6 Ekim 2012 Cumartesi

ALTINPARK'TAN SONBAHAR MANZARALARI


SONBAHAR MANZARALARI

 ALTINPARK, ANKARA

- Güneşli bir cumartesi ve ben sizler için fotoğraf çekiyordum...
ben sizleri ne kadar çok düşünür oldum dostlar, şu fotoğrafı çeksem severler mi, şu kareyi yakalayamadım derken bakıyorum yüzlerce poz birikmiş hafıza kartımda:))

-Ben halimden memnunum, 2000 tıklamaya ulaşacak durumda okunma sayım..belki daha da çok:))Mutluyum tabii sizlerin sayesinde...ben de boş durmuyorum bu arada, yeni şeyler arıyorum bloğuma koymak için, Hollanda'dan, Amerika'dan, Kanada'dan, Güney Kore'den, Brezilya ve Rusya'dan, İngiltere'den yazdıklarımı okuyanların olması beni çok gururlandırdı.


                 HEPİNİZE KOMACAAAN BİR TEŞEKKÜR YOLLUYORUM!  KOMACAN:)

Sevmek sevilmek ne güzel şey a dostlar...


ALTINPARK'TA BİR SONBAHAR ÖĞLESİ


Gelelim Altınpark Fotoğraflarıma...

Efendim Altınpark Ankara'mızda nezih ve  büyük bir parktır: içinde İtalyan Restoranı, Çin Lokantası, yörük çadırı, kafeler bulunur, amfi tiyatroları vardır, konserler yapılır, özellikle yazın konseri, etkinliği bitmez.

Kongre ve kültür merkezi olarak fuar binasını kullanıyoruz, otomobil ve mobilya gibi büyük çaplı fuarlara ev sahipliği yapmıştır.
içinde faytonla gezip nostalji yapabilirsiniz..
lunapark da mevcut...

 sonbaharda ve yaz başında ayrı bir güzel olur burası...piknik yaopmak, spor yapmak, hatta bisiklete bile imkan var parkın içinde...
 Altınpark'ta Feza Gürsey Bilim Merkezi de var...içinde deneyler, bilimsel çalışmalara dair toplantılar da yapılıyor...bu heykel de çok şirinmiş değil mi?
 Heykelin adı:  Küçük Adam...adam küçük de neden elleri, ağzı, gözleri, kafası bu kadar büyük sizce?

 Heykelin altındaki açıklamaya göre beynin vücudumuzun diğer uzuvlarına oranla ne denli önemli olduğuınu belirtiyor, ayrıca eller, gözler, beyin, ağız oldukça özel 4 organımız olduğundan abartılı yapılmış.
Gez gez nereye kadar, yemek de lazım diyen atımız dinlenme molasında da kurtulamadı kameramdan:)

 Gül bahçesinde sonbahar gülleri sizleri selamlıyor dostlar...yazın o kadar çok gül olur ki arasından geçemezsiniz, pembe, sarı, beyaz, kırmızı, ebruli güller...aahhh ah, bir bahçe dolusu gül!
ne romantik.
Gül tutan elde bir miktar kokusu kalır derler, ben de de kalmış mıdır değerli okurlarım, ben de gül bahçesinden geçtim de netekim...


Ne de şirin dizilivermişler değil mi?  uslu sulu müşteri bekliyorlar...

GÜNÜN FOTOĞRAFI
 
-Sudan yeni çıktı abla, geeel, gel taze balık adama geeel!

TEZKERE, SURİYE VE DAHASI


TEZKERE, SURİYE VE BİLİMUM OLAYLAR


Herkese  kucak dolusu selam değerli okurlarım,
yine bir hafta sonu, yeni bir hafta sonu daha yaşarken Türkiye gündm çok sıcak, el değemeyecek dil dönemeyecek mevzuular oluşuyor...bu hıza ayak uıydurmak çok zor ne yazık ki, bu hız insanı düşünebilmeden ve aklıselime ulaşmaktan alıkoyuyor ne yazık ki...Acele kararlar verdiğinizde hata yapma ihtimaliniz artar diye düşünüyorum, bu yüzden de söz konusu millet ve koskoca bir Türkiye'nin kaderi olunca iş daha da vahimleşiyor dostlar...

Tezkere geçti, bu tezkereyle kime veya kimlere karşı olacağımızın sınırı yok dendi, sevinenler oldu, üzülenler oldu, eylemeler yürüyüşler yapıldı...Bombalar düştü az-uz da değil olanlar, BİR ÇOK CANA KIYILDI...
Bir bedel ödetmek gerekir dense de bu bedeli halkımız ödememeli: HERKESİ SAĞDUYULU VE YAPICI OLMAYA ÇAĞIRIYORUM BU VESİLEYLE!



Tezkere nedir diyenler için Hürriyet gazetesinden aldığım bilgi kutusunu ekliyorum.

TEZKERE NEDİR?
* Tezkerenin sözlük karşılığı “Bir iş için izin verildiğini bildiren resmi kağıt” olarak geçiyor. Meclis’ten yetki isteyen Bakanlar Kurulu prensip kararları ile Başbakanlığın bazı fezleke ve tasarılar için gönderdiği yazılar da bu isimle anılıyor. * Bakanlar Kurulu üyelerince imzalanan prensip kararları, aslında Anayasa’nın 92’nci maddesinde düzenlenen yetkinin alınması için prosedürü başlatan müşterek bir kararname özelliğini taşıyor. * Tezkereler; tasarı, teklif veya fezlekeler gibi komisyonda görüşülme süreçlerine bağlı değil. Meclis Başkanlığı’nın Genel Kurul’a sunuşları arasında doğrudan gündeme alınıyor ve sunulduğu anda görüşülebiliyor. * Tezkerelerin Genel Kurul’da görüşülme ve oylanma yöntemi tasarılarla aynı. Hükümet ve gruplara söz verildikten sonra, “salt çoğunluk” olarak adlandırılan oylamaya katılanların yarıdan bir fazlasının oyuyla kabul ediliyor. 1 Mart 2003 tezkeresinde kabul oyları retten fazla olmasına karşın, katılanların yarısını geçmediği için kabul edilmemişti. * Tezkereler, Anayasa Mahkemesi’nce denetlenmeyen Meclis kararları arasında sayılıyor. Bu nedenle yüksek mahkemeye iptal davası açılamıyor.


Bugün sabah 7de olmak üzere, 11 ve 15 saatlerinde de Suriye'den top mermisi atıldığı halka sokağa ve balkona çıkmayın dendiği söyleniyor...Toplar muhalif güçlereymiş, e o zaman neden bize düşüyor?!
Asıl muhalif biz miyiz onlar için yoksa...













Binlerce Suriyeli sığınmacı çadırlarda, kentlerde, üstelik de gençleri sınava tabii tutulmadan işe yerleştirilecek dendi. Bu haber ekranlarda çok kısa bir süre söylendi ve geçti, balonu söndü gitti, duyurulmadı anlayacağınız!!!

 Doğru mu bu haber!?Bazı haber kaynakları geçici iş verilecek derken bazıları  geçici olarak işe yerleştirileceğinden bahsetmiyor, kimisi Van depremindeki depremzede halktan göçmenlerin daha iyi koşullar altında olduğunu söylüyor...


Bir değneğim olsa, şööyle süper sihirlisinden- öyle azı -ortası kurtarmaz canlarım,süper etkili ve yetkili olsun, süper yetkili savcı gibi güçlü olsun değneğim- inanın neler napmam gerektiğini  bilmiyorum!

Kafam allak bullak değerli okurlarım, düşünmeye, sükunete ve huzura ihtiyacım var, kimin yok ki...



4 Ekim 2012 Perşembe

YARATICILIĞI ARTIRMA VE MERCAN DEDE

MERCAN DEDE VE SERGİSİ

Sevgili okurlarım, size bugün Mercan Dede'nin İstanbul'daki sergisinden bahsedeceğim,
harika müziği ve özgün eserleriyle kalplarde taht kuran sıradışı müzisyeni tanımayan yoktur sanırım.



-İstanbulda Borusan Müzikevi'nde sergi 5 ekime kadar gezilebiliyormuş, gerçi yarın 5 ekim ama belki 5 ekimde de açıktır,ya da uzatılır işte ne bileyim, bir araştırın derim:)
Sergiyi internet sitesinden takip etmek için adres: 
                                                                      www.revolutionrevelation.be

- Yaratıcı bir sanatçı, siteden gördüğüm kadarıyla da hayli dolu  bir etkinliğe benziyor, gidenler benim için de izlesin, olur mu?
Meraklısına: İşte kısaca Mercan Dede-Arkin Allen kimdirin cevabı: kaynak Vikipedi.
"Mercan Dede, Türk Tekno müziği sanatçısı ve neyzen, DJ. Arkın Ilıcalı, 1966 yılında Bursa'da dünyaya geldi. Ney, bendir, panflüt, davul ve vokal sanatçısı olma yolunda müzik eğitimini geleneksel yollardan tasavvuf müzik ustalarından aldı. Öğretmenleri arasında Usta Nezih Uzel ve ney sanatçısı Ömer Erdoğdular sayılabilir. Ayrıca sanatçı, ebru sanatını öğrendiği büyük ney üstadı Niyazi Sayın'dan da fazlasıyla etkilendi.
Ebru sanatını eğitmen olarak Concordia Üniversitesi'nin Studio Arts programında devam ettiren Mercan Dede, 1997 yılında Kanada'ya göç etti.


-Kanada'da güzel sanatlar üzerine lisans ve yüksek lisans eğitimini tamamlayan Mercan Dede aynı üniversitede başladığı öğretim üyeliğine, müzik çalışmalarının ağırlık kazanması sebebiyle kısa bir süre önce ara verdi. Yaşamını Kanada Motreal'de ve İstanbul'da devam ettirmektedir. O yıldan bu yana değişik Sufi gruplar ile Avrupa, Kanada, ABD ve Türkiye'de müzik çalışmalarına devam eden sanatçı, The University of Saskatchewan'da Profesör David Kaplan ile dünya müziği üzerine çalıştı. Candan Erçetin'in Fransızca söylediği şarkısı olan Parole, Milord ve Şehir (şarkı) (yalnızca Arapça ilahisini) şarkılarını, Ceza'nın Şeytan ve Âb- ı Nafi şarkılarını besteletmiştir.


Müziği: 
Mercan Dede, Doğu'ya özgü Sufi müziğinin ilâhi geleneğini çağdaş müziğin tınılarıyla incelikli bir şekilde harmanlayarak eski ile yeniyi, Doğu ile Batı'yi birleştiriyor. Sufi inancına yürekten bağlılığıyla tanınan Dede, Sufi makamların yorumuna ve özgün bestelerin tınılarına ve doğa ritimlerine getirdiği ilahi boyutu isimsiz müziğinde yansıtıyor.

 Müzik hayatına kendi yaptığı plastik su borusu ile başlayan Mercan Dede- bu kısma dikkat, su borusuyla başlamış müziğe:) çok hoş yaaa-yarattığı eserleri, çok farklı kitleleri bir araya getirme basarisini gosteren birbirinden özgün konserleri, misafir sanatçılar ile dünya çapında yaptigi projeleri, Dj Arkin Allen kimliği ile yakaladığı şahsına has dj.lik tarzı ve hepsinden ötesi bir müzisyen değil, müziği küçük bir çocuğun samimi sevgisi ile var edip paylaşmaktan başka bir amacı olmayan havai ruhlu bir yolcu kimligi ile şüphesiz jenerasyonunun en farkli ve etkileyici sanatcilarindan biridir."

*Gördüğünüz gibi ille  keman, viyolonsel, mandolin, piyano vb.  kursu almak, çok zengin olmak, çok akıllı olmak da gerekmiyor yaratıcı zihinler için!
Kendinize güvenin, yetiştirdiğiniz nesle güvenin değerli okurlarım...BEN NEDEN YAPAMAYIM DEYİN:)


*Mercan Dede "Istanbul Quartet" feat. Surpriz Sanatçı  olarak  If  Performance Hall 'de 10 Ekim 2012 günü çıkacakmış ayrıca.

 YARATICILIĞINIZ ARTIRMANIN YOLLARI
 - DÜNDEN DEVAM-

8- Kokuların etkisini kullanın,


9- Zihninizi odaklamaya çalışın, bununiçin gereken koşullar sizin için neyse onu oluşturun; kimi kalabalık ortamda bir şeyler üretmekte başarılıyken kimi en ufak sesten rahatsız olup inzivaya çekilmekle üretebilir...

Kimileri deniz kıyısında daha iyi yaratıcı olur mesela...


"Moon Light Sonat" bu da...


10-DİNLENİN...stres ve yorgunluk olumlu etkileyebilir mi yaratıcılığı...

11-Düşünmede tersten akış, sıçramalar yapma, beyin fırtınası türü etkinlikler kullanın.

12-Not alın.

13-İyi bir dinleyici olun,



14- Farklı kişilikten insanlarla tanışın,yazışın, sohbet edin...vb.

15-Gezin, resim,heykel, fotograf sergisi, işporta sergisi demeden gezin...
Ayrım yapmadan gezin, yaratıcılık bu, ilhamın nerden çıkacağı belli olur mu a dostlar!

 -İşte bir su altı heykeli dostlar, kimimiz suyun altına bile inemezken kimisi de sergi gezer su altında:))
YARATICILIK VE AZİM SINIR TANIMIYOR!

- Dünyanın en büyük su altı heykel müzesi Meksikada olacak düşünsenize dostlar.




16- Hayalleri olanlardan dersler alın.
-*devam edecek-

1 Ekim 2012 Pazartesi

"KENDİ"NİN OLMADIĞI BİR DÜNYA

"KENDİ"NİN OLMADIĞI BİR DÜNYA


Selam değerli okurlarım,
Bugün size bir sorum var:  yaşadığınız dünya, hayat...size mi ait?
YAŞADIĞINIZ DÜNYA KENDİNİZE Mİ AİT?

Şu anki konumunuz, durumunuz, yeriniz hakkında sizin seçme şansınız var mıydı mesela...
çalıştığınız yeri siz mi seçtiniz, o mu sizi seçti...
doğru, şu işsizlikte, işe girmenin en zor olduğu şu dönemde bu soru biraz lükse kaçan bir durumu ifade ediyor, ama yine de sormak durumundayım..

kız arkadaşınızı, erkek arkadaşınızı,
Anneliği, babalığı,
ortak olmayı birisiyle,
bir işe, bir şirkete ya da?


bir mahallede oturuyor olmayı,
birisinin eski aşkı olmayı,
birisinin yeni,
bir diğerinin unuttuğu olmayı siz mi seçtiniz?!

kendiniz misiniz kararları alırken
yoksa annelerinizden, babalarınızdan, ailenizden,
geldiğiniz sosyal çevreden ve onun kurallarından gelen zorlamalar, mecburiyetler mi aktif  kararlarınızda?

bir düzeni sürdürmek için mi seçim yaptınız, vazgeçtiniz
bir düzen tutturmak için mi?

oy verirken kendiniz miydiniz en reeli,
başkanınızı seçtiniz mi ilkokuldan itibaren
vekiller seçilirken ne derece özgürdü iradeniz ya da
dolandı mı elleriniz başkalarının kararlarına...

ilkokulu bitirecek iradeye sahip miydiniz ya da
ortaokulu,liseyi, üniversiteyi,
işiniz kimden yadigar veyahut,
babanızın olamadığını mı olmanız istendi,
annenizin alamadığı kararı mı almanız beklendi...


gireceğiniz  bölümü seçtiğinizde torpili olanlardan kalana mı razı oldunuz yoksa...

şeker alırken seçebiliyor muydunuz küçük bir çocukken en basitinden,
çikolata  ya da ciklet,
bakkal mı seçip verdi marka bile sormadan sakızınızı?



kışın mecburen mi siyah montla gittiniz dışarı
ya da dışarı bile çıkamayanlardan mıydınız?
sahi oynayabildiniz mi sokakta özgürce,
ödevlerden fırsat bulabildiniz mi oynamaya,
kendiniz olmaya...







paraşütle atlamak varken hayata
ince, narin
"cici" kız olmayı siz mi seçtiniz?
ya da uysal oğlan...


hep roller mi verildi elinize,
ezberler mi beklendi sizden yoksa her koşulda ve her gün...
seçebildiniz mi sahi giyeceğiniz elbiseleri...



örtünmek ve açılmak kimine göre
iradenizin eseri miydi,
ya da "çocuk  yaşta anne" olmak?

en başından beri "sen" olmak adına
ayakta dikilebildiniz  mi,
güçlü müydü elleriniz
hayat kumarından yana?

fazla söze hacet yok,
işte " irkilmek" için sorularım sana.

MELEK






Aslında :
Her birimiz bir kaktüsüz,
Bakış açısına göre değişir ki
Hem çiçek, hem dikeniz yani...
Ama ne kadar kaktüs ne kadar çiçek olduğumuza bağlı olarak adlandırılıyoruz belki,
belki şartlar bizi diken olmaya itti
ya da çiçeklerimiz dalında solup gitti...

Aslında çok renkli bir dünyada yaşıyoruz sevgili okurlarım,
Herkes bir ayrı tat, bir ayrı doku...
Benim isyanım; zorlamalara, tekdüzeleştirmelere, irademizi hiçe sayanlara,
Egemenliğini yüreğimize, zihinlerimize kızgın maşalarla gözlerimize mühürleyenlere....

Aslında ne çok mutluluk var yeryüzünde,
Benim isyanım mutluluğu tekelinde görenlere....
Meleğiniz

GÜNÜN KARİKATÜRÜ



GÜNÜN ŞARKISI-KLİBİ

Bugün kaktüslerden bahsedince aklıma Gökçe hanımefendi geldi, gerçi kendisi biraz yaramaz kız hallerine uygun ama  olsun sonuçta o da bir hanımefendi değil mi efeniiim.-hoş kız maşalaaah, işte ispatı, bakınız alttaki  fotoğraf ve de klip.

işte Gökçe hanımefendi
- Bugünün kaktüsü, ayyyy , şarkısı:)) -dilim sürçtü.-
.....ne yapardım bilmeem,
     seni bir gün görmeseem...diyor kendileri,
     dinlemek isteyenlere linki:

Bu tatlı güvercincikleri o kadar beğendim ki sabırsızlanıyordum sizlerle paylaşmak için günlerdir, kısmetleri bugüneymiş....
Göklerde nazlı süzülüşleriniz hiç bitmesin canlarım...güzellerim, sevdalı kuşlarım benim...
Her kadın  narin bir  güvercindir aslında; tekrar
KADINA ŞİDDETE SON!
Erkeğe şiddete de son!
Hayvanlara şiddete de!
ŞİDDETE SON!!! diyorum.

EYMİR GÖLÜNDE SONBAHAR

Merhaba değerli okurlarım,

Sonunda ekimi de getirdik bugün...

Güzel bir hafta sonu tatilinden sonra işte yine karşınızda Meleğiniz...umarım güzel bir dinlenme molası olmuştur herkes için...

Sizler için Eymir'e gittim, kendim için gittimse ne olayım:)) gitmişken de kendi çapımda fotoğraflar çektim,okurlarımla paylaşacağım diye tabii, gördünüz mü ne çok düşünüyorum sizleri...

 Balık tutanlar vardı, sabırla bekliyorlardı, helal olsun dedim ben de içimden...sabrım yeter mi acaba balık tutmaya, bir defa denemişliğim var topu topu,2 saatte sıfır sonuç, o son oldu benim için. ben değiltutma,temizlemek için bile yanlış insanım! Siz pişirirseniz yerim ama, benciiil dediniz değil mi içinizden, aşkolsun, salatalar da benden olsun, hadi bulaşık da benden.



Hava şaşırtıcı derecede sıcaktı Ankara'da cumartesi-pazar, yazdan kalma bir günlerdi sonbahar yaprakları da olmasa. Çoluk çocuk bisiklet sürüyordu, piknik yapıyordu, gövdeyi dışarı atmıştı vesselam, tabii trafiği söylememe gerek yoktur herhalde...10 dakikalık yere 45 dakikada vardık!



Ama olsun: ne demişler : 
"Ankara, Ankaraaa, güzel Ankara!
Seni görmek ister her bahtı karaaa,
senden yardım umar her düşen dara,
yetersin onlara güzel Ankara..."

Pardon birden ilkokul günlerinde öğrendiğim bir marşa geçiş yaptım, zıplamalar yapıyor işte beyin... Ta o yıllarda varmış bakar mısınız Ankara'dan, bürokrattan medet ummak, okul şarkısı bile senden yardım umar her düşen dara diyor nitekim.

"Bir de Ankara'da dayın yoktur,
Mamudo kurban niye doğdun!"  diye bir kuble duymuştum...
o ayrı hikaye...Ankara stratejik bir yer olsa gerek diye düşünebilir bilmeyenler, doğru da düşünürler netekim :))

Nerde kalmıştım, Eymir demiştim  en son, Eymir'de öğle uykusuna yatan serkeş köpecikler, oradan oraya koşturan tavşanlar vardı, gölde ördekler, suda balıklar, kıyıda köfteci, balık lokantası, oooh gel keyfim gel...
ODTÜ arazisi ama halka da açık, gerçi belli sınırlar dahilinde açık ama olsun.

işte yaramaz tavşanlar bunlar...

Bir de lezzet keşfettim efeniiim, Trabzon pidesi.Zigana.

Konya etli ekmek, açık pide, kapalı pide, lahmacun, Develi cıvıklısı tamam da Trabzon pidesi bammmm-başka bir lezzetmiş yani, parmaklarımı yemek üzereyken garson "aman abla onlar sana lazım olacak daha"  deyince bir an durakladım yani...utandım, sıkıldım, garson alışkın bir biçimde gülümsüyordu.

TAVSİYE EDERİMMM:) nedense salata, turşu gibi garnitürler yapmıyorlar, artk lezzetini bozmasın diye midir nedir? Sordum garsona, Allah rızası için tek bir domates de mi yok, söğüş yap getir dedim, ilaç için yok dediler, bir bildikleri vardır.


Hamile olanlar lütfen aşağıdaki fotoğrafa öyle uzun uzadıya bakmasınlar, canınız filan ister de bulmazsınız, ben de üzülürüm...Gerçi bir mail atın, adresi yollayım, olmadı buzlu şokla yollatalım sizlere de o gelene kadar eziyet yani.



-Bıçak çatal yok elle yeyin..balık, paça, kelle, bunlar yenir elle derler ama buna demek ki Trabzon pidesini de eklemek gerekiyor...önce çok yadırgadım haliyle ama
sonra alıştım, siz de alışırsınız, bence değer...-


Şunu belirtmek isterim: farklı bir tadı denemek, yemeği farklı şekilde -farklı bir yerde yemek,eve frklı yollardan gidip dönmek, saçınızın stilini değiştirmek, şekliyle oynamak, yazı yazdığınız eli değiştirmek, zaman zaman gözünüzü kapayıp hayaller kurmak...Bunlar beynimizin sağlığı açısından aslında çok da önemli şeyler, sadece hayatınıza renk katmakla kalmayan işler.



Rutinler beynimizi bir noktadan sonra sıkmaya başlar, yorar.

El işleri, hobileriniz, çiçekleriniz, evcil hayvanınız olması sizlere birer artıdır değerli okurlarım, bunu lütfen unutmayın, kendinize zaman ayırın, bunu bloğumda hep dillendiriyorum, çünkü okurlarıma değer veriyorum.


Spor yapmak, yapamasak bile yürümek, dinlenmek bir müddet...SOLUMAK!!!
soluklanmak hayatın karmaşası içinde beş-on dakika..
Beyne oksijen yollamak dolu dolu...
ortam değiştirmek...
Farklı konulara ilgi duymak, ilgilenmek!



bunları yapın ki beyniniz genç kalsın yüzünüz güleç efeniiim...çok basit şeyler de olsa söylediklerim aslında çoğunu günlük hayatımızın rutinine kurban etmiyor muyuz?
Bakın bakalım kaç tane var çevrenizde bu teyzecikten? sokakta, alışveriş merkezinde, markette...Bir-bilemedin iki ...üç, dört çıkar mı bilemem, çünkü şekilden anlaşılacağı üzere köyde yaşamakta, duvarı yıkık, avlusu çökük belki boya da yok evinde, ama mutlu işte dostlar MUT-LUUU.OLMAK İSTEDİĞİM RUH HALİ DEĞİL Mİ, EVET!

 Özellikle biz Türk milleti, hobilerine çok değer veren bir millet miyiz ki?Sanmam. Viyana'da herkesin özel saatleri var kendilerine ayırdığı, kepenk kapattım yeter dediği, sadece kendi gönlünce geçirdiği...orada da var geçim sıkıntısı az ya da çok, orada da var iş -güç koşturmaca, bakış açısı farkı bence bizlerin sürekli vaktim yok diye dırdır etmemize sebep...Bırakalım at gözlüğünü de eksilerimizi de konuşalım değil mi efenim??


BİR GARDENYAM VARDI...

Ona aşıktım desem o kadar olur yani, işten koşup onun nefis kokusunu çekerdim ciğerlerime...
ben mutluyken, onunla konuşurken sanki tekrar çiçek açardı...
Aslında bırakın manolya büyütmeyi fotoğrafını bile hiç görmemiş olan ben, satıcının ısrarlarına dayanamayıp almıştım onu, güzel kokusu beni mest etmişti adeta..

Fakat bakımı çok zordu, beğenmiyordu da üstelik her yeri, ille serin az güneş alan bir balkon, bir de akşam güneşi dediler...El değemeyecek, su damlamayacak üstüne,o-ooo.
En yoğun günlerimde bile aç gelsem eve önce manolyaya koşardım...
Derken bir sürü saçma sapan olay bir araya geldi ve ben 3 gün evden uzak kaldım, talihsizlikler yaşadım, gardenyamla ilgilenemedim...


 Tüm çiçekler dalında solmuştu eve vardığımda...küsmüştü...nice uğraştım, on-on beş gün özel bakım yaptım kendisine...Barışmak bilmedi, yaprakları soldu, rengi sarardı, dualar ettim...
öelecekti gardenyam, ağladım yanı başında...
beni sevmiyorsun sen, sevsen çiçek açardın, solmazdın diyorum habire...
nasıl çiçek açsın halbuki kupkuru dal kalmıştı, benim ki de laf işte:(
umutsuzca gittim yattım...
o gece daha da kötüleşti işlerim, gardenyam da kötü zaten, dokunsan ağlayacak haldeyim yani...
ertesi gün: negöreyim, gardenyam 2 tane tomurcuk vermiş...
ölüm döşeğinde bile bana sevgisini ispatlamıştı gardenyam, alttaki fotoğraf da buna dairdir.
çiçek bile anlarken sevgiyi, biz neden uğraşmayalım onlarla?
evcil hayvan derseniz:ben evde hayvanı köle etmeye karşıyım dostlar! bahçeniz varsa ne ala...

GÜNÜN ŞARKISI

Gardenyalara dair bir şarkı bilmiyorum ama Manolyam diye bir şarkı var: Zeki Müren söylemiş, hatta söylememiş şakımış:))


uzun yıllar bekledim, hakikat oldu rüyam
koklamaya kıyamam benim güzel manolyam...ben bu duyguyu çoooook mu çok iyi bilirim işte değerli okurlarım, nazlıysa çiçek el mahkum dikkat edilecek:)
http://www.youtube.com/watch?v=Qf2fuWsvUb0&feature=related

biraz nostaljiden kimseye zarar gelmez sanırım....

Etiketler

ELLER

ELLER beynimizin dışarıya uzanan yansımalarıdır derler bilir misiniz? eller soğuğun ilk durağıdır ruhtan sonra, - onun içindir ki eller...