9 Eylül 2012 Pazar

ZAMAN TÜNELİ

ZAMAN TÜNELİDİR BU GİRDİĞİN

İçinde yaşadığımız bir zaman tünelidir ey dostlar...
Girişi var da çıkışı ?

Bu zaman diliminde her dakika sanır mısınız ki bir diğerine eşittir, sanır mısınız ki her yıl dediğimiz bir diğeriyle aynıdır ? Einstein der ki zaman akar ve zaman hızlanır ve yavaşlar...o nasıl ifade eder bilmem ama ben bunu anlamaktayım.

Bu zaman dediğmiz mevhumun içinde en çok da sevdiği şeyi yaparken, zamanını tükettiğinin ezici bilincinden sıyrıldığı için midir nedir, insan mutlu olur. Madem ki biraz daha ölüyorum şu anda ve burada, sevdiğim şeyle meşgulüm ve buna değer! işte bu bilincin verdiği utku!


Nice yılları arkasında bırakmış, kimilerine göre "çok gençsin daha"  denen bir yaştayım ve Cahit Sıtkı'nın meşhur şiiri- Otuz Beş Yaş- için de daha erken diyorum. Oysa bazı günlerim oldu ki sandım ki ben yüzlerce yıl yaşamış ve acı çekmiş bir kadınım, sandım ki hiç gülmeyeceğim bir daha, sandım ki ölüm çare olabilir. Hüzün belki hakimdi o zamanlar. Gocunmuyorum  bundan, çünkü insanı insan yapan şey duygudur derler.Üstelik bir kitap okuyorum ki şöyle der: Hüzün çok gerekli bir duygudur, bu duygu durumu sayesinde gereksiz olanı özgürleştirir atarız içimizden. Yani hüzünlü dediğimiz kişiler belki de yaşadıkları travmaları temizlemeye çalışan güçlü yüreklerdir diye düşünüyorum ben necizane.





Malum, her duygunun bir boyutu ve enerjisi var derler....Hüznünkü nasıl acaba? Ya da neye benzer?

Meraklısına: duygulara dair kitap önerim: DUYGULARIN DİLİ.Yazar: Karla McLaren
D&R kitabevinde indirimde üstelik...Gerçi eğitimci, psikolog, sosyolog veya bir sosyal bilimci için okunması sorunsuz bir kitap olabilir ama zor akan bir kitap olduğunu belirtmek durumundayım.





 Dilerseniz  bu kitaptan bir alıntı aktarayım:
"Duygularımız bizi belli sıkıntılara dair uyarır ve bunu yapmak için bahane bulmaya gerek duymazlar. Onlara kulak verecek farkındalığa sahipsek- eğer dikkatimiz odaklı ve zihnimiz kendi merkezine yönelimliyse- duygularımız akla gelebilecek her türlü derdin içine girip sonra dışına çıkabilmemiz için ihtiyaç duyabileceğimiz her türlü katkıyı bize sağlayabilirler. Bir Tao atasözü vardır: "ihtişam hiç düşmemekte değil,her düştüğünde yükselmektedir... Eğer hayatın ihtişamını sadece her şeyin mükemmel ya da so runsuz olduğu koşullarda ararsak gerçek dünyada yaşama sürecinde son derce yetersiz kalırız ve hayatın kendisine dair çalkantıları bile birer travma gibi yaşarız." sayfa 171.

İşte zaman tünelinde yaşamaya dair benden bir ipucu: Kabullenmek, enerji dönüşümlerini hoşnutlukla karşılamak, zamanı kabul etmek ve onun bizim için bir nimet olduğunu görerek davranmak.  Zamanın tükendiği duygusu bizi daha hızlı tükenmeye itmez mi?

Başkalaştık zaman içinde dostlar... Evrildik.Kimimiz özünden ödün verdi, kimimiz yüzünden.

Her gün aynı dünyaya gözümüzü açmadığımız gibi her gün adeta yeni bir insan da olduk üstelik. Kaçınılmaz şekilde değiştik hayat içinde, yoğrulduk zamanın dişlilerinde  ama un ufak olmadık çok şükür.


Zaman tünelinde neler gördü bu gözlerimiz. Şeker kız Candy vardı bir zamanlar...Onun neşeli halleri, onun zarefeti beni ne çok etkilemiş ki saçlarımı hep onun gibi yapmışım yıllarca da haberim yokmuş. Şeker kız rol modeli olmuş kendi  hikayemi yazarken, şimdi farkındayım bunun, demek çizgi film deyip geçmemek gerek.



Dostlarım, ömür dediğimiz üç gün, dün yaşandı ve bitti, bugün akıyor ve yarın var avcumuzun içinde.
Bugünü neyle dolduracağımız, yarını neyle donatabileceğimizle doğrudan ilintili ama dün de yetmez yarınları inşa etmeye, bugün de. Her gün aynı nehirde yıkanılmaz demişler, boşa değil. Demişler ki kelebek etkisi söz konusu, Afrika'daki bir kelebeğin kanat çırpışlarının Türkiye'de,Rusya'da, ABD'de bir doğa olayını etkileme ihtimali var diye belirtmişler. E bu durumda yaşadığımız hayatlar sadece bizim tekelimizde olabilir mi?

Zaman dediğimiz çok değişkenli, çok çok ve çok  değişkenli bir bilinmeyen bence, çözebilene aşk olsun!!! Fizikçiler, matematikçiler,din adamları, astronomlar, kaşifler, spritüeller, Bilgeler, tarihçiler, teknologlar gelsin bakalım bir araya, çözebilecekler mi?


BABA OLMAK  ÜZERİNE

 

İşte bir baba... yer Almanya. Türkiye'de gördüğümüz sırtında bebek taşıyan kadıncağızların taşıma biçiminin daha modernize haliyle bebişini kucaklamıştı geçen yıl Almanya'da... Bir kahramanın heykeline getirmiş evlatçığını ki bence doğru da bir davranış, çocukken öğrenilenler daha bir unutulmaz izler burakır hafızlarımızda, daha bir derin izler yaratır ruhlarımızda...

Çocuk büyütmek anneyle sınırlı bir uğraş olmasa gerek, baba desteği şart.

-Babalarımız bizim ulu çınarlarımızdır bence.
  Ben çınarımı kaybettim!
- içimde kökleri hala büyüse de yokluğunun doldurulmaz boşluğu içimi ezmekte-

Bilmiyorum babasız kalmanın acısını ortadan kaldıracak bir çare var mıdır dostlar? Babasız köksüz kalmış bir çiçek gibiyiz doğada, kimseyi babasız bırakmasın Yaradan. Önderimdi benim babam, zayıf yanlarının aksine her baba gibi çok güçlüydü, üstümüze titrerdi her baba gibi, özeldi.

Daha fazla yazamayacağım dostlar, duygular şelale...

Ankara'dan Dünya üstündeki tüm babalara sevgi ve selamlarımla...


                                                     GÜNÜN ŞARKISI, GÜNÜN KLİBİ                                                    


işte bugünün şarkısı:  Nickelback'ten How You Remind Me...
umarım keyifle dinlersiniz:)) Şimdilik bu kadar dostlarım.

http://www.youtube.com/watch?v=1cQh1ccqu8M

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız ve görüşleriniz bizim için değerlidir, paylaşımlarınızı bekliyoruz.

Etiketler

ELLER

ELLER beynimizin dışarıya uzanan yansımalarıdır derler bilir misiniz? eller soğuğun ilk durağıdır ruhtan sonra, - onun içindir ki eller...