17 Eylül 2012 Pazartesi

GERİDE ŞAFAKLAR BIRAKMAK

GERİDE ŞAFAKLAR BIRAKMAK ÜZERİNE


Fotoğraf: Melek
 Yıllar ve yıllar önceydi, ilk kez trenle yolculuk yapacaktım, Ankara'dan Erzurum'a gidiyordum ve bu yolu trenle gitmedeki amacım geze geze, göre göre gitmekti. Yol Ankaradan Erzurum'a epey uzundu, uçakla gitmeyi tercih edebilirdim, acelem yok dedim, nitekim yanımda çok sevdiğim bir arkadaşım da varken muhabeetle geçecekti, yataklı kompartımanı tutmuştuk.

Daha dün gibi içimde hissettiklerim net ve canlı şu an dostlar... Ankara garına beni uğurlamaya gelen Hatice halam, arkadaşımla orda buluşmamız, trene ilk adım atışım, kompartımanı dar buluşum, temmuzun son günlerinin bunaltıcılığı...Sanki gidip de hiç Ankara'ya dönmemeyecekmişim hissini uyandıran Hatice halamın hüngür hüngür ağlaması-çok çok 15 günlüğüne gidiyorduk oysa, eğitim vermeye gidiyor olmamızın da etkisi vardı belki...

Yolculuğun başlama  düdüğü sürekli çalıyormuşçasına kulaklarımda. Geride şafaklar bırakıyorduk, geride Ankara'yı, sevdiklerimizi, sevdalarımızı, koştuğumuz sokakları duygulanıyorduk elbette.

Tarlaların arasından geçiyorduk, bense yüzünde gülümsemeyle insanlara sürekli el sallayan tren yavaşlayınca hal hatır soran biri...Arkadaşım çok gülüyordu halime, bence o insanlar bizim kompartımana misafirdi, biz onların tarlalarına misafir...Anadolumuzun dokusunu hissetmek iyi gelmişti bile.Tek bir olumsuz tepki almadım, nereye gittiğimizi soran, adımı soran, yolun açık olsun diye bağıran insanlar, hiç tanımadağım ama sanki ailemden biriymişçesine de iki laf edebildiğim insanlar, aynı coğrafyanın çiçekleriydik ne de olsa!

 Çocukluğumdan aşinayım  bu gibi şeylere,  iki dakikalık yola çıksam yine el sallarım sempatik bulduğum insanlara. Ama devir temkin devri ne yazık ki, artık korkar oldum, belki iyi niyetlerin sorgulandığı devirlere doğru gidiyoruz...Belki bu çağın hastalığı olacak: güvensizlik...
              Oysa sevgi kuşun kanadında değil miydi hani, kim indirdi onu oradan? Hangi eller? 


ÇANAKKALE İÇİNDE VURDULAR BENİ NAZLI GELİNCİĞİM


Fotoğraf: Melek

Çanakkale içinde vurdular beni ey nazlı gelincik...
Acımadılar gençliğimize, acımadılar sevdalarımıza, gece karanlığında kana buladılar...
Ey gelincik, ben Ali onbaşı, ben Himmet çavuş, ben Sadık reis...
Ansızın vurdular bizi...

Kanımız helal olsun sizlere ki
 Al al bakarsınız dünyaya...
Bayrak misali
Ilgıt ılgıt, nazlı nazlı

Özgürlük solursunuz şimdi siz
Çanakkale geçilmez dedirtirsiniz yedi düvele
Bizler "mezarsız" ama "vatan"lı izleriz gelen gideni

Ey nazlı gelincik
Sahip çıkın siz de Çanakkalemize,
Kalelerimize,
Bir avuç da olsa toprağımıza,
Anıtkabire,
Atamıza, atalarımıza..

İşte böyle gelincik
Siz varolasınız diye biz bugün yokuz
Aklımız sizde kalmasın
Madem ki sizler bizim kanımızsınız:
Sahip çıkın!

Yazan: Melek
Çanakkale'yi ziyaret ettiğimde şunu öğrendim dostlar: Çanakkale Savaşlarında şehit düşen askelerimizin kanlarının bugün o bölgede açan gelincikler şeklinde hayat bulduğuna inanılıyormuş...Bu beni çok etkiledi  ve bu satırları da onun üzerine yazdım.

Herkes Çanakkaleye gitmeli, çocuklarına oraların hikayesini anlatmalı, anlatamadığımızdan belki de bugün bu olanlar. Göğüs göğüse yatan Ahmetler, Hasanlar, İbrahimler, Mehmetler, adsız kahramanlar...


Artık daha bir farklı bakıyorum bugün gelinciklere, gelincik tarlalarına....


NEŞET ERTAŞ ÜZERİNE


Neşet Ertaş...adı üstünde, onun üzerine laf etmek haddimize mi, ama bu yazımın amacı sadece onun nasıl bir ozan, nasıl bir kültür hazinesi olduğunun altını çizmekten öte değil sevgili okurlarım.
Bir Saz Söz ve Ses Ustası.

Rahmetli büyükbabam yaşasaydı da onun sesinden Neşet Ertaş'ın çocukluk, ergenlik yıllarını duysaydık ne iyi olurdu...Ama bana aktardığı kadarıyla zayıf mı zayıf, kara kuru bir oğlancağızmış, babasının yanında son derece saygıyla dinlermiş çalınan türküleri, söylenenleri...

Saygıda kusur etmezmiş. Düğün dernek gezerlermiş büyükbabamın zamanında Muharrem babasıyla Neşet Ertaş...içermiş, ama eğer köylü içmiyorsa ille bize içki verin de demezlermiş, işleri gereği azıklarını isterlermiş, bir ağaç dibinde saygılı biçimde içerlermiş... Saz çalmaya başladıklarındaysa ortalık şenlik alanına dönermiş. Büyükbabam Neşet Ertaş'ın  ve ailesinin çok sefillik çektiğinden bahseder dururdu, nitekim kendi el yazısıyla yazdığı biyografide de bu sefillik net biçimde ortada.



İstanbul'a gidip iş aramış ve boğaz tokluğuna bile iş bulamamış, üzmüşüz, ezmişiz demek bu büyük üstadı. Ama nefret beslememiş bu duygu insanı, kin duymamış, acılarını türkülerle işleyip halkın gerdanına gururla taşıyacağı onlarca gerdanlık-türkü yapmıştır.

Zahidem, Hacel Obası,Yare Gidem, Ayva Turunç Narım Var, Tatlı Dile Güler Yüze,Gel Yanıma Gel, İki Büyük Nimetim Var gibi türküleri nasıl da severim.Sadece acı değil sözlerde egemen olan, umut, sesleniş, mutluluk ve neşe de yer alır.

Neşet Ertaş demek yeter aslında, fazla söze gerek yok...Halkın sahiplendiği, sevdiği, hayranlık duyduğu yaşayan bir kültürden bahsediyorum...Bu gül onun için.Yüreğine sağlık sevgili Neşet Amca:)


GÜNÜN TÜRKÜSÜ

O kadar Neşet Ertaş'tan bahsetmişken günün eseri tabii ki ondan olmalı...Sevenleri için gelsin: Zahidem!!! lütfen aşağıdaki linki tıklayın dostlar.

 
ŞİMDİ OKULLU OLDUK, YIL  2012, EYLÜL 17
Evet dostlar, yeni bir eğitim-öğretim yılının ilk günündeyiz bugün...Kimi gülen kimi ağlayan nice 1. sınıf öğrencisi, ana sınıfı öğrencisi bugün ilk kez sıralarına oturma heyecanını yaşadı... Kimisi de sıra yoktu oturmadan evine gitti...


Güzel bir gelecek için ilk adımlarını attılar ufaklıklar... Öğretmenler, veliler, herkeste bir telaş vardı, tabii ki bende de.


 Biz yanlış mı anlamıştık acaba öğrenci merkezli eğitim terimini, ya da işimize geldiği gibi mi doldurmuştuk içini? boşlaştırmış mıydık yoksa hoşlaştırmış mıydık? hatalarımız neydi...Umarım hepimiz, eğitim camiası, sosyal bilimciler, bürokratlar, diplomatlar..hepimiz tekrar ele alırız eğitimimizi, genç beyinleri zehirleyen elleri uzak tutarız onlardan, hep güler çocuklar, hep güler!!!

 

Tüm çocuklarımıza güzel, temiz, nezih ve yaşanası bir Dünya dileğiyle! Her bir öğrencinin gözlerinden öperim, o minik eller hep güzel yarınları inşa etsin inşallah diyerek bugünlük sizlere veda ediyorum:)
MELEK


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız ve görüşleriniz bizim için değerlidir, paylaşımlarınızı bekliyoruz.

Etiketler

ELLER

ELLER beynimizin dışarıya uzanan yansımalarıdır derler bilir misiniz? eller soğuğun ilk durağıdır ruhtan sonra, - onun içindir ki eller...