herkese ama herkese koca koca selamlar efendim,
görüşmeyeli nasılsınız bakalım?
herşey yolundadır umarım...
koca koca kelimesine ilham veren yularıdaki fotoğraflardaki hayvancağızlar...
Dünyanın birçok yerinde yaşayan yerli, çağımız insanından farklı bir kültür ve medeniyet anlayışı sergiledikleri söylenebilecek halklardan birine ait bu foto: Mundariler.
Kendilerine sığırların kralları deniyormuş...
sözüm ona medeniyeti reddeden ve bu sığır türüne ömrünü adayan kabileler var.
boyları 2,5 metreye kadar ulaşabildiği belirtilen bu hayvanların adı da ilginç:
Ankole-Watusi olarak bilinen bir sığır türü.
500dolar civarı ederi varmış bu sığır türünün.
MERAKLISINA:
okumanızı tavsiye ederim haberi.
Dünya'da açlık ve sefaletle kıvranan onca insan varken Avustralya'da olanlara şaştık kaldık değil mi?
binlerce deveyi silahlarla vurdular...Evet orman yangını yaşandı, çok acı, hepimiz göz yaşı döktük...
evet seller oldu kimi bölgesinde, fırtınalarla boğuşuldu...başına gelmedik kalmadı, milyonlarca hayvan telef oldu...
koalaları sarıp sarmaladılar, duygulandık;
kangurular birbirine sarıldı yangının dehşetinden adeta...
birçok türün soyu tehdit altında!!
kahrolduk.
***ama bu develeri öldürme neyin nesiydi canım yaaa....
suçları çok su içmek miydi gerçekten??
susuzluğa en dayanıklı hayvanlardan biri de deve değil miydi?
instagramın keşfeti sağolsun!!! içim sızladı izlerken keskin nişancıları...
tesadüfen denk geldi, kapadım zaten.
çok gerekli bir adım mıydı, şart mıydı, verilemez miydi isteyen ülkelere...
hiç masraf da yapılmasaydı gidip alsalardı onca hayvanı, kendimce düşündüm yani...
deve katliamı sonrasında gelişen kum fırtınalarını , selleri buna bağlayanlar da oldu, nedensellik kuranlar kendince inanç çerçevesinden bakılınca da üzücüydü olan.
kimi sığırlara tapar, kimi ömrünü adar, geçim kaynağıdır, hayat kaynağıdır...kimi de vurur taak diye...
böylesi bir dünyadayız işte.
bir de ahaber'de sığırların taramalı tüfekli genç yerlilerce korunduğu söyleniyor, kabile savaşında çünkü hayvan çiftlikleri hedef alınmış bundan önce...demek ki sandığımız kadar da "medeniyetten" uzak veya medeniyete küs de değiller...
bir de dünden bahsedelim, 02-02-2020. hatta saati 02:02 ile düşüneni bile var.
PALİNDROMİK SAYI
mERAK ETMEYİN, SENDROMLA FİLAN ALAKASI YOK BU PALİNDROMİK SAYININ.
tersten de düzden de aynı olan sayılar için kullanılan bir terim bu matematikte, o yüzden sevilesi...tabii ne demeye düzü varken tersinden okuyoruz o da ayrı bir konu ;))
gerçi sadece 2 ve 0'dan oluşması da hoş...
- ama bu sayı sevgisi, zamana takılma durumu abartılırsa obsesyonla alakası olabilir de, vardır ya öyle tipler çevremizde...
ben lisedeyken bir arkadaşım vardı örneğin,görüştüğü genç için sürekli sayı falları bakardı:
-aaa saate baktım 15:15 demek o da beni düşünüyor,
-eğer 3 dakikaya beni aramazsa ona küseceğim derdi...
bazen sevimli gelen bu durum bazen de aptalca gelirdi bizlere, serde gençlik ;)
sonra bu arkadaş abartmıştı; papatya falı bakar gibi sürekli zamanlı-sayılı şartlar- dilekler tutardı;
-eğer bu teneffüs arasında yoldan 22 kişi geçerse matematik sınavım iyi geçecek bakın görün ... demişti deneme sınavından önce de çok gülmüştük...hiç ders çalışmadan sınava girecekti çünkü.
şaka filan değil haa...cidden de inanırdı.
o sınavdan iyi bir puan alamadı doğal olarak...
-Üniversite sınavı stresinden miydi nedir-hayal gücü gelişkindi belki de.
sonra ayrıldı yollarımız, koptuk, bilmiyorum haala sayılara takık mıdır ki...
bunu destekleyen melek kartları inancı , tarot vs oldukça,
fal oldukça...inanan da olacaktır...insancıl vakalar...ne deyim.
***belki de çaresizliktir bunları doğuran, çaresizlik ve yanında tembellik...
anlam arama kaygısı...
hayatı zevklendirme kaygısı belki..
belki de çocukluğunda oynayamadığı oyunları telafi etme duygusu- ihtiyacı?
pskiyatristler baksın onların bakış açısıyla başka, sanat açısından başka anlamlar çıkar bu olaydan.
pskiyatristler baksın onların bakış açısıyla başka, sanat açısından başka anlamlar çıkar bu olaydan.
eleştirmek değil gayem...kimse kimseyi alaya alacak konumda değil bence,
hayat bu...
insanlık hali...
ona saçma gelen birşey de bana manalı gelebilir nitekim.
herkes evreni farklı algılamakta...
belki de Avustralya'nın mantığı da kendince geçerliydi, bilemem...benim bildiğim kendi duygu ve düşüncelerimle sınırlı, haberlerden öğrendiğim kadarıyla diğer ülkelerdeki insanların tepkileriyle...
aaah aaah neler gördü bu gözler ocak ayı boyunca...
6,8 desem anlamlı geldi mi?
-son günlerde o kadar çok duyduk ki "6,8"i artık anlamlandı işte, 22 ocak günkü Elazığ depremini kodladı bizlere... 6,8 şiddetindeki deprem ve artçıları...
onlarca insanımız vefat etti ne yazık ki,
- zaten çok üzücüydü, uzun uzadıya bahsetmeme gerek yok,
ülkece acıdı canımız,
ülkece birşeyler yapma gayesinde çırpındık ve devam edeceğiz de...
ELAZIĞ DEPREMİ ÖLÜ VE YARALI SAYISI
"45 kişinin sağ kurtarıldığı arama kurtarma çalışmaları,
41vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. .....Deprem sonrasında hastanelere başvuran 1.607 vatandaşımızdan 1.523’ü taburcu edilmiş olup; 16’sı yoğun bakımda olmak üzere 84 vatandaşımızın tedavisi devam etmektedir." (kaynak: cnntürk, 28-01-2020 tarihli haber-)
önemli olan ders çıkarmamız, kendimizi boy aynasında görmemizdir; ne kadar az hatayla atlattık, nelerde eksik kaldık...ne gibi yardımlar oldu ve sonucu?
akın akın ekipler, tırlar dolusu yardımlar...yetmez tabii, devam etmeliyiz...
gecenin ayazında sokakta kalan Elazığ halkı...
kurtarma çabalarının sonucu kurtarılan canlar.
haaala bir deprem çantamızın olmayışı mesela benim kendim için aldığım ders,
- ilk iş korunma yollarını ele almak, depreme hazırlanmak mesela nasıl davranağız bunu belirlemek, deprem çantası hazırlamalıyız evlerimizde...
sığınak mevzuu...nereye saklanmalıyız - nerde durmalıyız mesela...
***hani kapı krişlerine saklanacaktık, noldu???
hani masanın altına girecektik...
***" bu kez de ezilerek ölmek söz konusu, olmaaaaaz" diyen mesajlar aldı yürüdü...
bilgi kirliliği olması muhtemel o kadar çok konu var ki...daha çok kafam karıştı valla.
tam bir aydınlanma hali olmadı bende.
Allah korusun, evet korusun da....demek yetmiyor öyle....kul da kendini korusun
41vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. .....Deprem sonrasında hastanelere başvuran 1.607 vatandaşımızdan 1.523’ü taburcu edilmiş olup; 16’sı yoğun bakımda olmak üzere 84 vatandaşımızın tedavisi devam etmektedir." (kaynak: cnntürk, 28-01-2020 tarihli haber-)
önemli olan ders çıkarmamız, kendimizi boy aynasında görmemizdir; ne kadar az hatayla atlattık, nelerde eksik kaldık...ne gibi yardımlar oldu ve sonucu?
akın akın ekipler, tırlar dolusu yardımlar...yetmez tabii, devam etmeliyiz...
gecenin ayazında sokakta kalan Elazığ halkı...
kurtarma çabalarının sonucu kurtarılan canlar.
haaala bir deprem çantamızın olmayışı mesela benim kendim için aldığım ders,
- ilk iş korunma yollarını ele almak, depreme hazırlanmak mesela nasıl davranağız bunu belirlemek, deprem çantası hazırlamalıyız evlerimizde...
sığınak mevzuu...nereye saklanmalıyız - nerde durmalıyız mesela...
***hani kapı krişlerine saklanacaktık, noldu???
hani masanın altına girecektik...
***" bu kez de ezilerek ölmek söz konusu, olmaaaaaz" diyen mesajlar aldı yürüdü...
bilgi kirliliği olması muhtemel o kadar çok konu var ki...daha çok kafam karıştı valla.
tam bir aydınlanma hali olmadı bende.
Allah korusun, evet korusun da....demek yetmiyor öyle....kul da kendini korusun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız ve görüşleriniz bizim için değerlidir, paylaşımlarınızı bekliyoruz.