayık
belki gülüşler yoldaşı
belki hayıkırış...
belki aklı karışık
alnı kırışık?
aslında yalnız...


ISSIZ yani...
ıslıksız
fırsatsız hatta...
ISSIZ.



kimsesiz değil de
- ıssız.
öylesine işte...


söylemesi de kolay
işitmesi de...
anlamı ağır
-ıs- sız
iki hece...
her gece...
-yosunlu bilmece.


MELEK AY...

9 Eylül 2019 Pazartesi

HİJYENSİZ -TEKİNSİZ KADINLAR BİRLİĞİ








GÜNAYDIN CANLARIM ,

dün benim yaşgünümdü ve kutladık, evet yüz yaşıma da gelsem kutlayacağım inşallah...
29 da değilim şükür:) büyüdüm gaaaari  ;)

hayatta kalma mücadelesi verdiğimiz bir ortamda,
yaşamanın kimi sevinç kimi göz yaşı seli olduğu ortamda, dünyanın fırsatlar ve olasılıklarla dolu olması vesilesiyle kutlayacağız...

Anglosakson adeti diye bu sevincimi de bişeylere indirgeyenlere sözüm, kim ne derse  desin ben kutlayacağım arkadaşım, niyetim bellii,  bu yıl da varım çok şükür diyerekten, evet yaşlanıyorum 'u bilerekten ve  şımarıkça da olsa kutlayacağım, süslenip püslenip ohhhhhh....


şaka bi yana, evet olgunlaşıyoruz yaş aldıkça, yaşlandıkça artık adına ne derseniz gerçeği değiştiremezsiniz...beyazlıyor saçlarım evet, ama çok da yakışıyor...beğenmen bakmasın ayol?!
isteyen beyaza boyatsın beyazlarını, isteyen mora...isteyen sarıya...kime ne?



daha temiz, sağlıklı yaşamak  uzun ömrü de belki beraberinde getirir...e o halde naparız, sağlıklı mekanlara gitmeyi tercih ederiz...
- nezih mekanlar beraberinde hijyeni de getirir,
ama gelen müşteri birden o hiyjeni götürebilir mi? TABİİ Kİ EVEEETT!
peki siz olsanız,
hijyene önem vermeyen biriyle karşılaştığınızda ne yaparsınız?
nasıl davranırsınız?

yüzünüz düşer, belki bir iğrenme...
devamında hay onun elinden o yemeği yemez olaydım,
elini sıkmaz olaydım...vesaire vesaire...




toplumun ne kadarı hijyen kurallarına uyuyor peki sizce?
bence çok azı...
zorunlu haller dışında takıntılı değilimi ancak en azından minumumuna uyulsa!

ben dün kendi öz eleştirimi yaptım, buradan paylaşacak değilim ama tanıyanlarım bilir, dikkatliyimdir hem bireysel bazda, hemö de toplumsal...
peki siz, bireysel anlamda yeterince uyuyor musunuz kişisel hijyen kuralllarına?
kendi ailesi konusunda titiz olup toplumsal kuralları hiçe sayanlara ne demeli,
***evinde titiz dışarda vurdumduymaz?
anlamıyorum,  nasıl oluyor da oluyor?

çağ dışı bir şekilde, her geçen gün daha da artan mikrobik vakalarla oluşan salgınlara maruz kalıyoruz...Mars'a uzaya git, lavaboya gidip ellerini yıkama;
kuzuyu klonla zihniyet haaala kabataş çağı zihniyeti...

bu konuda dertlenme sebebim belli zaten, okullar açılıyor,
- bir de kızımın dünkü gezme tozmamızda başına gelenler eklenince yazma gereği duydum:

yaş günümü kutladık kendimizce "iyi ve temiz " bir mekanda,
yemek masalarıyla karşılıklı çocuk oyun alanı da var ve oraya bayılıyor kızım...
çocukların başına da bir görevli var, tek işi çocukları korumak...kuralları uygulamak...

çocuk bu hijyen tanır mı demeyin, siz öğretirseniz usturubunca KuANTUM fİZİĞİ BİLE ÖĞRENİR ONLAR...
benim kuzucuk da dikkatli bu hususta, uğraştık didindik nitekim...ama tabii ki diğer çocuklar da var oyun alanında....toplumsal alan nitekim....
herkes orayı kullanıyor, kimi yer karolarına çorapla basıp tekrar oyun alanına giriyor, kimi çıplak ayakla gezip gezip geri dönüyor, senin yüzünü sürdüğün o toplara öteki pislenen ayağıyla basıyor...kimi ayakkabısını temiz olduğunu varsaydığımız oyun alanında çıkarıyor derken ben de de şafak atıyor;
gidip görevliyi ve çocukları uyarıyorum kurallara uyma konusunda;
çocuklardan birisi 3 diğeri on yaşlarında...
daha önce kendi kızımı da uyardım halbuki, o da diyor ki anne herkes geziyor bişey olmaz bak o da çorapla annesinin yanına gidiyor...bakıyorum ve evet üçüncü bir vaka daha var, benim kızım da onları örnek almak niyetinde, tavrım net: HAYIR diyorum, olmaz herkes yapıyor diye biz de öyle yapamayız kuzucuk.



***kızım normalde sözümü dinlerdi ama baktı ki kimse kuralları iplemiyor, oyun derdinde... o da rahat davranmak istiyor;

diyorum ki bakın tuvalet karşısı,
oradan çıkan gelen kişilerin ayakkabısıyla bastığı yerlere siz çorapla basıp sonra  oyun alanına top havuzuna giriyorsunuz...sizce doğru mu? annelerinize söyleyin ki çorabınızı çıkarsın ya da temiz çorap giydirsin...burda siz de mikroplara basıyorsunuz benim çocuğumda, amacım hepinizi korumak!

anneler duyuyor dediklerimi, hiç bir kıpırdama yok,
göz göre göre o üç yaşındaki çocuk yemek alıp çorapla geze geze oyun alanına gidiyor, ohh mis...elinde yiyecekle oyun alanına girmesi de yasak...anne oralı bile değil, cırcır böceği gibi laf peşinde.
on yaşındaki kız, kardeşi olduğunu sonradan anladığım üç yaşındaki çocuğun çorabını çıkarıyor ve bana bir de teşekkür ediyor...
görevli biraz mahcup biraz pişkin bi şekilde: o da müşteri napayım abla, diyor işini kaybetmenin telaşında- kaygısında...ben daha çok kızıyorum ben müşteri değil miyim? benimki çocuık değil mi? gibisinden...
sen misin teşekkür edilen!
*** çocuğun annesi de arka masamızdaymış meğer,  kim kimin annesi ne biliyim, birbirinin benzeri üç kadın var o  masada; bana laf sokuluyor sürekli, didişecek fırsat arıyor yavrusunu ikaz edeceğine...
-her şey çok düzgün de bi benim çocuğun çıplak ayakla gezmesi kaldı...
-hıııı biz pisiz de siz temizsiniz sanki...



Allahım bana sabır ver diyorum içimden...hem suçlu hem güçlü derler ya işte o cinsten.
-el akıllıya hasret biz deliye diyor-  hiç de ummazsınız tipinden...
yaaa  sabır melek....
eşim de anneleri eğitmeli önce deyip cevap veriyor kadına...
ayyy şiştim!
belki üç kere dediler  belki dört...
-kavga arıyorlar da ben uymadım,
pastamı keserken de geçip karşıma seyrettiler sırıta sırıta...resmen taciz bu, ayıp daha ötesi, neden rahatsızlık verirsin ki?
yaş günümü bozmalarına da izin vermedim, sustum, sabır dedim durdum.
Gerildim, evet çocuğumuzu alıp çıkabilirdik oradan AMA NEDEN? KİM İÇİN ?


yol boyu huysuzdu kızım, neyse eve geldik, üç saat geçmedi  ki kuzumun rengi soldu önce ...
yoruldu dedik, normaldir, sonra sürekli uzandı yattı veeee ateşi başladı! huysuzluğun sebebi çıktı netekim....


tabii ki biliyorum ateş iyidir, savunma sisteminin devreye girdiğini gösterir ;
ama ana yüreği gel anlat! iyice yükseldi gece boyu ateşi sabah ezanına dek yandı yavrucak...
ne oldu olan bize oldu...şişmiş gözlerle işe geldim, uyykusuz, halsiz...hasta çocuğumun derdinde!
bir de bu var: kuzucuk hasta olunca koyuna izin vermiyor iş vereni...öyle ha deyince olmuyor bu işler, babannelere annnanenlere sağlşık versin Allah...e o da yoksa, hadiiii....bu ıkez hasta çocukla işe gidiyor anne, ya da ateşli çocuğu kreşe bırakıyor bazımız...O çocuğa  da  yazık, diğerlerine de yazık!


virüs  hastalığı desen bu zamanda,
barsak enfeksiyonu uçuk desen ...bu zamanda...
sonbaharda hava değişiminde artar malumunuz bunlar canlarım, ama kader değil bu!
toplumsal olarak yaşama alanlarımızı sık sık havalandırsak, güneşlendirsek...
sağlık kurallarına uysak bu tür sıkıntılar azalır eminim!

önce: "bağışıklığı güçlü olsun elleme"  dedi eşim dün,
al sana güçlü bağışıklık eşim...
sabaha kadar be uyumadım çocuğumla tabii...




ayrıca çocuğu çöplüğe sal sonra bağışıklık bekle...ülkede böyle beklentileri olan, sağlıklı olmak içi,n vurdumduıymazlığı şart koşan insanlarımız da var...sağlıklıysa çocuğunuz, kaldırıyorsa bünyesi tamam...olacak işse eyvallah...
benim kuzuya mümkün değil, neye alışırsan o!
hani bunun genetik geçmişi, bireysel "wellnes"-iyi olma hali, tam Türkçesi yok kelimenin, kişisel farklılıklar ve yatkınlıklar  durumu vs...


:( ki kuzucuk zaten doğana kadar ne badireler atlattı; bağışıklık desteği veriyoruz doktor tavsiyesiyle.
evet böyle başladım ben bu eğitim-öğretim yılına,
koşa koşa hizmet içi eğitim seminerine gittim ki meğer benimki yarınmış!onca yolu boşa gitmişim sabah sabah...olur böyle vakalar, diyerekten burdan sürekli düşen b vitaminime seslenmek isityorum:
***nerdesin sen diğer yarım diyor ya şarkıda
ben de b vitaminime sesleniyorum:  nerdesiiiiiiiiiiiiin? :)





GÜNÜN KARİKATÜRÜ






Etiketler

NEREDE TRAK ORADA BIRAK :) zaten aşk bir trafik kazası değil midir meleğim:) 20-04-2024

GÜNAYYYYDIN:=))) BUGÜN bahar geldiğinin kanıtını yaşadığım nir güne meraba dedim, biraz güneş...biraz pus...bolca çiçek oh mis... polen:)ç...