31 Aralık 2019 Salı

HERKESİN 2019'U KENDİNE -TOGG



YILIN bu en son gününden kocamaaaaan bir selam olsun sizlere değerli okurlarım;
öyle fısıltıyla fısır fısır değil, dolu dolu bir günaydııııın....
madem ki 2019'un son günaydınıdır, o halde yaşanasıdır:)
***hoş isterse son günaydınım olsun ne çıkar...


2019'u tarihin tozlu sayfalarına bırakacağımız bu gün de geldi çattı...
2019 yılını rakamsal olarak sevdim ben, 20-19...geri sayım gibiydi.
2020 daha bir güzel olacak inşallaaaah:) durun  şimdi numerolog olayım biraz;


ÜNLÜ NUMEROLOG SİZLER İÇİN YAZDI:
MELEK AY DİYOR Kİ:
-azzz sonra;=)


bu yazımda bol bol İgor Morsky'den illüstrasyonlar kullandım, teşekkürler bay İgor :)
evet sayın okurlarım,
2020 yeniliklere gebe, bir çok yenilik yaşayacaksınız bu yıl,
bazıları çok sevindirirken bazıları epeyce üzecek, dilerim üzüceklerin sayısı çok olmaz.

 2020 de olaylar periyodik olarak devam edecek, tekrarlı olaylar yaşayabilirsiniz...


2020'de yerel otomobilimiz TOGG'a siparişler yağacak...kendisi yeni tanıtıldı, 
çok havalı olmuş ayol, mühendisinden  tasarımcısına, lastikçisinden ışıkçısına kadar emeği geçen  herkeşleerin ellerine sağlık be yaaa...

evet görüyoruuum....şimdiden 120bini aşan sipariş söz konusu, (internetten okuyup görüyorum, kaynak hürriyet gazatesi be yaaa...)


devlet kurumlarımız da  TOGG almak ister tabii ki...bu arada benim ilk görüşte beğendiğim bir araç, teknik konulara girmeyeceğim, ben bir numerolog olarak;
-haddimizi de bilelim  di mi  canımın içleri- dışları, içler dışlar çarpımları :)))





vatana millete hayırlı olsun, kırmızısına bayıllldım...
çok tarz, kabin genişliği ve tavan yüksekliği de ayrıca geniş ve yüksek, konforlu bir araca benziyor:) 
Allah -"benzemekle kalmıyor, öyle de"   diyebilmek nasip etsin e mi canlarım,
 hepimize ...hepimize birer TOGG...bendennnnn...
***bana ne ben kırmızıya talibim, siz almayın yaaa... parlak-metalik kırmızı, "başka kırmızısı da varsa..." diyerekten şimdiden:)

gerçi 2022 de yollara çıkacak deniyor,  bu da hevesimi kırmadı değil;
o zamana kim öleeeee     kim kala?!
ya da kalan da acep  heves mi kala????
kim bilir...


MERAKLISINA NOT:
 TOGG HAKKINDA:

Türkiye’nin otomobili, sadece elektrikli, bağlantılı ve akıllı olmasıyla değil, sahip olacağı yenilikçi ve yıkıcı teknolojiler ile de kullanıcılarının otomobil deneyimini farklı bir boyuta taşımayı hedefliyor.

Bu doğrultuda TOGG, dünyada ilk kez Türkiye’nin otomobilinde kullanılmaya başlanacak olan “Holografik Asistan” teknolojisi için hazırlıklarını sürdürüyor. Bu yenilikçi asistan, sıradan bir sanal gösterge panelinin çok ötesinde bir kullanıcı deneyimi yaşatmak amacı ile ileri göz takip algoritmaları ve holografik üç boyutlu görüntüleme teknolojilerinden faydalanacak. “Holografik Asistan” teknolojisi günümüzde otomobil içerisinde kullanılmakta olan 2 boyutlu ekran teknolojilerinin yerine ilk kez üç boyutlu görüntüleme ve artırılmış gerçekliği getirerek araç içi deneyimini bir sonraki boyuta taşıyacak.


Bu teknoloji sayesinde sürücü gözünü yoldan ayırmadan aracın gösterge ekranında verilen bilgileri görmekle kalmayacak, aynı zamanda yol ve çevre hakkında ihtiyacı olabilecek diğer tüm bilgilere ulaşabilecek. Artırılmış gerçeklik ve 3 boyut ile zenginleştirilmiş görüntü sayesinde yol tarifi ve diğer sürücü destek sistemlerini daha kolay bir şekilde kullanarak güvenli, konforlu ve interaktif bir sürüş imkanı bulacak.

2020'de de alın verin "ekomoniye "  can verin canlarım,
ekomoni:)

-bi de şu minnakların mini ekonomisi var ki oy oooy oyyy...


PEKİ EKOMİNİ NEDİR MELEK HANIM DERSENİZ:


-bunun bir de az bütçeliler için olanı var ki ona da "ekomini"  denir...
ekomini-küçük bütçelere verilen addır melekçede.
-inşallah bir gün benim de boy boy iktisat kuramlarım, psikoloji kürsülerim olur...
***amiiinnn çok amiiiin :)
ekominisi olanlar TOGG da alamaz bu arada, bunu da az buçuk iktisat bilerekten herkes anlayacaktır zira...Suv tarzı bir araç zaten, öyle ucuz olsun filan diye beklemen gari, belki sonra da eko-minisi olanlara has bir araba üretiriz ülke olaraktan,hmmm olur mu olur? olmazsa da bu benim hükümetimizden ve devletimizden beklentim olsun efendim.


***zaten bedava yaşıyoruz bedava,
hava bedava, su bedava dememiş mi şair?


***yağışlı havalar 2020'de de olacak...
ancak umarım sokakta yaşayanlar , kudretli eller, geniiiş pamuk vicdanlar sayesinde daha az ıslanacaklar ve daha sağlıklı yaşayacaklar...beklenti bu, olur mu olur.





BAHSETMEDEN geçemeyeceğim, masterchef diye bir yemek programı vardı, yarışma havasında gergiin kimi zaman, kimi zaman sıcak..işte o programda Cemre UYANIK birinci geldi ki kendisi favorimdi can-ı gönülden, sevmiştim kendisini,
2019 bana Cemre hanımı tanıma fırsatı verdi, çoğu zaman soğukkanlı olan bu hatun yarışma biter bitmez kök hücre bağışı yapınca 

(kaynak: milliyet gazetesi) ikinci kez gözüme girdi, maşaaallah diyelim, yolu da bahtı da güzel olsun.

GÜZEL İNSANLAR HER DAİM OLSUN

DÜNYANIN ÇOK İHTİYACI VAR ZİRA.



 internette sörf yapmaktan yorulan, kafelerde gezmekten ve fotoğraf çekmekten bunalan eller kahve -çay -kek-püskevit eşliğinde  yer yer cam kenarında, yer yer balkonda yılı geçirecek..

okunan kitap sayısı 2020'de de çok yüksek olacak...yine en çok kitap okunan il Ankara OLACAK...BAKINIZ sayılar ne der:
Ankara uzak ara önde kitap satışı ve okunmasında, on ilin toplam rakamının da üstünde satışlar...
istatistik öyle diyo...
ben sadece bir numeroloğum oysa ki...



ZİRA: 
***anlamak istiyorsanız düne, umudetmek istiyorsanız yarına bakın :) 
 kahve telvelerine değil!


kahve  falına- kum falına vs.         numerologların numaralarına filan bel bağlamayın...
bunun da acayiiip bir sektör olduğu kesin ve 2020'de de devam edecek...
bak yine döndüm numeroloğa;)



o değil de 2019'u nasıl bilirdiniz ey ahali...
denecek olsa, cidden nasıl bilirdiniz?
herkesin 2019'u kendisine, ne de olsa herkes kendi ölümünü ölür derler,
 kimin söylediğini şimdi anımsayamadığım tam olarak bulamadığım... Heidegger ya da L. Borges olabilir, ama sanki Heidegger..


peki   siz ne kadar öldünüz 2019'da ?
ne kadar doğdunuz ya da  ???

26 Aralık 2019 Perşembe

KIŞ SEYAHATİ-balon oteller-

güzzzel bir fotoğrafla merhabalar sizlere....
üstteki fotoğraf Bolu -Abant Gölü'nde çekilmiş, manzaraya doyum olmaz, o karın temiz havasına,
güneşle beraberken oluşturduğu ışıltıya hele hiiiiç:)

 bu tarz ufak villa tarzı orman evleri artık Ankara'da da var, mesela Kızılcahamam'da , Çamlıdere'de...
ilgilisine duyurulur, kiralayanı da vardır elbet, otel-pansiyon olanı da...


bu da hobit evleri...tıpkı gerçeği...
masalsı bir ortam arayanlara duyurulur...tatili yazla sınırlayanlara da...

24 Aralık 2019 Salı

UÇURTMA AVCISI-ROMANI-NEDİR GÜNAHI?

 içim yanıyor gördükçe nedir bu çocukların günahı?
Orta Doğulu olmak mı?
Müslüman olmak mı?
çocuk olmak mı Avrupa'dan uzakta?bu isyanıma sebep bugünlerde 130bine yakın Suriyeli'nin daha kanlı bombalı eylemler yüznden nispeten daha güvenli yerlere , hatta sınırımıza  göç ediyor olması!!!


NEDİR BU ÇOCUKLARIN GÜNAHI EY DÜNYA SÖYLESENE...!
***önemli -stratejik- ultra-mega -hiper  stratejik bir bölgede doğmak ve atalarıyla beraber yüzlerce yıldır varolmak mı?
ya da ennn basitinden:
***PETROL BÖLGESİNDE YAŞIYOR OLMAK MI?-BÜYÜK PETROL DEVLERİNİN AÇ GÖZLERİNE RAĞMEN?- ve tam da bu nedenle...



nedir milyonlarca insanı evlerinden eden?
Rusyası ayrı vurur, hükümet güçleri ayrı...İran'ı ayrı...
terör örgütleri ayrı vurur...
kimyasal silahlar mı denenmedi bu coğrafyada, havan mermileri mi...sakatlıklar artık sıradan olay diyordu belgeselde çevirmen...
keza Afganistanın günahı nedir ve   onlarca yıldır bitmek tükenmek bilmez acısı çocuklarının...

"afganistan'da çocuk çok ama çocukluk yok."

belgesel olarak izlediklerime bir de UÇURTMA AVCISI adlı romanın  aktardıkları eklenince içimi yakan hayat öyküleri biriktirdim damla damla...bir çok  da  soru:
-bütüüüüüüün bu acıların kaynağı nedir?


mezhep savaşları, ırk savaşları, güç savaşları...nedir Allah aşkına bu acı?onlarca defa elime alıp bir türlü bitiremediğim, her defasında belki tek bir satırın vuruculuğu yüzünden elimden göz yaşlarıyla bıraktığım bu roman...kimi zaman hiç suya sabuna dokunulmadan ele alınmış, yazarın okurun zihin ve hayal gücüne bıraktığı olaylara rağmen, nedir bu coğrafyayı yakıp kavuran?


belki 5 yıl olmuştur Uçurtma Avcısı kitabını alalı, belki altı...kim bilir...gerçeklerden bir nevi kaçarak yaşıyoruz hepimiz, kabul edelim...


hiç birimiz adaletin savunucusu olduğumuzu filan düşünerek boş yere ego yapmayalım, dünyada pek çok yerde çocuk katliamları var ve hepimiz sessiz sedasız seyrediyoruz belki de çok şükür oradan uzaktayız diyerekten. Göç etmenin, sırf başkaları yüzünden evinden taşınmanın ecısını, yurdundan edilmenin acısını  anlatan bir cümle henüz yazılmadı bence!
olsa olsa UÇURTMA AVCISI ucundan kulağından anlatmış ki o da çok büyük bir iş, sağolsun KHALED HOSSAİNİ...

ki keza: BİN  MUHTEŞEM GÜNEŞ  de aynı duygusallıkla okuyamamak belki realitenin acılığına isyan???

 -Beynin savaş ya da kaç tepkisini kaçmaktan yana kullanıyoruz düşünce bazında bile...

evet sonunda bitirebildim onlarca kez okumayı içimin kaldırmadığı kitabı, Uçurtma Avcısı.


diyor ki romanda:
-"senin mutlu olmana ancak senden bir şey almaya hazırlandıkları zaman izin verirler.'' 

harika tespitler barındıran bu eseri okumanızı öneririm, cep boyu da var ve bir fincan kahve fiyatına...
kahvenizi evinizde yapın ve yanınıza bir battaniye alıp önce UÇURTMA AVCISI'nı okuyun sonra da BİN MUHTEŞEM GÜNEŞİ derim...
çocukların bu acısını görmezden gelmeyelim, en azından okuyalım-görelim -öğrenelim ki insanlık ödevlerimizi hatırlayalım...ACININ DİLİ,DİNİ YOKTUR, CİNSİYETİ DE...
ama birinin acısını anlamak bence çok büyük bir şeydir değerli okurlarım!
hadi gösterin kendinizi...
bugün sigara almayın mesela, kitap alın...ne olursa olsun adı, bir kitap alın...
sonrası Allah kerim...













16 Aralık 2019 Pazartesi

NE OLURDUK?





İNSAN OLMASAYDIM
*** ne olurdum acaba?
yaprak mı olurdum gül mü diken mi?
hayvan mı olurdum genel anlamında ya da bitki mi?
bir sincap belki ağaçtan ağaca...
kırar mıydım kolumu kanadımı mesela?
unutur muydum palamut toplamayı
ya da sakladığım palamutlardan kaçı ağaç olurdu ki:)


yol mu olurdum yolcu mu yolun sonunda?
karanlık mı olurdum zayıf bir ışık hüzmesi mi mesela?



insan olmasaydım... mesela bir balina olsam...
okyanuslarda açılsam, ılgıt ılgıt rüzgarı hissetsem cildimde...
engin hislerimle yön versem koca koca su kütlelerine.
arkadaşlarım olsa belki planktonlar, belki yunuslar, belki mürenler...
vatozları sever miydim mesela, ahtapotları ya da...
yosunlarla dolansa yönüm çevrem mesela,
düşündüm de, deniz şakayıklarına aşık olurdum kesinkes...


işte yazıyorum buraya yine rengarenk su altında hayran hayran gezinirdim, hayran hayran ... yaradılanı görürdüm her bir incide,  özü bensem o balinanın...
yine çevre için savaşırdım kirlilikle, suyu kirletenlerle...doğaya zarar verenlerle...



***insan olmasam dedim de, sanki ne kadar "insan"ım da?
ben durup bir kendimi silkelendim şuan, ne kadarım bi ölçtüm biçtim...
insan olmak madem ki eşref-i mahlukat denilmiştir,
*yeterince insan mıyız her birimiz sahi...?



papatya olamk istemezdim, seviyor sevmiyorlara kurban ederler diye...başkasının şüphesi  uğruna  hayatım sonlanmamalı, yazık bana,bi amacım olmalı, gerçekleştirmeliyim...çiçekken de  böcekken de.

insan olmanın ölçütlerini yerine getirebiliyor muyuz bireyler olarak, toplum olarak her bir insandan oluşan...

kar altında bir üşümüş ayak varken...
açlıktan veya çaresizlikten kıvranan milyonlar varken...insan mıyız yeterince?
ben ne kadar insanım mesela en başta kendimi eleştireyim bir,
" oldum"  demekle olunmuyor, demek istediğim bu...
meslekler insanı tanımlamakta yetersiz hem de.
"kelimeler"  insanı tanıtmaya yetemezken hem de.


siz de düşünün bir bakem, ne olurdunuz acaba insan olmamış olsaydınız
ya da ne olmak isterdiniz, bu ikisi farklı şeyler ne de olsa...
ne olmak isterdim'i azıcık kurcalayınca balinalık şık durmuş sanırım zihnimde:) ama bilinçlice düşünsem eminim yanıtım daha başka olurdu.




GÜNÜN KARİKATÜRÜ




KONUŞMAK isteyene bahane mi yok, di mi ama:)

12 Aralık 2019 Perşembe

çatlak kova

Zamanın birinde sucunun biri, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronun evine ulaşan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. 

Bu durum iki yıl boyunca her gün böyle devam etmiş. Sucu her seferinde patronunun evine sadece 1,5 kova su götürebilirmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş.

İki yılın sonunda bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş.
– Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum.
Sucu sormuş;
– Neden utanç duyuyorsun?
 Kova cevap vermiş;
– Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen, emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun.

Sucu şöyle demiş.
–  Patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçekleri fark etmeni istiyorum.
Gerçekten de tepeyi tırmanırken çatlak kova patikanın bir yanındaki yabani çiçekleri ısıtan güneşi görmüş. Fakat yolun sonunda yine suyunun yarısını kaybettiği için kendini kötü hissetmiş ve yine sucudan özür dilemiş.

Sucu kovaya sormuş.
–  Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu ve diğer kovanın tarafında hiç çiçek olmadığını fark ettin mi?… Bunun sebebi benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün biz ırmaktan dönerken sen onları suladın. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri toplayıp onlarla patronumun sofrasını süsleyebildim. Sen böyle olmasaydın, o evinde bu güzellikleri yaşayamayacaktı.


Anonim bir yazıyı paylaşmak istedim bugün de. Demem  o ki her birimiz birer çatlak kovayız amma az amma çok çatlağından :) her birimizi bizi özel kılan eksik yönlerimiz de var üstün yönlerimiz de...sorun bu yönleri nasıl kullandığımız. akarken, eksikliklerinizden utanmak yerine, onları nasıl bir avantaja dönüştürebileceğinizi bulabilirsiniz. 
***Her imkansızlık aslında içinde bir imkan saklar nitekim efendim.
ihtimalleriniz bol ve daim olsun
huzurun yüzünüze ev sahipliği daim olsun...Meleğiniz.



Etiketler

ELLER

ELLER beynimizin dışarıya uzanan yansımalarıdır derler bilir misiniz? eller soğuğun ilk durağıdır ruhtan sonra, - onun içindir ki eller...