11 Ocak 2013 Cuma

BALL GİBİ HABER OLUR

evlilik fuarı açılmış duyduk duymadık demeyin...gelinlikler naif, hoş,  şirin...pırlantalar süper..isteyene boncuk işleme, isteyene hamamda kına gecesi...tabii eblenmek isteyene.
ama bu fuarı haber yapan ne biliyor musunuz, boşanmaların artması...

depresyona giren insanımız artmakta hızla, verilen antidepresanlar ne yazık ki insanlara şööyle biir yan etki yapıyormuş: cesaret vererek ya da aldırışsızlık duygusuna sebep olarak var olan ilişkiyi belki de gözünü kırpmadan bitirebiliyormuş insan evladı. Nerdeeen nereye demeyin, olur mu olur... boşanmalar artınca evlenmeler de haber olur bal gibi...


yer İzmir, 17 yaşında bir çocuk havaya ateş açıyor, çocuk işte deyip geçecek değiliz elbette...Amerikada onlarca çocuğu katleden de bir "çocuk"tu sonuçta...

Amsterdam'da çanta fuarı açılmış, bu da mı haber demeyin, haberin alası...adamcayızlar reklamlarını Rembrant gibi bir ünlü ressamla yapadururken rembrant'ın tablolarını da çantalara işlemişler, akıl işte.
ve bugün size çok severek okudğum bir yazıyı iletmek istiyorum: alıntı-pudra.com
"Anne, eş, iş kadını gibi farklı rolleri tek bedende bir araya getirdiğinizde mutluluğu ve huzuru yakalamak için neler yapmanız gerekiyor? ŞAPKA Koçluk Eğitim ve Danışmanlık Kurucusu Müge Çevik adım adım mutluluğun sırlarını veriyor…

Bir kadının kaç şapkası olmalı? Birkaç tane yazlık, bikiniye uygun renklerde; bir iki tane kışlık, yünlü sıcak tutan... Aklınıza hemen bunlar geldi, değil mi? Oysa ben başka şapkalardan bahsediyorum. Örneğin annelik şapkası, eş-sevgili şapkası, iş kadını şapkası, öğrenci şapkası, evlat şapkası, arkadaş şapkası, birey şapkası... Doğumdan ölüme dek değişen, sabah yataktan kalkarken başlayan, akşam yatağa dönene dek sık sık değiştirmeniz gereken şapkalardan...

Sabah saatin alarmı çaldığında bir "birey" olarak uyanan, hızlıca duşa giren, tek gözle kuaförde föne giden "kadın"... Ofise kendini atan ve stres altındaki "iş kadını"... Çalan telefon, okuldan gelen haber ile zaman zaman gerilen, yetişemeyen "anne"... Kendi annesinin araması ile yeniden "evlat"... Akşama koşarak eve yetişen, yemek yapan "ev kadını"… Kocasına / sevgilisine sorumlulukları olan "eş"...
Bazen kendine de zaman ayıran, böyle yazılar okuyan, sosyalleşen, arkadaşlarını gören kadın...

Tanıdık geliyor mu? Okuması bile tempolu ve yorucuyken, aynen böyle bir hayat yaşayan kadının kaç kimliği olmalı ve bu kimlikleri nasıl yönetmeli, düşündünüz mü hiç?Hepimize olur, bazen dünya sanki üstümüze gelir, bazen alıp başımıza gidesimiz gelir. Oysaki gidebileceğimiz en uzak yer o an için şehrimizdeki hava limanıdır. Orada bir kendimize gelir, sonra atlar arabaya aynen geri döneriz, ya eve ya ofise. Çünkü mutlaka bir şeylere bağlıyızdır. Ya çocuklara, ya anne-babaya, ya işe, okula ya da işte mutlaka bir şeye...

Biraz özgürlük için çok çalışmak gerekir, önceden pek çok şeyi ayarlamak, maddi olarak buna sıra gelmesini beklemek gibi. Ve bütün bunlar ayarlanana dek de kurulu saat gibi işleriz, pek çok şey de bizimle birlikte otomatik pilotta, tıkır tıkır işler... İyiymiş gibi işler, olabileceğin en iyisiymiş gibi işler, her şey şahaneymiş gibi işler, bu kadar yorulmak zorundaymışız gibi işler..
Biz bir gün iflas bayrağını çekip de "yeteeeeer" diye bağırana dek, artık hiçbir şeyden keyif alamaz, kendimizi sadece abuk sabuk alışveriş ile mutlu eder halde bulana dek, her şeye ağlamaya veya herkese bağırmaya başlayana dek...

En son ne zaman çok öfkelendiniz? En son ne zaman sinirleriniz bozuldu gerçekten? Y a da ne sıklıkta sinirleniyorsunuz? Ne sıklıkta içten kahkahalarla gülüyorsunuz? En son ne zaman kendinizi çok mutlu hissettiniz? En son ne zaman kendinizi tamamlanmış ve harika hissettiniz? Peki, umudunuzu ne zaman yitirdiniz?

İyi haber şu ki, yalnız değilsiniz ve kaybettiğinizi sandığınız umut aslında çok yakınınızda. Hatta sadece birkaç adım ötenizde:

İlk adım:

Derin bir nefes alın ve sakinleşin. Hayatınızı tam da istediğiniz gibi dönüştürmeye niyet edin. Bütün vücudunuz buna inanana dek bu adımda kalın.

İkinci adım:

Sadeleşin. İhtiyaç duymadığınız her şeyi, her şapkayı atın! Daha az eşya, daha az kimlik, daha az sorumluluk, daha az iş, daha az insan ile hayatınızda daha çok "siz" olursunuz. Kıyafetten tutun da evdeki eşyalarına, eski dergilerden kalabalık buzdolabına kadar pek çok şeyden kurtulun. Attığınız her şeyde ve masanızda, ofisinizde, evinizde açtığınız her santimetrekarede daha çok siz olacaksınız. Eski düşünceleri ya da eskiye dair düşünceleri, gelecek ile ilgili kaygıları, korkuları da bu adımda atarsanız şahane olacaktır. Hafifledikçe güçleneceksiniz. Hem bedeniniz hafifleyecek hem zihniniz.

Üçüncü adım:

Kendi anlamınızı bulun! Söylemesi çok kolay ama tek başına yapması en zor adım belki de. Hayat sizin için ne demek? Nasıl bir hayat sizin için harika olurdu? “Ooo şimdiki ile ilgisi yok” demeyin, unutmayın ki şimdiki hayatınızı da siz yarattınız veya sürdürerek buna izin verdiniz. Bu sorumluluğu alın ve bugün hayatımızda her ne oluyorsa, bir gün bize iyi gelmiş olması ihtimalini hatırlayın. Şu an hangi şapkayı takıyorsanız, kafanızı sıksa da, rengini hiç sevmeseniz de, hediye edilmiş de olsa ya da kendi zevkinize göre bir şapka alma şansı verilmemiş de olsa, susarak veya sadece isyan edip çözüm üretmeyerek buna siz de izin verdiniz. Önce olanı kabul edin, sonra olmasını istediğinizi hayal edin. Ve bu hayale hayatınızı adamaya hazır olun. Kolay değil, acısız değil, kimseyi üzmeden yapabilirsiniz demiyorum, çocuk oyuncağı hiç demiyorum.


Dediğim şu; eğer şu an hayatınızdan memnun değilseniz veya hayatınızda memnun olmadığınız her ne varsa; önce bunda payınız olduğunu kabul edin, bunu değiştirmeye niyet edin ve ne istediğinizi en somut hali ile tanımlayın. Bütün kalbiniz ve ruhunuzla tanımlayın.

Dördüncü adım:

Yaratmak istediğiniz yeni dünyanıza şartsız, yürekten ve yüzde yüz inanın. En ufak bir tereddüt sizi yaprak gibi savuracaktır. İnanç en büyük motivasyon kaynağınız ve içinizdeki güçleri dışarı çıkartacak kaldıraç olacaktır. Kendinize, istediğiniz şeyi hak ettiğinize, bunu yapabilecek gücünüzün olduğuna inanın.

10 cümle ile yazılan ama uygulaması bazen haftalar bazen aylar süren, bizi mevcut kimliklerimiz içinde arapsaçına dönmüşken ayıklayan ve en iyi halimize dönüştüren 4 adım...

Hep ileri doğru atılması gereken, altında pek çok korku, endişe, alışkanlık, bağımlılık, öğrenilmiş çaresizlik bırakan 4 adım...

Aynı zamanda sizi "ideal siz"e götüren 4 adım... Tüm kimliklerin dengelendiği, özgür, güvenli, huzurlu ve coşkulu bir "kadın" yaratan 4 adım...

Bunun için gereken ise sadece 4 şapka:
  • Hazırlık için "güvenlik" şapkası
  • Sadeleşmek için "temizlikçi" şapkası
  • İşe girişmek için " savaşçı" şapkası
  • Evrenin size yardımcı olması için "teslimiyet şapkası"
En iyi haber de, zaten hepsini her gün farkında bile olmadan yanınızda taşıyorsunuz."


Evet canlarım, kadınlar için hazırlanmış bu yazıyı erkekler de kendine göre de yorumlayabilir tabii. Ben bazen tam da bu  "kurulu saat " deyimindeki gibi yaşamaktan nefret ederken buluyorum kendimi ve adeta kurulu bir bomba oluyorum ne yazık ki: yoğunluktan, yorgunluktan ve durup düşünecek ve kendi kaderimi nasıl çizmem gerektiğini düşünecek kadar zaman bulamadığımdan...

Evet yaşamak güzel, ama yaşadığını hissettikçe!
Koşmak ve yorulmak  da güzel  ama DİNLENDİKÇE!!!

VE SON SÖZ:
haber olur ağlamalarınız çok güçlü diktatörlerseniz...

haber olur gülmeleriniz yüz kaslarınız yeterince yumuşak değilse...

haber olur ölümünüz hayatınız yeterince doluysa, doyumluysa, insanlığa adanmışsa.

Mutluluklarınızın haber olması ve
Hayatınızı dilediğiniz gibi yaşamanız temennisi ile...

9 Ocak 2013 Çarşamba

her yerde kar var...

herkese kucak dolusu kar...
sana bana ona...

aslında ben almasam da olur, çok sevenlere versek bu karları...kâr değil tabii, kar...
kim korkar kardan- hain kurttan diyeceğim sandınız değil mi....kurttan değil işte- kardan!
*cevap: BEN:((
duymasın şirin kar kristalleri  bu sözümü, onları sevmediğimi sanmasınlar, mazallah şekillleri bozuluverir falan..aman aman  bir de iklimleri küstürmeyeyim kış kış...sebep olmak istemem.

Ama ne yapayım yani a değerli okurlarım  sev-mi-yorum yahu karlı günlerde çalışmayı, işe gitmeyi...zul geliyor, zulüm geliyor...hatta HAZİİİN GELİYOORRR! Arabesk şarkı misali:
-Hazinnn geliyor
hazin geliyor
kış mevsimi bana zulümmm ge-liii-yoooor!

yalanım varsa ne olayım, bırakın evde uyuyayım ve uyandığımda bitsin bu acı gelsin ilkbahar yaz...
hatta 3 mevsim olsun diyeceğim azıcıcık bilgim olmasa dünyadanın dengesine dair...

ya işte 3 mevsim olsun diye bile dua edemezsin 3 gram beynin, 3 gram bilgin -aklınfikrin olursa!!!demek ki bir acı çeken bilginin dediği gibi:BİLMEK ACI VERİR, MUTSUZLAŞTIRIR...doğru yani, doğanın dengesini korumak adına hayal bile kuramaz mı insan canııım...

nerde kalmıştık, kışın elinde salep-çay varsa, karnın toksa, yemek önüne gelmişse, üşümemişsen işe gidip gelirken, sabah yataktan mutlu mesut kalkabiliyorsan, açlar yoksa çevrende, karda terlikle gezen çocuklar yoksa çevrende, karları izliyorsan pencere önünde sıcacık yuvanda ha-ri-ka değil midir o kış?

Sahi var mıdır bunca sıkıntı arasında kışı seven, gerçekten seven ama...kalbi kırılmasın zavallının diyenler de dahil...bence mazoşist bir sevgidir bu...pencere arkasından seyretmek değil kastım yemyeşil çamlardaki karları...onu ben de severim canımcıklarım:))
gerçi dünyada insanlar çeşit çeşiiiit...gri ve basık, koyu yağmurlu havaları seven bir tanıdığım var eksik olmasın, numunedir bu zat benim için, kışı da sever üstelik...yazı sev-mez! bana ters tabii, ama saygı duymalı elbet.

10-01-2013 Güncellemesi Notu:
Sarıkamış  Faciasının  98. yıl dönümünde bu yazdıklarımdan utandım bugün. Prof.Dr. Bingür  Sönmez ve Sarıkamış Şehitlerini Anma yürüyüşüne katılanlar kadar olamadık belki...-28 derecede bile yürüdü bu ekip yani, kızdım şimdi kendime...gerçi ben de -20 derecede çalışmış biriyim parmaklarım soğuktan birbirine yapışsa da....
Bu vesileyle Sarıkamış Şehitlerinin de ruhu şaaad olsun diyelim.Anzaklar ataları için geliğ taaa Dünyanın öte ucundan Anzak atalarını anarken sempatik geliyor, değil mi? ya bizim atalarımız ve onların itibarları...işte bu notu bu yüzden ekledim sevgili okurum bloğuma...unutulmasın diye!

Etiketler

ELLER

ELLER beynimizin dışarıya uzanan yansımalarıdır derler bilir misiniz? eller soğuğun ilk durağıdır ruhtan sonra, - onun içindir ki eller...