8 Mayıs 2019 Çarşamba

MOR SALKIM




                                                      GÜNAYDIN MOR SALKIMLARIM,                                               



ayyyy ne de güzel bir isim mor salkım, ba-yı-lı-yo-rummmm....
her gün kızımı sabahları kreşe götürüyorum, daha doğrusu götürme mücadelesi veriyorum;
her sabah şöyleyim:
ceylan kızıııım, uyan kızım,
kalk kızım,
tuvalete git kızım,
hadiiiii....uyan canım....


bazen neşeli, bezen mutlu ama bazen de ciyak ciyak...
ne nağmeler, ne numaralar çekiyorum bir görseniz...
kimi gün gıdıklıyorum uyansın diye,
kimi gün öpmekten öpücük delisi yapıyorum ki en çok bunu seviyor, masaj yapıyorum hjanfendiciğime...radyo açıyorum, şarkı armağan ediyorum...kimi sabah radyo değil de özel istek parçalarını çalıyorum yeter ki uyansın zamanında da işe gideyim...bunlar size de tanıdık geliyor mu?

daha el kadar çocuk, can parem...kıyamıyorum da...bazen de şaak diye uyanıveriyorum şıppıdak!ama bu kez de tam çıkacağımız an tuvalet ihtiyacı hasıl olmaz mı?
ilk zamanlar takmaz gibi olsam da işe geç kalma telaşıyla bazen o kadar seri kullanıyorum ki aracı, işe gelince o yoldan nasıl sağ çıktım Allahım dediğim bile oluyor ne yalan söyleyim...işte bunca şeyden sonra nisaan ayının 20sinden beri bir şenlenme geldi sabah ritüellerime: bu güzelliğin adı mor salkım!

Allahın işi işte...akıl sır ermez...tomurcukken ayrı güzel, açarken ayrı, tamamen açmışken ve kokusu da havada asılıyken ayrı bir şaheser!

 Kreşimizin sokağında boylu boyunca mor salkımlar...
ne muhteşem oluyor bir görseniz...çıldırıyorum sevinçten...
Allahım cennete miyim diye düşündüren görüntüler değil mi canımın mor salkımları?
Cennet de böylesi güzelken, hatta daha da güzel olduğu ifade edilmişken Kura'an, ölmekten değil de Cennete layık olamadan ölmekten korkarım işte....

Allah hayırlı kaderler yazsın :)   



bu da beyaz salkım:) ben de ilk defa gördüm,
ayyy bu da çok güzelmiş değil mi canımcıklarım...

hele bakın şu JAPONLARA...
nasıl da saksıda yetiştirmişler mor salkımı...şirin ama doğasından uppppuzak.
hoşuma gitmedi bu saksılama işi, küçültme vakası...
kokusu da var mı acaba saksıda yetişince?
bak bu bir araştırma konusu olsun bugün bize.


7 Mayıs 2019 Salı

ÇOK DEĞERLİYİM ÇOOOK



GÜNAYDIN VE GÖZÜNÜZ AYDIN CANIMIN TUZLARI:)
ben bu canımın tuzlarına alışlacağım, ne de olsa kendi malım canım kime ne:)))
neyse konumauza gelelim:
neden mi gözünüz aydın...
e bakın aydın ki görebiliyorsunuz, okuyabiliyorsunuz...
ayrıca çok cıvıl cıvıl bir bahar sizi bekliyor camın ötesinde, kapının arkasında.
ayrıca bereket, paylaşma ayı Ramazan ayı da geldi,


bedenine vücuduna değer verme ayı aslında Ramazan...oturup size uzzuuuun uzun faydasını anlatacak değilim tabii, ama değer verme ve değer bulma zamanı tam da.

geçenlerde bir arkadaşıma bir hediye aldım;
kendime almak isteyip de almaktan imtina ettiğim cinsten bir şeydi, sürekli ertelediğim ama çok da sevdiğim birşey;
bunu gören can ciğer kuzu sarması diğer bir arkadaşım dedi ki:
melekl en son nje zaman kendine böylesi istediğin bir şey aldın?
hatta bundan kendine de aldın mı ?
gayet rahat, yooo, almadım dedim; dedi ki:önce sen melek....önce sen!
kıskandığımdan falan da demiyorum, ama bunu bir düşün istersen dedi...sağolsun.

işte o zaman kafam dannnk etti, düşündüm; haklıydı.



önce can sonra canan derler ya, dedikleri kadar var...
ben "ben" olmadıktan sonra, olamadıktan sonra, kendimi cananlarıma feda ettikten sonra...
ben benlikten çıktıktan sonra ne anlamı var çabalarımın?
cananlarım da eğer gerçekten canan iseler; ki öyleler şükür;
benim zararıma olacak kadar  onlara değer vermemi istemezler heralde...
-hatta bu bunaltıcı bir ilişki olur, karşılıklı tüketir...


bu fotoğrafı da Çanakkale'de  çekmiştim, gezmeyi sevdiğim bir dönemden...
UNUTULMAZ anılar biriktirdiğim bir ömür kalıntısı işte...
sevdiğim şeyleri yapmak beni mutlu ediyor ve öz güvenimi pekiştiriyor aslında,
böylelikle sağlığıma da hizmet ediyor, yaşama sevincime de...
kendimi;   sevdiğim şeyleri yaptığımda daha dengede ve uyumda hissederim ben, herkes kadar...herkes gibi işte.





bugünü kendimizi sevme günü ilan ediyorum  öyleyse canımcıklarım...

öz değer algısı ailede gelişiyor,
özellikle annenin konuşmaları, söylkedikleri, cümlelerin içeriği, çocuğuna yaklaşımı ve tabii ki 



-anneden sonra babanın;
(ama en çok annenin) iç sesi olarak işliyor insanın zihnine...öz değer algısını yine anne-babanın çocuğuna karşı olan tavırları belirliyor,



güzel evlatlar yetiştirmek istiyorsak,
önce ona kendisinin ne kadar da değerli olduğunu hissettirin, ANLATIN hem de :)
biz alçakgönüllülükle öz değeri, öz saygıyı karrıştıran insanlarız;
kendimize değer vermenin şartlarını yerine getirmediğimizi düşünüyorum...
bir tane canımız var ve madem ki yedeği yok;
riske atmamalıyız fındık içlerim :^) haksız mıyım?


riskli davranışlar derken ille de çok uçlara gitmeye gerek yok hani:   örneğin 

  1. aracı aşırı hızla sürmek,
  2. uzun süre uykusuz kalmak,
  3. bellirli bir hastalığa sahip olduğumuz halde tedaviyi uygulamamak,
  4. rejim yapılacaksa gereklerini yerine getirmemek...
  5. ağır şeyleri dengesizce taşımak,
  6. hatta taşıyamayacağı yüklerin altına girmek- bu psikolojik yükler olduğunda daha da tehlikeli, değil mi ki?
  7. sigara -alkol gibi zararı net bilinen alışkanlıklara sahip olmak; ve bile isteye bunda ısrar etmek...
  8. yanlış arkadaşlıklar kurmak ve sonra bunun cezasını çekmek,
  9. danışmadan ilaç kullanmak veya aşırı ilaç tüketmek,
  10. kumar oynamak -at yarışı,  loto-toto da dahil....vs vs.



kendimize daha fazla değer vermek için bugün ilk günümüz olsun mu, ne dersiniz???


 "Bir insanın en önemli ilişkisi, onun kendi özüyle kurduğu ilişkidir. Bir insanın yaşamının anlamı ve temeli onun kendiyle kurduğu ilişkide yatar."
yaniSİ:

 sen kendine değer vermedikçe KİMSE SANA DEĞER VERMEZ A CANIMIN İÇİ...
DÜŞÜN BİR ÇEVRENE YAYDIĞIN ENERJİYİ, 

EZİK, SİLİK, HUZURSUZ, DEĞERSİZ HİSSEDERKEN KENDİNİ O GÜN NELER YAŞADIĞINI DÜŞÜN MESELA...
ben çok değerliyim çokkk de mesela bugün geçip aynanın karşısına canım?
olmaz mı...oluuuuur   ;)


sonra kendini olduğun gibi kabul etmek de çok büyük erdemdir...
eksiğinin noksanının farkına varmak, bilincinde olmak,
gereken düzenlemeleri yapmak kendinde...
gereken davranış için adım adım yürümek bir benlik yürüyüşü, bir benlik yolculuğu içinde ilerlemek!

hatta şöyle düşünmeli bence:
olabileceğin en güzel modeli olmak...elindeki imkanların ölçüsünde ama o imkanları da heba etmeden, çşarçur etmeden o ömrü, o güzel zamanı...
her yaşın her çağın özelliklerine uygun, hiç bir dönemi hafife almadan...
yapabileceğin potansiyelin dahilinde ve kendini aşırı kasmadan; zorlanmadan;
olabileceğin en güzel özellikleri içinde coştuırmak...

Etiketler

ELLER

ELLER beynimizin dışarıya uzanan yansımalarıdır derler bilir misiniz? eller soğuğun ilk durağıdır ruhtan sonra, - onun içindir ki eller...