22 Kasım 2018 Perşembe

benim adım kıpkırmızı

benim adım kırmızı...


renklerin en göz alıcılarındanım belki de...
öz güvenim yüksektir biraz işte bu yüzden.

kamuflaja filan gelemem öyle...neysem oyum, saklanamam...
öyle ortalık yerde olmasam bile çarparım işte göze...


 enerjinin rengiyim mesela...
enerjik alanlar oluşturmak için seçerler genelde beni canımcıklarım...



dudaklara çok yakışırım böyle, kıpkızıl, aşk gibi.
hele yanaklara...
çok tatlı dururum yahuuuu...
al-lık sürerler hanımlar, benim cazibemle örtünürler adeta :)
zerafetim yeter benim canımmm...
saygınlık sembolüyümdür, öyle herkes taşıyamaz beni üstünde...
bu yüzden :

"ALLAR YAKIŞIRKEN 
eller bakışırken güzeldir" demişler atalar.
kırmızı halı olur serilirim ayaklar altına bazen de...



var oluş sebebimiz aşktır madem;
aşkla söylemeliyim ki "aşkın rengi" derler benim adıma...
karşılıklı aşkın tanımıyım aslında,
- tonum koyulaştıkça  kara sevdaya çalar bir hal alırım canlarım.


kalp atışlarını hızlandırırım gören insanda...
sürekli kırmızıya maruz kalmak da yorucudur ha, söylemeden geçmeyim.


turuncunun tonları vardır mesela, 
-turuncu dedimse benim sarıdan olma çocuğum turuncudur :)
hazan yapraklarına verdim o tonlarımı,
özellikle de sarmaşıklara çok yakışıyorum ya ben...



kırmızı prestij ve lüksü simgeler bir de, kendimi övmüş gibi mi oldum bilmem ama,
öyleyim vallaaaa;)


20 Kasım 2018 Salı

"PAZARTESİ"SENDROMU

bi sinir oluyorum ki şu pazartesi sendromuna...

sağlıklıysan,
elin ayağın tutuyorsa...
ekmeğin aşın varsa...



eşin, dostun, ailen varsa...
seni çevreleyen bir sosyal hayatın varsa be güzzellerim
bu neyin sendromu?

hayatı anlayacak- olayları anlamdıracak kadar idrak gücün varsa...
seviyor-seviliyorsan...
iyi kötü bir kanepeye kıvrılıp yatabiliyorsan mesela...
kimseye minnetin yoksa hele de 
bu neyin sendromu???

19 Kasım 2018 Pazartesi

SINANMAK ÜZERİNE

MERHABA DEĞERLİ OKURLARIM,
her şey yeterince ve kıvamında mı?
inşallah öyledir bre canımcıklarım, aksi türlüsü kötü...

görüşmeyeli neettiniz bakalım;) her şey yolunda mı?
aşınız tuzlu mu? eviniz mutlu mu?
e daha ne olsun değil mi yani, tuzsuz aşın ne demek olduğunu bana sorun ...zor yani, Allah mecbur bırakmasın da hiç yenmiyor...






tuzsuz erik,
tuzsuz mısır..
tuzsuz çorba mesela...
-hadi domates salatalık bi nebze de, tuzsuz mısır yokkkk...ı-ııı...olmaaaz!

son gittiğim doktor bey dedi ki:
bundan kelli tuzlu yemek yok! yasak...
yağı da acıcık tüket, kendini tüketme evladım dedi.
ben de dedim ki:
- toplumumuzda bir laf var hocam;
yasaklar delinmek için değil midir:)
-del de gör gününü dedi yahu koskoca prof.  şaşırdım, afalladım,şaka mıydı bu?
şakaysa bitsindi...rüyaysa kabustu, uyandırsındı :(

"yapma etme dohtur, yapamam edemem" dedim...
ağzımın tadı tuzu kaçar dedim- bak bu sözde bile tuz geçmekte sayın doktorum dedim!
eee sen bilirsin dedi, öbür tarafa hızlı mı gitceksin yavaş yavaş mı...karar senin!
peeeeh!
bana bi şiy olmaz...

ben ki hayatın zevkini "damak tadında" bulanlardanım dedim;
lafbaz doktorum dedi ki, sizden iyi oolmasın:)
-yeterince tadına bakmışsın hayatın, yeter bu kadar,
şimdiye kadar yemek için yaşamışsın,
 şimdiden sonra da yaşamak için ye!
o derece mi dedim, o derece dedi...
- vişşşş, yandım anam dedim,
- Allahım beni mi sınıyorsun dedim...
gözüm karardı bi an, düşündüm taşındım,  azıcık da kaşındım...
ikna olmamaya ikna oldum kendimce, cin gibi adam, anladı aklımdan geçeni;
toktur bu bilmez mi ...anlattı biraz, gösterdi biraz, sonuç monuç derken...
-peki ikna ettin beni hocam dedim,
 beynime ve dilimdeki tat alma tomurcuklarıma,
 -şimdiden kelli tiiiiz tuzsuz yenile dedim 

sonrası mı,  evde tuzluk saklandı...
filan derken bu kez de her şeyin tuzsuzunu bulmanın ne kadar zor olduğunu deneyimledim;
tuzsuz peynir...çürüyor, küfleniyor hemen...
azıcık azıcık almak gerek ki küflenmesin...
tuzsuz yemek bi garip...
gerçi salça tuz kumkuması nerdeyse, hazır salçalar tüketmemeye karar verdim;  azıcık tuzu azaltınca çok net farkettim...meğer ne çok tuz tüketiyormuşum?!



bi hafta idare edemeden geri gittim cingöz dohturuma ;
-yağsız da yavan da ye demesin mi...
vişşşşş......
sonra gittim yine;  bu kez de şekeri azalt dedi,
(e akıllılık mı tuzu kesip çikoltaya yüklenmek !
- ah kafam aah... ben sakladım ama "kan" saklamayı beceremedi, ah yaramaz aaahhh, söyleyiverdi)

şekersiz çay...
kahve de içmesen şık durur sende dedi :)))
şekersiz kek?
fındık fıstık beş tane...
badem dört beş tane...o da ara öğün niyetine :(
incir,  üzüm yasak...aaaaaaaaaaa...
geliyorlar  benimkiler!


hadi tuz ve yağ neyse de şeker neyin nesi...
*yasak hemşerim yasak!


**sabırlardaydım sözün özü.
***yaklaşmayın yakarım havazanallah!

sağlıklı olmak da ne zormuş bre!
yürü bol bol,
oturmayı azalt,
yüzmeye git, "pisiklet"  sür,
ee...bu soğukta?

düşünüyorum da;
-dohtoru  mu değiştirsem kafayı mı?
 ne dersiniz....

Etiketler

ELLER

ELLER beynimizin dışarıya uzanan yansımalarıdır derler bilir misiniz? eller soğuğun ilk durağıdır ruhtan sonra, - onun içindir ki eller...