sevgili okurum günaydın,
bugün bireysel sohbet etmeye karar verdim,
izninizle artık okurlarım demeyip okurum demek isterim...daha iyi bence...
Ramazan geçti, bayram geçtii
YKS sınavları silindir gibi ezdi de geçti,
şu dünyadan neler geçti; neler geldi -geçti bi bilsek.
Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar romanından ilham almadım bu yazımda,
evet kitabı okudum,
evet bana dramatik geldi ama hepsi o kadar.
nokta.
benim tutunamadıklarım ve bana tutunamayanlar bugün bahsim.
laf olsun diye değil; tutamadığım kitaplar var:
beynime tutunamayanlar var bir de...
bahsedeceğim.
Akilah Azra Kohen'in "pi" adlı kitabı tutunamayanlarımdan...
seriyi okumak kaygısından azadeyim şuanda, ohhh, rahatladım.
sonra: "Yalnız Aptallar 8 Saat Uyur "adlı kitap da tutmadıklarımdan...
onu geçtim m*ktiret adlı kitabı tuttum ama m*ktiret terpi adlı kitap da tutmadıklarımdan,
biri de beni tutsun....
bir kitabı beğenince neden ille serisini çıkarırsınız bre?
değil mi yani...
tamam çok tutulmuş olabilir o emek emek yazdığınız eser, ama ikincisi-üçüncüsü derken basitleştiriyorsunuz canımın yazarları...eğer ki beğenmediğimiz kitaba ayırdığımız zamanı geri verseler yine neyse...
ayrıca o kitabı başkasıyla değiştirme imkanı verse ya yayın evi..
aaa öyle şey mi olur melek derseniz, -neden olmasın da?!
sıkı bir editör, yayın işleri müdürü çalışmasıyla bir anket yapsalar okura,
okur da dese ki...işte sayfa 39 ve şu satırı okurken daral geldi bana...
ne bişliyim bulsalar bir çare? olur mu olur...
ya da aktif okurlar bir kulüp kursa da kitap değişimi yapılsa değiş tokuş misali.
bize "beğenmesek" de okumamız öğretildi...bence yanlıştı, çok yanlış...
tutunamadılar zihnime
içime kök salanlara inat...
kalbime çentik atamadılar...
bir şey de kattıklarını zannetmiyorum, işte bu.
ders için eğitim kaynaklarını bahsetmiyorum tabii ki,
söz konusu olan kitap; yazma serüveninden okuma serüvenine geçen edebi okumalar köprüsü.
bugün biraz acımasız mıyım ...
bilmem.
gerçekçi demek daha doğru sanki.
bugün bireysel sohbet etmeye karar verdim,
izninizle artık okurlarım demeyip okurum demek isterim...daha iyi bence...
Ramazan geçti, bayram geçtii
YKS sınavları silindir gibi ezdi de geçti,
şu dünyadan neler geçti; neler geldi -geçti bi bilsek.
Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar romanından ilham almadım bu yazımda,
evet kitabı okudum,
evet bana dramatik geldi ama hepsi o kadar.
nokta.
benim tutunamadıklarım ve bana tutunamayanlar bugün bahsim.
laf olsun diye değil; tutamadığım kitaplar var:
beynime tutunamayanlar var bir de...
bahsedeceğim.
Akilah Azra Kohen'in "pi" adlı kitabı tutunamayanlarımdan...
seriyi okumak kaygısından azadeyim şuanda, ohhh, rahatladım.
sonra: "Yalnız Aptallar 8 Saat Uyur "adlı kitap da tutmadıklarımdan...
onu geçtim m*ktiret adlı kitabı tuttum ama m*ktiret terpi adlı kitap da tutmadıklarımdan,
biri de beni tutsun....
bir kitabı beğenince neden ille serisini çıkarırsınız bre?
değil mi yani...
tamam çok tutulmuş olabilir o emek emek yazdığınız eser, ama ikincisi-üçüncüsü derken basitleştiriyorsunuz canımın yazarları...eğer ki beğenmediğimiz kitaba ayırdığımız zamanı geri verseler yine neyse...
ayrıca o kitabı başkasıyla değiştirme imkanı verse ya yayın evi..
aaa öyle şey mi olur melek derseniz, -neden olmasın da?!
sıkı bir editör, yayın işleri müdürü çalışmasıyla bir anket yapsalar okura,
okur da dese ki...işte sayfa 39 ve şu satırı okurken daral geldi bana...
ne bişliyim bulsalar bir çare? olur mu olur...
ya da aktif okurlar bir kulüp kursa da kitap değişimi yapılsa değiş tokuş misali.
bize "beğenmesek" de okumamız öğretildi...bence yanlıştı, çok yanlış...
tutunamadılar zihnime
içime kök salanlara inat...
kalbime çentik atamadılar...
bir şey de kattıklarını zannetmiyorum, işte bu.
ders için eğitim kaynaklarını bahsetmiyorum tabii ki,
söz konusu olan kitap; yazma serüveninden okuma serüvenine geçen edebi okumalar köprüsü.
bugün biraz acımasız mıyım ...
bilmem.
gerçekçi demek daha doğru sanki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız ve görüşleriniz bizim için değerlidir, paylaşımlarınızı bekliyoruz.