28 Eylül 2012 Cuma

YAŞASIN HAFTA SONU



EN GÜZEL SON

-En güzel son nedir? bilin bakalım bu bilmeceyi...
-Tabii ki hafta sonu!!!

SONUNDA HAFTA SONU GELDİ...
değerli okurlarım, sonunda hafta sonu geldi...çok şükür deyip durdum bugün, cumayı da kazasız belasız gördüm dedim içimden, öyle yorulmuşum ki anlatamam...Sırtında taş mı taşıdın derseniz, daha beter diyebilirim...

Bu hafta belirsizlikler haftasıydı sanki, işte belirsizlikler, evde, zihnimde, geleceğe dair derken bu hafta ben sanki belirsizlikler kolleksiyonu yapmışım, şu an geriye dönüp düne, evelki güne bakıyorum da sanki çooook uzak zamanlarmış veya hiç yaşanmamış gibiler benim için. Kaçınız bu durumu yaşadı bilemem, ama yorum yazarsanız paylaşırım blokta.

Belirsizlik insanı çok geriyor, çok sıkıyor dostlar...
Belirsizliği benim bünyem- beynim sevmiyor belki...yakın koşullardaki iş arkadaşlarım da aynı sıkıntı var ama onların tamamen farklı DNA yapıları, sosyal çevreleri ve hayata bakışları, mizaçları, bugüne değin yaşadıkları ve biriktirdikleri... Dolayısıyla tepkileri de farklı, kimi daha rahat karşılarken belirsizliği, kimi depremlerle, kimi sakin bir göl olarak karşılıyor işte... Ama kızmamak lazım sakin göle sakin diye, deprem yaşayana abarttın diye...Biz onun gözünden bakamazsak hayata anlayamayız onun neler hissettiğini.

Biraz empati diyorum da başka bişey demiyorum velhasılıkelam:)

Şimdi hafta sonunu iple çekenler beni daha iyi anlar: evde durasım yoooooooooook. Gidilecek yer çok, yapılacak iş, keşfedilecek mekan çok...Kafa nereye ben oraya inşallah. 


 Yaşasın hafta sonu...

Sonbaharın şu güzel günlerinin kıymetini bilmek gerek değerli dostlar... Bol bol fotoğraf çekmek ve bloktan beraberce seyretmek gerek...

Hadi bana sonbahar fotoğrafları yollayın...lütfeeeen, yaşadığınız kentten, yaşamak istediğiniz yerden, nerden olursa olsun. Bek-li-yo-ruuum.


Yağmur çamur başlamadan gezmek, tozmak gerek.

 İşte size canlı mı canlı, yaramaz, şımarık bir şarkı.
İşte Bronu Mars ve işte Marstan gelen maymunları....
-rüşvet veriyorum ki fotoğraf yollayın bana :)) -

UYARI:
Klip küçük çocuklar için pek  uygun sayılmaz, gerçi TV.lerde çıktığına şahit olduğum bir klip, şarkı hoş.



KOKULAR VE BİZ

Gün içinde ne kadar farklı kokulara maruz kalıyoruz değerli okurlarım,
kimini içimize çektikçe çekesimiz gelirken kiminde de sanki burnumuzun direği kırılır, hatta bulunduğumuz ortamı terk etmek için can atarız.
Otobüs, dolmuş, merdivenler gibi beraberce kullanılan yerlerde nefis bir parfümden tutun da çemen kokusuna değin neler kokmaz ki...Toplu taşımalarda ben kokunun kaynağını hafiye bir polis gibi anında buluverirken üzerine tazyikli su sıkmak isterim o anda yani, o denli nevrim döner...Bu aşırı parfüm sıkanlar için de geçerli, yani efenim kime ne senin parfümünün notalarından, neden bunca baskın olma hevesi, değil mi ya???

O kadar güvenilmez ki koku zevkine de yani, sen sevdin de koku banyosu yaptın diye ben çekmeli miyim hiç tanımadığım ama aynı sinemada yanyana oturmak zorunda kaldığım tikky dostum:(


Moral Haberin haberine göre:
Konutlarla işyerlerinin iç içe geçtiği metropollerde yaşanan 'kötü koku' çilesini bitirecek yönetmelik devreye girdi. Fabrika, lokanta ve pastane gibi işletmelerin yaydığı kokuyla ilgili şikâyetleri işleme alacak denetimler başladı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın yapacağı denetimlerde yasal sınırın üstünde rahatsız eden koku yayan yerler uyarılacak. Gerekirse faaliyet durdurma ve para cezası verilecek.


Bir de şu parfüm banyosu yapanlara, üstü başı sigara kokanlara faaliyet durdurma cezası verilse, bir yönetmelik gelse keşkeee...

"-Koku, hayatın anlarını yeniden hayata geçirir" diyor ünlü modacı Karl Lagerfeld. Parfümler kişinin  görünmeyen ama en önemli aksesuarlarıdır.İyi bir kokunun, onu kullanan kişinin karakterini yansıtması ise en belirgin özelliği. Bu yüzden bu kadar geniş bir koku yelpazesi içinde herkesin kendine uygun parfümü bulması, biraz zaman alan bir deneyim.



 Kokunun eş seçiminde de çok önemli bir etken olduğunu belirtmeme gerek var mııı?

Parfüm seçmenin altın kuralları
1-Doğru parfümü nasıl bulursunuz?
Bir parfüm satın almanın en doğru zamanı sabah saatleridir. O süreçte henüz koku alma duygusu uyanıktır ve gündelik kokular henüz havaya karışmamıştır. Ama yine de burnun çok kolay yorulduğunu belirtmekte fayda var. Öyle ki, sadece üç koklamanın ardından aradaki farkı ayırt etmekte zorlanmaya başlar. Bu yüzden uzmanlar koku duyunuzu temizlemenin en iyi yolunun taze bir kahveyle mümkün olabileceğini belirtiyor. Kahve aroması diğer tüm kokuları nötralize ediyor ve sonraki seçimleriniz için size yeniden fırsat yaratıyor. Denediğiniz parfümü el bileğinizin içinde değil aynı zamanda yanınızda taşıyabileceğiniz deneme çubuklarından koklayın. Böylelikle aralarından seçim yapamadığınız farklı kokuları evde yeniden test etme imkanı bulabilirsiniz.
Kendisine yakışmayan koku seçenler varsa çevrenizde ona bir iyilik yapın ve bu önerileri hatırlatın isterseniz, hem ona da iyilik yapmış olursunuz:)

2- Parfüm ne zaman ve nasıl kullanılmalı?
Uzmanlara göre, parfümün en ideal sürülme zamanı duş sonrası. Hızlı kan dolaşımı dolayısıyla oluşan vücut ısısı, kokunun cilde daha kalıcı bir şekilde alınmasını sağlıyor ve aromasının değişmesini önlüyor. El bileğine sürülen parfüm ise ovuşturmanın etkisiyle molekülleri zarar gördüğü için koku kimliğini kaybediyor.






3- Parfümün en kalıcı olduğu bölgeler
Kokunun kalıcılığını uzatan en ideal vücut bölgeleri arasında şakaklar ve kol içleri öne çıkıyor. Vücudun bu belirtilen bölgeleri kan damarlarının cilde en yakın olduğu yerler, dolayısıyla buralarda ısı daha yüksek. Bu da kokunun bu bölgelerde mükemmel şekilde tende hapsedilmesini sağlıyor. Kulak arkasına koku sürme alışkanlığını derhal değiştirin! Çünkü bu bölgede cilt daha fazla yağ üretiyor, o da kokuyla bir araya geldiğinde içeriğinin değişmesine yol açıyor.


4- Parfüm nerede saklanmalı?
Hepimizin parfümlerimizi sergilemeyi en sevdiğimiz yerlerden biri banyolar. Ancak bu aydınlık, sıcak ve nemli ortam, parfümün ömrünü kısaltıyor. En iyisi kapağı kapalı olarak nemsiz, serin ve karanlık bir yerde, örneğin dolapta ya da çekmecede saklamak... Hatta buzdolapları, parfümler için ideal yerler olarak tavsiye ediliyor.

5- Kokuları karıştırabilir miyiz?
Aslında her kokunun kendi içinde bir uyumu söz konusu. Birkaç farklı kokunun aynı anda kullanılması, hafif bir uyumsuzluk yaratabilir. Dolayısıyla her parfümün kendi kişiliği zarar görür ve ortaya kötü kokular da çıkabilir. Parfümlerinizi karıştırarak kullanmak istiyorsanız, en azından aynı koku ailesinden olmalarına dikkat edin.

6- Neden parfümler her tende farklı kokar?
Parfümler alkol, bir dizi aromatik yağ ve sudan oluşmaktadır. Bu yağlar ciltle buluştuğunda her ten tipine göre farklı reaksiyon gösteriyor. Bir tende hafif diğer tende güçlü reaksiyonlar da farklı şekilde kokmalarına neden oluyor.





7- Gün içinde parfümü değiştirmek mümkün mü?
Bunun için önceden mutlaka duş alınmalı mı?
Duş almak parfüm değiştirmek için mutlaka yapılması gereken bir eylem değil. Kokular yaklaşık dört saat içinde notalarının büyük kısmını kaybettiklerinden, bu süreden itibaren başka koku kullanmanızda sakınca olmayacaktır.

8- Hangi koku ne zaman kullanılmalı?
Ağır, oryantal kokular özel gecelerde hoş durabilirken, bir iş yemeği için fazla kaçabilir. Dolayısıyla gün ne kadar erken başlarsa, parfüm de o kadar hafif olmalı. Gecenin ilerleyen saatlerinde ise daha ağır kokular kullanabilirsiniz.

 

9- Bir kokunun kalıcılığı ne kadardır?
Genel kural; bir parfümün alkol içeriği ne kadar fazlaysa kalıcılığı da o kadar uzundur. Saf bir parfümün koku konsantrasyonu yüksektir, ancak düşük alkol oranına sahip kokuların en geç altı ay içinde tüketilmesi gerekmektedir. Eau de parfum ve eau de toilette, alkol oranı yoğun kokular olduğundan üç yıla kadar dayanabilir. Eğer parfümünüzün kokusu ve rengi değişmişse yapacağınız tek şey onu atmaktır.

10- Parfümün tendeki kalıcılığı nasıl sağlanır?
Parfümün kalıcılığı cildin tipiyle yakından alakalıdır. Kuru ciltler kokunun aromatik içeriklerini yağlı ciltler kadar iyi muhafaza edemez. Bu yüzden parfüm denerken, cildinizin küçük bir bölgesine hafif yağlı ve kokusuz vücut losyonu sürüp parfümü bunun üzerine sıkın.
kaynak:kırmızıruj.com


 

Bana kalırsa parfüm seçerken temel kural teninize en iyi giden, size kendinizi rahat hisettiren kokuyu seçmektir. Sevgiliniz, zevkine güvendiğiniz bir dostunuz, o gün giydiğiniz bluzun- elbisenin dokusu bile çok önemlidir koku seçiminde.


Kullandığınız duş jeli,krem,  sabun vb. de parfümün teninizdeki duruşunu etkiler, özellikle parfüm alışverişine çıkacaksanız bunları da unutmayın derim ben.




Ev yapımı toz oda kokusu


Oda kokusu, oda spreyi (sigara kokusu, dumanı vb.) astımı tetikliyor, kokunun sağlığı tehdit eden yönü de var yani dostlar.Ama iç mekanlara da hoş kokular lazım,sağlıklı ve ferah.Bu yüzden ben de sizlere bir oda parfümü nasıl yapılabilir, bu pratik bilgiyi vereyim istedim ve araştırdım, buldum:

Malzemeler1-2 fincan kabartma tozu
Kokusunu sevdiğiniz uçucu yağ
Küçük kavanoz
Kavanozu süslemek için kağıt
İğne
Makas

Yapılışı: Kavanozu yarısına kadar kabartma tozu ile doldurun ve üzerine sevdiğiniz kokunun yağını 8-12 damla damlatın. Kavanoz kapağını kapatın. Desenli bir kağıt ile süsleyin ve kapağa, ısıtılmış iğne yardımıyla 10-12 delik açın.
Alıntı: kadın ve kadın.

KOKUYA DAİR BİR ROMAN

PARFÜMÜN DANSI

Size bu kitabı okumanızı önereceğim, hem sıradışı bir roman, hem sürükleyici, hem mitolojik, hem bilim kurgu...sıradışı kısaca. Güzel, Pan'a yaraşır:)) Sadece biraz yorulabilirsiniz, bunun dışında iyi bir hafızanız olmalı ki nerde kaldım diye düşünmeyin.

Okuyalım dostlar, kime zararı var ki???


GÜNÜN ŞARKISI:

Çok romantik bir şarkıyla veda ediyorum sizlere dostlar...
http://www.youtube.com/watch?v=LjhCEhWiKXk&feature=branded

ÇEVRENİZDE GÜZEL KOKULAR OLSUN EFENDİM...
meleğiniz size veda ediyor, yine gelin emi?

27 Eylül 2012 Perşembe

ÇİKOLATAM BENİİİİİM

ÇİKOLATA SEVGİLİM

MERHABA TATLI OKURLARIM,

Tatlı mı tatlı bir sevgilim var,ondan bahsedeceğim bugün sizlere:Adı Bitter, soyadı Çikolata

Aramızda kalsın ama biraz fazla gönülçelen,  fazla aşığı var…




E nasıl olmasın yani, estetik onda, tad onda, şeker,fındık, Antep fıstık, biber, portakal, likör, limon onda, kahve onda, çıtır, karamel onda, Hindistan cevizi onda, aaaah çikolata ahh…İçimin yağlarını erittin doğrusu…içimin yağları dedim de, çikolata aynı zamanda zayıflatıcıetkiye bile sahipmiş; eğer bitterse ve doğru dozda tüketilirse.

Bir yetişkin için kibrit kutusu büyüklüğü yeter deniyor ama tabii kişiye göre de değişir, şekeriniz falan varsa bilemem yani, durduk yere okurlarımın sağlığıyla da oynamayım değil mi…

- Gerçi bazılarımıza bir kibrit kutusu değil de kumaş boyutunda lazım olabiliyor, işte çikolatadan elbiseler...

-Çikolatadan elbise?! Millet yemeye bulamazken hem de...
-Ben giymeye kıyamazdım yaaaa, canım o benim, yere değerse falan, naasıl yenir? Hem sonra yemedin diyelim, nerde saklanacak bu kocaman elbiseler, ütü gerekir mi mesela...elde mi yıkanır, çitilenir mi:))

Şekil1/ a. Bu çikolatadan elbiseyle dışarı çıkabilirsiniz...


Çıkabilirsiniz de dönebilir misiniz acaba? İşte onu düşünün bayanlar!
Düşünün dedim de, alın size düşünen adam heykeli:)) Çikolatadan...Neyi düşünüyor dersiniz?


Enflasyonu, kirayı falan değil herhalde: ay acaba çok mu kaloriliyim, eriyebilir miyim diyordur bence:)
ya da "acaba fındıklı olsam daha mı iyiydi...kakaoya zam gelmiş midir?"

Yesek mi, giysek mi? 
Bunlar da çikolata ve şekerden ayakkabılar, ne estetik değil mi?

Söylemeye gerek var mı bilmem ama kalbe giden yollarda illa ki çikolatadan geçer:) Bunu bilen erkek kısmısı ellerinde şeker, çikolatayla giderler kız kısmını razı etmeye, pastanelere götürürler ki tatlıyı karbonhidratı çikolatayı, mutlu olsun! Neden balıkçı lokantası, köfteci falan değil de pastane, patisserie sorarım size!!! İstemeye de çikolata çiçekle gidilir zaten.


Gerçekten o anda kızın beyni hidra kadar oluverir, bir tebessüm, bir sırıtış belirir, gözü görmez kusurlarını karşıdaki zatın, kader ağlarını örmüştür ve de çikolata yolları birleştirmiştir, ana-babaya da: ne diyelim verdik gitti demek düşer...napsın zavallı, aldı kahvenin etkileyici aromasını, yedi lokumu şekeri,çikolatayı...olmaz demek olmaz...mutluluk verdi o an çikolata zahir, gözlere perde indi midir nedir...kısmetten öte yol yokmuş denir, kız kısmısı böylece everilir dostlar, everilir ve evrilir:)



Evmiş, arabaymış, hatta bunların çikolatadan olanlarıymış...önemli değildir çiftlerin mutluluğu için...

Varsa yoksa çikolata dostlar, benim aşkım çikolata.


ÇİKOLATANIN FAYDALARI
 

“Okulların başlamasıyla birlikte anne babaların da bazı konulardaki endişeleri arttı. Özellikle beslenme konusunda… Kötü şöhrete sahip çikolata, anne babaların çocuklarından uzak tutmaya çalıştığı gıdaların başında geliyor. Oysaki çikolata sanıldığı kadar da zararlı bir madde değil. Özellikle de tüketiminde aşırıya kaçılmadığı sürece bir tehlike yaratmıyor. Diş Hekimi Güzide Öztürk, anne babaları, çocuklarını çikolata ve şekerden uzak tutmaya çabalamak yerine; onlara düzenli diş fırçalama, diş ipi kullanma, ağız bakımını ihmal etmeme konusunda eğitmeleri gerektiğine dikkat çekiyor.

Çikolata diş çürümesini önlüyor!
Çikolata; sakinleştirici etki yaratıyor, beynin "endorfin" salgılamasını sağlayarak mutluluk hissi veriyor, rahatlatıyor. Bir dilim çikolatanın kalsiyum ihtiyacını karşıladığı belirtilirken, bazı çalışmalar cildi güzelleştirdiğini bile söylüyor. Küçük bir parça çikolata, almamız gereken minerallerin en az beşte birini içeriyor. Bu kadar faydası olan çikolatanın dişler üzerinde de olumlu etkisi bulunuyor. Çikolatanın içindeki kakao yağı tannins adlı bir madde içeriyor ve bu bileşim dişi kaplayarak zararlı bakterilerin dişlere ve diş etlerine yapışma kabiliyetini azaltıp; bakterilerin, çürüğe neden olan asidi üretme olasılığını en aza indiriyor.

-Gel de yeme, gelde sevme şimdi çikolatayı…

“Diş Hekimi Güzide Öztürk, dişlere büyük zarar veren fast food'ların ve asitli içeceklerin yanında çikolata ve şekerlerin masum kaldığını söylüyor. Çikolatanın içindeki “tannis “ adlı maddenin dişler için faydalı olması bir yana, çok abartılmadan yendiği ve yenildikten sonra da dişlerin fırçalanıp, diş ipinin kullanılması sonucu dişlerde bir tahribata yol açmıyor, fırçalama imkanı olmadığı yerde su ile ağzın çalkalanabileceğini söylüyor. “

şekil 15 d.Çikolatın faideleri
 E o zaman kahvaltıda çikolata verebilirsiniz çocuklara güvenle, ya da beslenmelerine çikolata kaplı ekmek dilimi koyabilirsiniz…işe yemek götürmeyi sevenlere de duyurulur… Abartıp da yarım ekmek- bir ekmek arası koymazsanız ve çikolataları da merdiven altı imalatı-çok ucuz markalardan değilse tabii…

Bir de çikolata zararlı derler…demek fastfoodların yanında masum bile kalıyormuş…

( Bence  okul kantinlerinde fastfoodun sokulmaması  çok da iyi oldu bu arada, yıllardır bunun mücadelesini verenlerden biri olarak memnunum gidişattan ama yasakla yasakla nereye kadar dostlar…Şimdi de pastaneden hazır poğaça alıp kahvaltıyı bununla geçiştirme modası var okullarda, beslenme kutusunda 5 gün boyunca aynı poğaçadan, yanında hazır meyve suyuyla…bu da çok yanlış, ne yani şimdi de pastaneleri mi kapatalım...Bir tarafta obezite seferberliği yapalım diyoruz, öbür yanda her gün poğaça börekle okula giden öğrenciler çoğunluğu var varoşlarda,fakir ve  orta direk kesiminde.)


İlk süt dişi ile başlayan diş bakımı…
Güzide Öztürk, bebeğin ağzında ilk dişler görüldüğü andan itibaren ağız ve diş temizleme işlemine başlanması gerektiğini belirtiyor. Sabah kahvaltısından sonra ve gece yatmadan önce dişleri (en azından çiğneme yüzeylerini) temiz bir tülbent ya da gazlı bezi ıslatarak silmek, temizlemek yeterli olacaktır. Öztürk; diş fırçası kullanımına ise çocuğun arka dişlerinin çıkmasından sonra (ortalama 2,5-3 yaşında) başlanmasının uygun olduğunu söylüyor.

“ Öztürk, okul öncesi çocuklarda diş fırçalama için bir teknik uygulatmanın çok zor olduğunu, bu yaşlarda önemli olanın, çocuğa diş fırçalama alışkanlığı kazandırmak olduğuna dikkat çekiyor. Fırçalamadan sonra anne-babanın çocukların dişlerini kontrol etmesinin de faydalı olacağını dile getiriyor. Ayrıca, çocuğun ilk süt dişi çıktıktan sonra (6-9 ay) bir uzmana götürerek ağız hijyeni hakkında daha detaylı bilgi almanın da yol gösterici olacağını belirtiyor.”
Diş doktorunun verdiği bu bilgileri lütfen önemseyelim dostlar…(haberin kaynağı Caferuj.)

Şekil9-b- çikolatadan kalem-kalem traş

ÇİKOLATANIN SOY AĞACINA BAKALIM BİR DE...

Çikolata, dünyanın en sevilen yiyeceklerinden biridir ve tropik kakao ağacının çekirdek denen tohumlarından yapılır. Çikolataya istendiğinde fıstık, fındık ve süt de katılır. Çikolata besin değeri yüksek, bedeni geliştiren ve enerji veren bir yiyecektir.
şekil 4-v-Efsane Mabel çikolatası  (haala var)

 Türk Gıda Kodeksi'ne göre tanımı; Kakao ürünleri ile şeker ve/veya tatlandırıcı; gerektiğinde süt yağı dışındaki hayvansal yağlar hariç olmak üzere diğer gıda bileşenleri ile süt ve/veya süt ürünleri ve Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliğinde izin verilen katkı ve/veya aroma maddelerinin ilavesi ile tekniğine uygun şekilde hazırlanan ürünü ifade eder.
 


Tarihçe

Milattan önce, büyük olasılıkla Olmeclerden oluşan bir grup, Güney Amerika'da kakao ağacı yetiştirir. Mayalar, bir hayvanın bu ağaçtan bir meyve kopardığına tanık olur. Mayalar zamanla bu çekirdekleri nasıl kullanacaklarını öğrenirler. M.S. 600 yılında, Mayalar çikolatalı bir içecek yaparlar. Efsaneye göre, Aztek kralı Moctezuma günde 50 fincan çikolata içiyordu.


Azteklerde ve Mayalarda çikolata içmek önemli bir olay sayılırdı. Mayalarda daha çok kraliyet ailesi için uygun görülen bu içeceği sıradan insanlar çok özel durumlarda içebiliyordu. Azteklerde ise yöneticiler, rahipler, rütbeli askerler, onurlandırılmak istenen tüccarlar bu özel içeceği tadabiliyordu.

Şekil 3-k-Kakao bitkisi

 İspanyol kâşifler Kristof Kolomb ve Hernán Cortés'in , 16. yüzyılda Orta Amerika'ya yaptıkları gezide Aztek kralı Moctezuma bu çikolatalı içeceği kaşiflere sunar. Kaşifler bu içeceği vatanlarına götürüp hazırlamasını öğretirler. Bu, Mayalar ile Azteklerin öğütülmüş kakao çekirdeklerinin suyla karıştırılmasıyla elde ettikleri bir içecektir. Aztek dilinde "ekşi, acı içki" anlamına gelen "xocoatl" adındaki bu içeceği Aztekler, içine biber ve başka baharatlar katarak soğuk olarak içiyorlardı.



 İspanyollar ise aynı içkiyi şekerli olarak içmeye başladılar. 80 yıl sonra, İngiltere'de içecek yapılmak üzere katı çikolata satılmaya başladı.


 Böylece katı çikolata satan "çikolata evleri" bütün Avrupa'ya yayıldı. 1700'lü yıllarda İngilizler bu içeceklere süt katmaya başladılar. Türkiye'nin ilk yerel üretim yapan çikolata fabrikası ise, cumhuriyetten üç yıl sonra, 1927'de Feriköy'de kuruldu. Bugüne kadar bulunan en eski çikolatanın izlerine 2600 yıllık bir çömleğin içinde rastlanmıştır  (kaynak: mslabs.org)


 -Dostlar bu çikolata toplumsal açıdan faydalıdır: bakınız evlilikler çikolata-şeker üzerine kurulur maddesi, üstlerde bir yerdeki paragraf:)
Şekil 20d-Bu reklam da benden olsun:)
Evlilik müessesini kurtarır: bakınız romantizm, ikili ilişkiler, depresyonlu eşin tedavisi, diş çürümelerini engelleyerek nişanlınıza ağzınız kokması sendromuna karşı tedavi edici etki, bakınız cildi güzelleştirici etki. Bu da şööööyle oluyor: kocanız yemeği mi beğenmedi, dayayın önüne çikolata sürülmüş ekmeği bakın bakalım gıkı çıkyor mu, çıkyorsa başka formül bulun canııım, her şeyi de ben düşünemem ki, ama çıkmıyorsa işte yüzünüzde güller açar ve cilt kaslarınız gelişir, gülüverirsiniz, bu da yaşlandırmaz sizi, kaslı çeneleriniz olur çok çok:))


"-Finlandiya'da yapılan bir araştırmaya göre, çikolata sadece yiyen kişiyi mutlu etmiyor. Gebeyken yenilen çikolata, hem anneyi hem de bebeği mutlu ediyor.''New Scientist'' dergisinde yayımlanan haberde, hamileyken her gün çikolata yiyen kadınların bebeklerinin daha hareketli olduğu ve daha sık güldüğü belirtildi.

Helsinki Üniversitesi'nde görevli Katri Raikkönen, çikolatadaki mutluluk veren maddelerin anneden bebeğe geçtiğini tahmin ettiğini söyledi.

300'den fazla kadının hamileyken yedikleri çikolata miktarını kaydeden bilim adamları, doğumdan sonra da bebeklerin davranışlarını 6 ay süreyle izlediler.
Şekil 5-m- Çikolatadan bebek

Raikkönen, araştırma sonucunda, düzenli olarak her gün çikolata yiyen annelerin bebeklerinin daha hareketli olduğunun, daha sık güldüğünün ve daha az korktuğunun ortaya çıktığını söyledi.

Bilim adamları, bebeğin mutlu olmasının sadece çikolatayla açıklanamayacağını, başka bilinmeyen faktörlerin de rol oynadığı
nı belirtti.(hürriyet gazetesi).
 
CHARLIE’NİN ÇİKOLATA FABRİKASI
Harika, fantastik, öğretici bir film ve görsel bir şölen aslında çikolata severler içinJ izlerken kendimi keşke orada olsaydım diye sık sık süşünürken bulduğum bir fabrika var bu filmde..Kesinlikle öneririm, izleyin ve izletin çocuklarınıza, büyüklerinizeJ İzlemeyen varsa ön yargılı olmasın, bir göz atsın derim, bazen çocuklara yönelik filmler de biz büyüklere hitap edebiliyor zira.

Bu film bana Hansel ve Gratel’in çikolatadan- bisküviden yapılan evini anımsattı ilk başta, zaten o filmde de çocukların evi ısırdığı sahnelere takılıp kalırdım…
Öyle açlık, sefalet içinde büyümedim de, çikolata-şeker vb. yedim bol bol çocukken aslında, ama hala Hansel’in o ısırış sahnesini bir çizgi filmde görüşümü, o pemde ve krem rengi evi, içindeki kahverengi çikolataları iştahla yeyişlerini unutamam…(İyi çizmişler demek ki, çok gerçek bir etki yaratmıştı bende.)
Neyse  çikolatadan bu kadar şey yapılır da  melek olmaz mı?Hem de çilekli:))


GÜNÜN ŞARKILARI:

1-Konuya uygun olsun diye size öncelikle eskilerden çikolat kız şarkısını öneriyorum; Raga Oktay diye bir zat-ı muhterem, muhteremlik yapıp benim bu yazıma lazım olabilir diye yıllar önce bu şarkıyı söylemiş, sağolsun...

2-Mustafa Topaloğlu'nun da Çukolata Sevgilim diye bir şarkı nakaratı da var gerçi ama....hatta şimdi araştırdım ki bu aynı zamanda kasetinin de adıymış.Gördüğünüz gibi Meleğiniz hiç bir araştırmadan kaçınmıyor sizin için. Esprili bir eser efenimm, ayrıca da çikolata değil çukulataymış meğer doğrusu:))Esmerlere ithaf olunur!

26 Eylül 2012 Çarşamba

KADİR KIYMET BİLMEK ÜZERİNE


KIYMET

 


 Herkese selam kıymetli okurlarım,bugün biraz kıymet konusuna değineceğim...

Kıymet, sizin için nedir, neler sizin için kıymetlidir?
Bence "değer" olmaksızın kıymet bir  anlam ifade etmeyeceği için değer verdiğimiz şeylere dikkat etmemiz önemli. Değerlerimiz bizim sınırlarımızı çizer, neye karşı ne kadar tepki vereceğimizi, hangi durumlarda nasıl davranacağımız  da değerlerimizden etkilenir. Bir yerde kıymet varsa değer de vardır dostlar…


En kıymetlinizi düşünün…belki pahalı bir Porsche, belki çocukken aldığınız ilk saat, belki  babanızdan kalan bir yelek, sevgilinizin yaptığı bir biblo, bebeğiniz, çiçeğiniz, kediniz, eşiniz, belki de siz! Neden olmasın, bir insanın en kıymetlisi kendisi olmalıdır öncelikle, sonra diğer canlar, cananlar.

Bencillik olarak kötülenen öz sevgisi aslında günümüzde yeniden önem kazanmakta, bencil denecek kaygısıyla davranmak yerine önce kendi kıymetimizi bilelim dostlar…Kendine kıymet vermenin nesi kötü ki?- kendini değersiz hisseden bir insan çevresine ne kadar değer verebilir ki-

Tabii bir de altının değerini sarraf bilir demişler, eğer altın olduğunuza siz inanırsanız tavır ve davranışlarınızı da altınlaştırır, evrene o harika altın pırıltılarını yayarsınız ve bir sarraf çıkar bir gün alır baş tacı yapar sizi…Neden olmasın! Çekim yasası da bu değil mi zaten…

Bir de kadir kıymet bilmeyenler vardır, ne Kadir'i tanırlar ne de Kıymet'i:))
Şaka bir yana bu kadir kıymet bilmezlere birazcıcık  haddini bildirmek gerek.

  
"Nedenleri sorgulamak gerek " derler,
sorgularsın,
sıkılırlar bu kez sorularından, yaralanırlar ve  incinirler…
Sorgulama derler, işine bak,
Elindekine şükret,
Verilene teşekkür…
Edersin
Yetmez,
Eksik kalır bir şeyler de
Hayat boşluk kabul etmez,
ararsın “elinde olmayan”  ne varsa,
Adını hayal koyarsın,
Hayal varsa gerçek de gelir bilirsin
Ama  ya  beklediğin duraklar yanlıştır,
Ya da beklediğin erken inmiştir …
var olanın kıymeti mi,
İşte ey insan, onu hiiiiç bilmezsin,
Olmayacak işler uğruna
Elindekinden ödün verir
Güzeldir hülyalara koşmak diye
Bir serap uğruna çölde  su içmezsin…
Kıymet bilmezsin kere kıymet bilmezsin!
(Melek)

Bir de mütevazı olacağım derken gerçek değerinin altında bir değere razı olanlarımız vardır ki onlar kendi elleriyle saflıklarının, iyi niyetlerinin  diyetini ödemeye mahkum olabilirler: Altın çöpe düşse değerini kaybetmez, kıymetlidir denir ama inanmayın dostlar siz, altın çöpe düşse yine altındır ancak bir farkla: o altın çöpe düşmüş bir altındır artık, eski temizliği kalmamıştır bilenlerin nazarında. Bu yüzden diyorum kıymet bilin, kıymetinizi bilin diye, bu sözlerime bir de "kıymetinizi bildirin" eklemek gerekiyor anlaşılan...Benim küçük aklımın erdiği budur dostlarım. "Fazla tevazu, nimete küfürdür." derdi bir arkadaşım...


- Siz siz olun kıymetli gördüğünüz her güzeli koruyun, kendinizi de tabii...
-Kıymetlinize kıymetini hissettirin, ona değer verdiğinizi belli edin, kaybetmeden onu, ezip üzmeden, kırmadan hakkı olanı verin dostlar.
MELEK 




 MEKANİK YUSUFÇUK

 

Dostlar mekanik yusufcuk yapılmış, hem de öyle başarılı ki uzaktan görseniz gerçek bile sanabilirsiniz.

Teknolojinin geldiği nokta akıllara ziyan yani.
Neyse ki duyguların henüz sentetiği üretilmedi:
 -üretilmedi değil mi?-  parayla satın alınan sahte duygulardan dem vurmuyorum, gerçek, kalpten "organik" olan duygular...


 ÜRETİLMEDİ deyin lütfen...Şu hormonlu dünyada koruyabildiğimiz birşeyler kaldı deyin!
Mekanikleştikçe birşeyler kaybettiğimizi ne zaman farkedeceğiz acaba değerli okurlarım?

GÜNÜN ŞARKISI

Romantik bir aşk şarkısını sizlere önereceğim bugün:
Kenan Doğulu..."En kıymetlimsin" diyecek sizler için:))
EN KIYMETLİLERİNİZE ARMAĞANIM OLSUN DOSTLAR!

http://www.izlesene.com/video/kenan-dogulu-sen-benim-en-kiymetlimsin/1068003

Etiketler

KEDİDİR O KEDİ :))