24 Kasım 2012 Cumartesi

ÖZEL GÜNLER NE KADAR ÖZEL?!

MERHABA DEĞERLİ OKURLARIM

-Bugün 24 kasım öğretmenler günü ve benim bir önerim var:
***DÜRÜST olalım ve öğretmenler gününü kaldıralım...
Çok yaşa öğretmenim var ol öğretmenim, BİR ANNEM DE SENSİN BENİM....sen bitanesin öğretmenim!
-YALAAAN,
YA-LAN
VALLAHİ YALAN...
BİLLAHİ YALAN...
hani bir Türk Sanat Müziği eserimiz vardır ya, tıpkı orada belirtildiği üzere yalannn!


sigorta şirketleri mesajlı reklam verir panolara:
-geleceğimizin sigortası öğretmenlerimizin bu özel gününü kutlarız...
imza:bilmem ne sigorta

-Değerli öğretmenlerimize öğretmenler gününe çzel kampanya var...gidip soruyorsun ki bakmışsın herkese açıkkk....


-Sayın yetkililer, büyükler öğretmenlerine kameralar önünde mesaj yollamakta, acaba o basamağa gelene kadar gerçekten yıllarca aramış olan var mı? samimi olan bir -iki kişi varsa, onlar da nazar boncuğu olsun topluma!

-Doktorlar, tıp gününde bıçaklanır...

-Öğretmenler öğretmen gününde tacize uğrar, tehditler alır...

Programda herkesin bir değeri vardır, bir karşılığı, bakarsan öğretmen hep yükümlü olandır!
Veliye karşı yükümlü, hizmetliye karşı yükümlü, öğrenciye karşı yükümlü, ailesine karşı yükümlü, eşine -dostuna karşı yükümlü... mesleğini o kadar benimser ki evinde bu durum dalga konusu olur...
Rolleri o kadar üstüne yapışır ki gönlünce giyinemez, gönlünce gülemez sokakta, istediği eyleme gidemez, istediği kahveye-kafeye giremez..mesleği gereği dikkatli olmalı, örnek olmalıdır belki de hep, bu yük bile yeter de artar insan evladına...hele bir de devlet memuruysa iyice dikkatli davranmalıdır haaa....


doktoru da öyle, polisi de, bankacısı da. Müşteri her zaman haklıdır zira, doktor bıçaklanır...öğretmen kaçırılır...olabilir bunlar yani, aslına bakarsan düğmesi kırılsa şu kadar yıldan başlar denir bir de...

Severek tutkuyla yaparsan mesleğini işte böyle yapışır üstüne...günün birinde biri size şunu der doktorsanız:
-ben hastan değilim!
-ben öğrencin değilim...yapışır üstüne, atamazsın, sıyrılmak zordur, kapıdan eve girerken dış kapıda bırakıp giremezsin evine...keza gazeteciysen de öyle!!!

- Anneler gününde iki tel  altın bilezik için annesini bıçaklayan evlat vardır, gazeteler sağolsun! yazdılar okuduk efendimmm, yoksa bunları uydurmuş değilim!


-Babalar gününde mezarlara, bakım evlerine koşarız Dünya milleti olarak yedi düvelll....yaşarken -ben dahil-  çok da biliriz sanki de değerini!!!

-23 Nisan Atatürk olmasa zaten olmayacak bir bayramdır, iyi ki yaşamış Atatürk gibi bir zat-ı muhterem de egemenliğin sahibi çocukları taçlandırmış, gerçi artık bayram kutlama kültürlerimiz de millisinde dinisine epey değişti ya...

-Orman haftasında iki duyarlı çocuk şiir okur, alkış, biter...

- Kütüphane haftası denir, okullarda kitap okuyan, toplumda kitap okuyan kaç kişidir, % insandan kaçı okur acabaaaa?



- Yeşilay haftası gelir, o kadar çok bahsedilir ki alkollü içki kültüründen sanırsınız ki sadece dünyada alkolden ölür ölenler, alkolden çıkar kavgalar-kinler, içmeyeni bile içirtecek kadar övenler de çıkar karşı cenahtan...kaş yapacekken göz çıkarma derim buna ben!

-Bayram olur yollarda çile, kazalar, ölenler...mutlu mesut kutlanan bayramlar bir hırgürle biter bazı evlerde....
bankalarda çile, kredilerde patlama-bedava verilir sanki, tek mesaja kredi verir gururla bankalar...aile bakanları yıkılan yuvalarınardından bakarlar...borç, harç, kavga gürültü...

-29 ekim olur, Cumhuriyetimizi kutlayalım deriz hoop birden ortalık tozz-toprağa bulanır: kavgalar başlar alt alta üst üste, politikacılarımız tartışırlar uzuuun uzun..şöyle mi kutlasak böyle mi, yollara mı dökülsek...napsaaak?bir şaşkınlık bir şaşkınlık, iyi ki cumhuriyeti ilan eden nesiller bizler olmamışız a dostlar, şu mudur bu mudur diye debelenirken o zaman gidermiş elden giden:  özgürlük!

23 Kasım 2012 Cuma

BARIŞA EVET Mİ HAYIR MI....MESAJLAR, MESAJLAR

BARIŞA EVET-EVET- EVET!

MESAJLAR ÜZERİNE

Merhaba değerli okurlarım,
görüşmeyeli  nasılsınız?
her şey yolunda mı bakalım...
Orta Doğu karışık,
Suriye karışık derken Güney Asya karışık...siz bari karışık olmayın canlarım benim...


Hergün binlerce defa
BARIŞA EVET
HUZURA EVET
SEVGİYE EVET
MUTLU BİR DÜNYAYA EVET...

REFAH DOLU BİR İNSANLIĞA EVETdenmeli, bu evetlere uygun davranılmalı ki evetlerimiz evreni sarsın, kucaklasın...
SAVAŞA HAYIR DEMEK DOĞRU BİR SÖYLEM DEĞİL ÇÜNKÜ.
evet, işte buradan haykırmak istiyorum ki savaşa hayır demek yanlış söylemdir:
-bir şeye hayır demek onu olumlamak değildir...


OLUMLU CÜMLE İLE  OLUMLU DUYGU YAYMALIYIZ....
olumsuzu söyleyerek nasıl olumlu bir şeyi çağırabiliriz ki dünyamıza?

Savaş kelime itibarıyle zaten "negatif " değil midir ?
İstemediğin şeyi neden dile getiresin ki....
istediğini dile getir ey insan kızı-oğlu...."hayır" ları insanların gözüne gözüne sokmak gerilimi ve negatif enerjiyi besler...ki bunu da kötü kalpli, gaddarlar bile istemez...

"evet"lerini dile getirmeli insan...
istemediğini  anmak ne diye istediğinle ilişkili konuşmak dururken?!


-o halde ne demeliyiz çok bilmiş yazarımız derseniz-
BARIŞA EVET!
MUTLU BİR DÜNYAYA EVET! DEMEK LAZIM...

Pankartlara, duvarlara,
afişlere, resimlere,
yollara,
BEYİNLERE ,
Gönüllere düstur etmek gerek bu sözleri.



Ukalalık etmek  istemem ama, beyin  verdiğin cümlenin olumlu mu olumsuz mu olduğuna değil; o cümlenin içeriğine bakar ve onu algılar! yani "savaşa hayır"  derken, aslında savaş fikri benim için konu oluyor ve beynim bunu öncelikli mesaj olarak algılıyor...savaş! oysa hayır dedik  devamında ama söylediklerin aslında hep savaşı çağırıyordu...

22 Kasım 2012 Perşembe

ABSÜRD

-tık tık  tık...
-aaa, komşum merhaba...
-merhaba, birazcık huzur arıyorum, bizde kalmamış da...siz de acaba var mı diye soracaktım....



-şey pardon, bakıyorum bi hayli genç ve güzelsiniz...güzelliğinizden nasıl olsa bir şey kaybetmezsiniz, bana da birazını verseniz, olmaz mı...biraz da yaşanmış yılların pişmanlığının izleri var yanaklarımda, mutlu günlerin gülücüklerinin izleri de var göz kenarlarımda, sizinkiler daha ikinci on yılını bile yaşamamış...rica etsem kırışıklıklarımın birazını alsanız... olmaz mı?


-doktor, hafızamdan sevmediğim insanları, yaptığım hataları silmenizi istiyorum...hileli iflasımın hatırladığım tüm hile hurdasını da...beki biraz uzun sürecek ama hepsini siliver bir zahmet...artık terapi mi yaparsın hap mı verirsin...Ha bir de eski karılarımın hepsini silmelisin, yok yok 5. karımı sevmiştim o kalabilir...




-bak şekerim bana öyle bir elbise dikmelisin ki beni en az 20 yaş gençleştirmeli...gerçi daha 30lu yaşlarımdayım ama...sen beni şööyle ilk gençlik yıllarıma götür...

-komutanım askere geri dönmek istiyorum...
-neden evladım...
-kaytardığım nöbetleri tekrar tutmak için...


-şey, ellerimden şu lekeleri çıkara bilecek bir ilaç arıyorum ama var mı eczacı hanım?
-dur bakıyım, beyefendi siz şu geçen depremde yıkılan evleri yapan müteahhit değil misiniz?yooook, daha tüyü bitmemiş yetimin, yoksulun hakkının izlerini ellerden de hafızalardan da silecek bir formül bulunmadı!!!


-güneşi biraz söndürür müsünüz, güneş lekeleri yapıyor da tenime.



-nasıl yani, uzaya giderken giyebileceğim bir platform topuklu ayakkabı nasıl olmaz? hani teknoloji çooook gelişmişti, ne oldu? ayyyy, bu kıyafetlerle mi uzaya gideceemmm turizzzt olaraktan, impossıbıl yaaanii...asla diyorum nevırrrr nevıırr, ay şuna bak bu tulum beni nasssı da şişman gösterttttti, ııyy banneeel! gitmem ben bunla uzaya muzaya kızııım...


Bazen absürd şeyler düşünmek de ilaç gibidir değerli okurlarım, içinde bulunduğunuz realiteden soyutlar bir an sizi...absürd olmak değilse bile absürd düşünmek iyidir tadında bırakmak şartıyla, ben de tadında bırakayım en iyisi.


19 Kasım 2012 Pazartesi

SERÜVEN: YAZMAK


SERÜVEN


yazmak büyük sorumluluk,
 yazmak güzel heves...
yazmak uzun bir yürüyüş, yolunun nereye varacağı belirsiz...
yazmak yazanın okuyanla kurduğu köprünün adı...





Yazmak Filistin, Gazze bombalanırken..
yazmak, birileri insanları
 ezerken, büzerken, yüzerken, süzerken...

Gülümsemek yazmak,
eline batan dikene rağmen,
kaleminden çıkan kıymığın küçük parmağına saplanmasına rağmen..
yazmak...hayatın bunca adaletsizliğine,
bunca masumluğuna ve bunca oyuna rağmen...



köyleri yazmak, yolları yazmak,
aşkları ve aşıkları yazmak,
yıldırımdan olmuş bir gökte
sakinliği yazmak...

Yazmak aslında suçüstü bir hırsızlık gibi,
gerçekten kendi  gerçeğini çalmak....
yazmak etiketlemek belki, sınıflandırmak...

hayata imza atmak yazmak,
eline ipuçları bırakmak gelecek nesillerin:
bugünler ve dünler nasıl "tüketilmiş, bitirilmiş, yaşanmış"

Yazmak, Budin'i Peşte'yi, Şanlı Urfa'yı,
Çin'i,Uruguay'ı, Kenya'yı, Konya'yı...
Ankara'yı, uzayı...


Suya iz bırakmak belki yazmak,
kuma bile değil üstelik...
yazmak bir taş kitabe kadar , beyin kadar somuta,
yazmak bir düşünce kadar soyuta....

zor şey yazmak acılı bir dünyaysa malzemen
içinden mutluluğu ve huzuru damıtmak kadar...

kolay şey yazmak
okuyan yazma serüvenine saygılı olunca...
eleştirince, olmamış şurası deyince,
şuna katılıyorum, şu güzel olmuş deyince
mısralarına deyince
ve buna değince.


yazmak kelimen döndüğünce, dilin yettiğince
kalemin bittiğince...

MELEĞİNİZ


18 Kasım 2012 Pazar

alışveriş gülleri



alışveriş

kürkler

çıplak hayvanlar üzerine


Güüzzel bir pazar akşamından selam olsun sizlere,
merhaba değerli okurum,
keyifleriniz nasıl, iyi mi?
herşey yolunda mı?
bulunduğunuz şehir sizi sahipleniyor, komşularınız size iyi davranıyor mu?
arkadaşlarınızla buluşup iki lafın belini kırabildiniz mi?
hobilerinize zaman ayırabildiniz mi?
gezebildiniz mi çarşı pazar...
tamir edilecek musluklara, gönüllere zaman ayırabildiniz mi?


şööyle koltuğa yaslanıp iki dakika soluklanabildiniz mi kaygısız?

tüm bunlara cevabınız evetse, siz zaten iyi-sağlıklısınızdır demektir...bu yüzden hal hatır sormama gerek yok aslında:) bir de:

ŞEHRİNİZİ SEVERSENİZ HAYAT SİZE DAHA KOLAY GELECEKTİR...
zira bulunduğunuz ortama siz enerji verirsiniz evet ama o ortam da size enerji verir...
Sevemediğim yerlerde bulunmak zorunda kaldığım zamanları düşünüyorum da bambaşka biri olduğum resmi çiziliyor gözlerimin önünde:(( ben iç bu duyguyu yaşamadım diyenlere sözüm: -Yani yok mudur sizin de sevmediğiniz ortamlar, şehirler, mekanlar canım kandırmayın beni şimdi...

Etiketler

ELLER

ELLER beynimizin dışarıya uzanan yansımalarıdır derler bilir misiniz? eller soğuğun ilk durağıdır ruhtan sonra, - onun içindir ki eller...