30 Kasım 2016 Çarşamba

MARS'A VENÜS'E

:)  hey canımcıklarım...merhaba

yine yeni yeniden....merhaba

görüşmediğimiz günden itibaren haaaala acıların olmayacağı, neşenin hükümranlığını süreceği bir dünya arıyorum...bulan var mı?

Mars'a mı gitsek...
gerçi Mars'a koloni göndermek isteniyormuş, beni de alırlar mı acep?
acep kriterleri ne ola ki?
misal:-boy,bos endam... beden ölçüsü...
zeka ölçüm değeri...duygusal zeka değeri?
iş birliğine yatkınlık?
varolduğu ortamı koruma kollama...?
tuttuğu takım?
okuma düzeyi...

mesleği...

- üye olduğu parti?

PARA?altın durumu? dolar euro hesabı bilgileri?
göz rengi?
ses tonu?
Üye olduğu kulüp-ekip- vakıf...?

ailesel özellikleri?
sağlık durumu...fizibilite?


modaya uygun giyinmek?
her ortamda hayatta kalabilmek?
her nabza şerbet olabilmek?


Mars'a da gidemeyeceksek...kim gidecek ola acep?
ve bir haber...el altından uzaya gidildiğini  duyuyoruz da başka bir gezegene gitmek...o biraz bekleyecek anlaşılan; çünküsü;
-GİDİP de dönememek var; dönüp de bulmamak derlerdi ya... işte gidenler adına bankaya para yatırılacakmış  ve ardında  kalanlar sahip olacakmış...


- öyle ya...
Mars'tasın..parayı netceksin...
-Tatile mi gideceksin Seyşellere...Hawai'ye,Türkistan'a Hindistan'a...yoooo...
gidip de dönmemek var :( ımmmm...vaz-caydım, ben gitmiyorum...

Gerçi çok iyi anımsıyorum beş yıl önceydi, Dünyanın en zenginleri Mars'a gitmek için sıraya girmiş, yollanmak üzere bekliyormuş...miş miş de mış mış mış !!!

-Bu dünyayı enkaza döndüren ey nesilim...ey nesiller...
geriye kalacak hepimizden fosiller!!!
-uydurdum, lafı da güzel kondurdum :)))hehehhh....

NOT: Bu enteresan fotoğraflar Macar sanatçı Flora Borsininin... harika... değil mi? ürkütücü bir yanı var biraz da...ya sizce?

GÜNÜN TEBESSÜMÜ

bugün Erdil Yaşaroğlundan iki karikatür paylaşacağım sizlerle...büyük ustaya saygıyla...


bakış açısına bakar mısınız:)) 


GÜNÜN ŞARKISI


Size Funda Arar 'dan Sonu yok Bu Aşkın şarkısını dinletmek istiyorum, soracaksın neyeee...işte  eylleee...

https://www.youtube.com/watch?v=EEAL8PblAI8


ve bu yazımız da bu kadarrrr...Venüs'ü de diğer yazımıza bırakayım bari....
hadi görüşürüz ey Dünyalılar...
Asgartlılar...
zuzaylılar...



29 Temmuz 2016 Cuma

NASILDI

NASILDI...

bir şarkı vardı nasıldı..
acılarla ertelenmiş bir yürek kaldı avucumda
iyi de sonrası neydi...
nasıldı...


mesela sakin sakin sokakta yürümek
elleri cebinde gezerken ıslık çalmak nasıldı...

maaş günü mesela 
eve huzurlu dönmek
bir kutu baklava almak nasıldı...


babaannemin ellerinden yapılmış sıcak bir gözleme
anneannemin elinden köy sütü içmek 
dedemden bayram harçlığı alıp 
bakkala koşmak
koşarken düşmek 
düşünce kanamış ama mutlu kalkmak nasıldı...



sahi yataktan dinlenmiş ve huzurlu uyanmak 
yastığın üstüne dökülen iki tel saçla sohbet etmek 
uzuuuun uzuuuun yüz yıkamak 
acelesiz kahvaltı etmek nasıldı???

20 Temmuz 2016 Çarşamba

YAZIK OLDU YARINLARA

DEĞERLİ OKURLARIM,

Öncelikle çok geçmiş olsun, Allah  bizleri korusun, Vatana millete hainlik eden, etmek isteyen kim varsa hepsine, tüm teröristlere sağcısı-solcusu -orta yolcusu kim varsa hepsine yazıklar olsun...
lanet olsun!
bu kaçıncı lanet okuma, bu kaçıncı terör ...bu kaçıncı şehit!
sade vatandaşı tarayan el!



-devlet elinden yediğin lokma haram olsun!
hakkım varsa o  maaşında AZ BUÇUK olur ya vergimden falan
vatandaş olarak hakkım haram olsun!
ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİNE BOMBA ATAN EL!
SANA DA HAKKIM HARAM OLSUN!


Milleti kanaya bulayan zihniyet...yazıklar olsun!
OLAN ÇOCUKLARIMIZA OLDU!***EN AZ 10 YIL GERİ GİTTİK...değdi mi acaba?!!!!

yavrularımızı ürketerek nereye varıcağınızı sanmıştınız...
işte tepkiler gani gani...
 kendi halkına kurşun sıkmak da ne?!
kendi meclisini bombalamak?!

kim için?
ne için?
yavrularımızın ekmeğinden çalmak! o ekmeği kine  bulamak!



sokakları kana bulayan o ellerin cenaze namazı da kılınmayacak ufak bir töreni de olmayacak...ailelerine de büyük utanç bu...acı bu...


içimizdeki umut sizlere rağmen var eyyyy ihanet çeteleri...
içimizdeki cesaret sizlere rağmen var!
sizler derken saygıdan değil, kibarlıktan değil...öyle çoksunuz ki hainler çetesi...mecburen bu şekilde hitap ediyorum! öte türlüsünü bloğum kaldırmaz, sayacak çoooooooooooooooooooook küfür var ama terbiyem elvermiyor...

devletin içine öyle yerleşmişler ki kazı kazı bitmiyor anlaşılan...bugün itibarıyle 21 bin kişi....daha da fazlası geliyormuş haberler söyledi...bu kirli oyun, bu kirli eller temiz eller tarafından art niyete düşülmeden, bu senden bu benden denilip kayırılmadan temizlenmeli ki ülkenin önü açılsın...
isim belirtmeye gerek yok sanırım, şu'cu bu'cu demek saçma...terörist teröristtir!
halkına hıyanet ettikten sonra ister şu cenahtan ister bu...fark eder mi?

diyeceğim o ki:
-bir ülkede namuslular namussuzlardan daha cesur olmadığı sürece o ülkeden hayır gelmez!
gün elele verme günüdür!
PROVAKASYONLARA GELMEYİN A DOSTLAR!
geleceğinden çalmayın yavrularınızın, yavrularımızın!
YAŞANASI BİR ÜLKE BIRAKALIM ONLARA!kaçılası değil!!!

11 Temmuz 2016 Pazartesi

KİRAZDAN ÇIKAN KURT


merhaba canımcıklarım,
kirazı sever misiniz? tombiş tombiş kirazı sevmeyen var mıdır  acep?
-derkeeen insan oğlu çeşit çeşit diyerekten sevmeyenlere anlayışlarımı fışkırtırım...
-fışkırtmıyorum ya işte...neden fışkırtacakmışım, kızım kiraz sevilmez mi?
-dur bi dakika sen de kimsin?
-elinde yediğin kiraza azıcık yakından baaksana...Allah Allahhh...
-bakamam gözlüğüm yok :)hhehehe...
-çok komiksin yavvv buz kesti içim...
-aannaaa kımıl kımıl!!!iyyyyyiiiiiyyyyyyyyyyyyyyyyy...
-sus bre zındık ! sensin iyy iyyyyyyyyyyyyyy!insanoğlu işte nolucak!
-bak seeen nolucakmış! çemkir çemkir öldün bre !kurtsan kurtluğunu bil, edep birazcık...
-maaselef canım maaaselef, edep kalmadı...
yanan ormanlardan
bozulan zeytinliklerden
yanan hayvancıklardan
kirlenen denizlerden
kuruyan ırmaklardan
değişen iklimden sonnraaaa edep de kalmadı cicim...İnsanoğlu, ya da kızı işte her neyse, pek çok şeyi öyle edepsizce aç gözlüce tamah ederek yağmaladı ki edep de kalmadı! şimdi lütfen beni bırak da son organik kirazları az daha dişleyim, işim çok daha canım benim...Allahtan o sivri dişlerinden son saniye kurtuldum, hem biliyor muusn belki bir daha kurt da göremeyeceksiniz :...(  ühüüü....snıf snıf
arılar gibi biz de müzelik olmaya mahkumuz :...(
-Ağlama ağlama kurtçuk...sana nasıl yardımcı olabiliriz? ya da daha doğrusu olabilirim?
-alma!
-neyi almayım?
-dün beğendiğin o kot pantolunu alma!
-haa o mu, o zaten taşlanmış diye almıycaktım zararlı canım o...biliyorum!o kot pantolonu pantolon yapan işçiler de çok genç yaşta akciğer kanseri olmuştu...ah aahh, unutmadım tabii ve almadım canım kurtçuk...sen de bakalım başka naaaapalım!
-ALMA...
-anam otomatiğe mi bağladın canımın içi noluyor neyi almayım!?
-o tişörtü de alma...
-aaa neden o tişört organik pamuk bi kerem...alıcam işte...
-dolap doldu hurçlara taştın, daha ne tişörtü yaaa...alma...hem sen biliyor musun o el kadar tişört için kaç litre su harcandı toplamda?
-valla bilmiyorum...
-ben deyim binlerce ton..sen de binlerce ton daha....
-aaaa..var mı o kadar?
-hem de nasıl...mesela plastik bardak, kutu, iç-at bardak -kullan at çatal kaşık tabak da kullanma...
-eee...
-eee'si bunlar geri dönüşüme gitse bilanço biraz daha katlanılabilir ama sonuçta giden galonlarca su, harcanan onca emek enerji...iki yudum iç hoooooooooooooop çöpe...
-atmaaaaa
-atmıyorum ben zaten..atan sizsiniz...denize her bir artığınızı, pisliğinizi atan sizsiniz ben değilim ...
karaları kirleten de ben değilim şekerim....
-haklısın başka...
-at!
-hani nerde at?
-onu demiyorum izin ver lafımı bitireyim; at dediysem...yediğin bukurtlu organik ne dersen adına artık o sahici  meyvelerin çekirdeklerini ormana at, boş arazilere at, hatta bi de eşele azıcık belki toprak tuttar da çimlenir, filizlenir...ne malum...üstelik sen biliyor musun ki ormanlarda eğer meyve ağaçları da olursa  neler olur?
-yaşam alanı genişler hayvanların heralde...
-aynen öyle...çeşitlilik zamanla artar..üstelik bu meyve ağaçları sayesinde orman biraz daha dayanıklı hale gelir dış etkenlere...
-bunları nerden biliyorsun sen?
-OKUYORUM, araştırıyorum...kitap kurdu arkadaşlarım çok...endişeli ama umutlu da bir grubum var benim bu konulara zaman ayıran...
-işte bu çok güzel, bizlerin yapamadığını sizler yapıyorsunuz desene...
-izin verseniz daha çok şeyler yapıcaz ama...işte kurt kadar canımla yapabildiklerim bunlar...
-aslında ben de dikkat etmeye çalışıyorum yaşadığım doğayı korumak adına...mesela arılar ve kelebekleri de düşünerek balkonuma çiçek ekiyorum saksı saksı...onlar en.çok mor-sarı-eflatun  ve pembeli çiçeklere gelirmiş sen de bunu biliyor muydun kurtçuk...
-ooo, bak sayende birşey öğrendim...
-üstelik öyle çok giysim olabilir ama bir alırsam bir-iki vermeyi alışkanlık yaptım ben...
-bak bu güzel işte..aslında çok da kıyafete-eşyaya - şuna buna-süs püse de gerek yok...ha bi de süs-püs demişken bazı kozmetikler ürünleri hayvanlar üzerinde deniyor, bu da o hayvanlarda tamiri mümkünsüz yaralar açıyor ...zavallı arkadaşlarım...

-evet haklısın kurtçuk, bunu da biliyorum, aldığım ürünlere dikkat ediyorum, üzerinde hayvanlar üzerinde deneme yapılmamıştır gibi bir ibare arıyorum...
-tek başıma ben ne yapabilirim deyip atalete de düşmemek lazım sonra...herkes elinden geleni yapmaya çalışsa çok büyük yollar katedilir buna inanıyorum....
-vay be kurtçuk sen neymişsin dostum :) iiyyyyyy ile başlayan bir muhabbeti vayyyyy diyerek bitirmek de varmış, tebrik ederim seni...demek önyargılı olmamak gerekmiş...
-komşum kitap kurduyla tanışmam bunlara vesile oldu diyebilirim, aydınlandım sanki onun verdiği kitapları okudukça, beynimde şimşekler çaktı... ben önemli bir kurtum dedim, çok önemliyim doğa için...sonra şu solucan, arı, uç uç böceği de önemli bunu anladım...oysa hep mesafeli dururdum kitap kurduna karşı, ukala bulurdum onu...işte böylleee....ben gidiim şimdi bırak beni toprağa da...
-ne yazık ki evimin çevresinde hiç toprak yok...saksıdaki de işini görmez galiba...ben en iyisi seni yakındaki bahçelerden biirine bırakayım canım...hadi rastgele...bak karşıdaki bahçede de vişne var.
-şehrin içinde hiç meyve ağacı kalmamış nerdeyse, şuna bak...aaa...vişneler yerlere dökülmüş...
yiyen yok , ağaca çıkan yok, toplayan yok...halbuki ne de güzel reçeli olur...
-anlamıyorum siz insanları...anlayamıyorum, daha çooook kitaplar okumam lazım galiba sizi çözebilmek için!!!

2 Haziran 2016 Perşembe

HAZİRAN HOŞGELDİN...

HERKESE KUCAK DOLUSU SELAM VE SAYGIYLA...MERHABALAR!

coşku dolu bir Hazirana, coşku dolu bir yaza hoşgeldik hoşgeldiniz hoş bulduk hattaa:)

yazamıyorum evet, ama sorun bir neden?
-yoğunluk, yoğunluk, yoğunluk...herkes kadar yoğunken şimdi bir de eklendi de katmerlendi...
beynim yoğun, bedenim yorgun ama şükür bulutlu gri bahar geride kaldı sanki bugün, neşelendi deli gönül sular gibi çağlar mısın hesabı...

yaza bir güzelleme yazmak niyetinde değildim en başında yazımın ama düşününce son bir aydır havadaki kasveti negatif iyonlarla kuşanmış hücrelerimizi, atmosferimizi oooh be dünya varmış diyesim geldi...
nemden adeta hücrelerim şişti...
***hımm belki de gerç.ekten hücrelerim  şişmiştir, sonuçta hücre dediğin de biraz su, biraz tuz, biraz madensel tuz ve yağlar vb. efendim ve psikolojik olarak içimiz şiştikçe dışımız da şişiyordur belki...kim bilir...
***ödem yapar mı acaba bu basık havalar...bilen yazsın da okuyalım ama değil mi efendim:)
 YAZ GELDİ YA...
artık cıstak cıstak Latin ezgileri, ne dili olduğu bile anlaşılmayan sözler, bağrış çağırış rapler , bas gaza aşkım bas gaza sokak yarışları da gelir ardından...
geçenlerde parkta oturmuşum sakinliğin ve huzurun kuş sesleriyle cıvıldaşmasını dinliyorum ki bir gürültü bir cızırtı anaaaaam dedim ne oluyor, sonrasında İngilizcesi apır sapır dökülen küfürlü sözler...nedir bu geçen kamyon mudur dedim -eee, hoparlör sistemi yetmemiş egzosa da ne yaptıysa bar bar ötüyor- hepi topu 20 yaşına ya girmiş ya girecek ufacık bi oğlanla küçük bir motoorsiklet! ben şoktayım tabii...o ses nerden çıktı haala çözemedim yani...sanırsın gezen gazino :)
yaz geldi ya yine de olsun varsın...

Adam gibi eğlenmesini de unuttuk...
ama şöyle kıkır kıkır gülmeyeli ne kadar olmuş  bi düşünsenize...
şahsen ben artık Lemanyak'tan filan da keyfalmamaya başladım..ihtiyarladım mıdır nedir?
Tek tesellim karikatüre hakkını veren Erdil Yaşaroğlu gibi isimler ve Güldür Güldür programı.
Öyle geceleri dışarı çıkıp gezmeler, tiyatrolar, sinemalar bu ara pek kısmet olmadı netekim...
Ramazan ayı da geliyor, eli kulağında...
Oruç iklimi esecek şimdi püfür püfür..

ama yapay davranışlardan, yapaydan öte reyting marjını tutturma çabalarından, Kapalıçarşı'da aktarla muhabbet edip program yaptığını sananlardan uzak bir ramazan olur inşalllah...
aktarlar revaçtaydı, doktorlar revaçtaydı derken izdivaçlara sıra geldi...
izleyip göreceğiz bu Ramazan napacaklar ...



25 Nisan 2016 Pazartesi

BAKLAVA VE ÖTESİ

İYİ GÜNLER DEĞERLİ OKURUM,

Ömrünüzün her günü baklava tadında olsun inşallllaaaaaaaaaaaah diye temennilerimle açıyorum bu yazımı :) baklava deyip geçmeyin ne zahmet ne zahmet yapılışı, dün paranın dedektifi CEM SEYMEN amcamız gösterdi, içim heveslendi bana da yollar mı acep diyerekten...

***ilk patentli ürünümüz baklavaymış yanlış anlamadıysam, off ya gidip almak şart oldu bana: :)
İLGİLİSİNE :
Türkiye, Gaziantep baklavası, Türk lokumu, Kayseri pastırması gibi ürünlerin 'coğrafi işaretleri' konusunda komşularıyla yaşadığı problemlerden sonra yoğurdu da kaptırmak üzere. 6 bin yıl önce Türklerin bulduğu yoğurdun üretimde kullanılan ara malların ve makinelerin patentlerini alan yabancı ülkeler, sayısı 2 bin 200’ü bulan Türk sanayicisini lisans ödemeye zorlayabilir.

Ankara Patent Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Dericioğlu, Avrupa Patent Ofisi'nden alınan 2 bin 64 patentin sadece 2'sinin Türkiye'ye ait olduğunu söyledi. ABD'nin 559, Çin'in 326 yoğurt patenti bulunduğunu belirten Dericioğlu, "Yoğurt üretimi engellenemez. Ancak üretimde kullanılan ara malların ve makinelerin patentini başka ülkeler aldığında siz ya onlara lisans ödeyeceksiniz ya da üretim metodunuzu değiştireceksiniz. Sanayici en ekonomik yollardan ürettiği yoğurtta bu metodu değiştirdiğinde maliyetleri artacak.

PEYNİRDE YAŞANDIRekabet edemeyecek hale geldiğinde de yok olacak" diye konuştu. Yoğurttaki muhtemel sorunun beyaz peynirde yaşandığını anlatan Dericioğlu şöyle konuştu: "Ara ürünün patentini Danimarkalı bir şirket almış ve Türk üreticiye 'Artık üretemezsin' dedi. Mahkemelik oldular." Baklava ve lokumda kapıştık Geçmişte Yunanların, Türk lokumu, Türk kahvesi, Gaziantep baklavası gibi ürünleri sahiplenmesi nedeniyle 'patent savaşları' yaşanmıştı. Türkiye, bu ürünlerin coğrafi işaretlerini aldı ancak üretimi engelleyemedi. Örneğin zeytinyağında 4 bin 891 patentin yalnız 11'i Türkiye'ye ait. Neredeyse hiç zeytin ağacına sahip olmayan Japonya’da ise bu rakam 761.


-mona lisa'ya baklava yedirten o ünlü baklavacıda kakaolu-çikolatalı baklava yemişliğim var çoooooooook şükür :))hehhe...herkese nasip olsun e miii
‘YENİ TİCARET SAVAŞI PATENTLE YAPILIYOR’İSO Başkanı ve Bahçıvan Gıda’nın patronu Erdal Bahçıvan, yeni ticaret savaşlarının en önemli ayağının patent olduğunu söyledi. Türk sanayicinin patentlerle ilgili birçok konuyla karşı karşıya kaldığını belirten Bahçıvan, "Almanya, Afganistan'da 5 yıldır patent yatırımı yapıyor. Yoğurtta bir sıkıntı olup olmadığını bilmiyorum ama olursa sürpriz olmaz" dedi.KAYNAK: HABERTÜRK

GERÇİ canımcıklarım Yunanlı arkadaşlar da çok ısrar etmişti amma işte kazanan Gazi Antep baklavası oldu. Aslında buna sevinirken binlerce kültürel mirasa ve gustoya sahip bir milletken neden çok çok az ürünümüzün patentli olmadığına üzülmek ve yerinmek de gerek :(


baklavamıza sahip çıkalım, o da öyle kolay bir iş değil,çevreci olmak ve elimizdeki değerleri korumak gerek...mesela ANTEP FISTIĞI bile farklı birçok çeşide sahipken en kaliteli antep fıstığı kküçük bir bölgeden geliyormuş, orada fıstık kalitesi düşerse-ki aman deyim düşmesin- o zaman işimiz yaşmış; uzmanı dedi valla,baklava ustası, ustalarımızdan bunu gördük böyle öğrendik dedi...
e o halde usta-.ırak ilişkisi de ölmememli...
***e o halde ahilik kültürü de bir zahmet acilen hortlatılmalı ...
***bir de küçük işletmeler yaşatılmalı ki ustalar-çıraklar hayatta kalabilmeli...
MC Davut amcanın krema dondurmasına Maraşlı Ökkeş amcanın asıl bol süt bol sahlep dediği dondurma Dondurmam Gaymak filmindeki misali direnebilsin canlarım!
o halde günün filmi de DONDURMAM GAYMAK oluversin mi...e oluversin gaaari:)
elin kedisi bile dondurma yalarken ben neden limon yalayım anne yaaaa...c vitamini steyen kiimm!!!


18 Mart 2016 Cuma

AYDINLIK HAYATLAR


AYDINLIK HAYATLAR
EY tatlı ve cıvır gençler....hayatınızı karartmayın bre...


***bu yazımı gençlere ithaf ediyorum...
ömrünüzün baharındasınız ey gençler, bembeyaz çiçekler açmak varken karalara bürünmeyin!

çiçekler gibi kokmak varken izmarit -küllük gibi kokmayın, bırakın şu meredi...

temiz havayı ciğerinize çekmek varken bırakın uçucu maddeleri, sigarayı, alkolü, tuşları, kuşları...

tweet tweet gezmek kadar adım adım yürümek hatta koşmak da var unuttuğunuz, unuttuğumuz...

klavye bağımlısı olmayın...-iyi bir tabir oldu valla-klavye bağımlısı-patentini alayım hiç duymadım bu tabiri .
internette sanal dünyayı yalan dünya belleyip gezinin...

aaaa....
şimdi Kubat dinliyorum ah yalan dünyada yalan dünyada...yalandan yüzüme gülen dünyada diyor türkü türkü...-ağzına sağlık Kubat ağam :) -  sanal dünya yalan dünya diyordum ki valla türkü üstüne geldi,iyi türkü lafının üstüne gelirmiş hehhee

bugün 18 mart!Çanakkale Şehitlerini ve tüm şehitlerimizi anıyorum rahmet ve saygıyla. Ankara Şehitleri de terör şehitleri de hepsi bizim...Allah gani gani rahmet eylesin!

sabırsız bir nesil geliyor gümbür gümbür, iyi mi diyeceksiniz sabırsızlık...değil tabii, ama bu nesil ortalığı yıkacak kadar gürültüyle geliyor avaz avaz belki de.
 sabırsız, beklemeyee çabuk amma velakin   tahammülsüz.
analitikir nesil geliyor bakın...

aydınlık hayatlar geliyor :)


 

20 Şubat 2016 Cumartesi

SESSİZLİK LÜTFEN

MERHABA DEĞERLİ OKURLARIM,

Ankara'daki hain saldırıyı ve terörün her türlüsünü kınayarak başlıyorum sözlerime...ölenlerin kederli ailelerine rahmet diliyorum,zor...sen büyüt besle...bir kahpe kurşun, bir kahpe bomba alsın canını cananı elinden...olacak iş değil, aklım almıyor!!!ve yineliyorum: LANET OLSUN TERÖRE!



Sessizlik lütfen, biraz sessizlik..
kafamızı toplamamız için...
beynimizle, yüreğimizle baş başa kalmamız için...
düşünebilmemiz için, önümüzü  görebilmemiz için dahası...

biraz sessizlik, bir avuççç....

biraz huzur...dahası biraz   merhamet...

düşündüm de ne çok ses var, içimiz dışımız ses olmuş da haberimiz yok, düşünemez etmiş bu sesler bizi meğer...uyarıcı çooooook ne de olsa,
***sürekli binbir mesaja maruz kalıyor beynimiz....sonra da yoruluyor elbette!
gündem kalabalık, gündem yorucu...
üzücü...
*** karmaşalı hayatlar sürüyoruz aslında...
-gürültülüyüz demem o ki!
sessizliğe ve huzura o kadar açız ki karadan kopup nispeten sessiz  adalara sığınışlarımız  ondan...


sokak gürültülü, evler gürültülü, hayat gürültülü zaten...
-bu çok basit gelebilir size, amaaan ne olmuş dersiniz belki de bana, demeyin reeeca ederim :)
-şunu sorayım o halde:- iç sesinizi duyabiliyor musunuz?




-peki beynimizden geçecek olan şeyleri bu dış sesler mi belirliyor?
bir bakıma evet, eğer biz silkinip kendimize gelmezsek, nerde kalmıştım, neydi düşündüğüm, şimdi ne yapıyordum diye pür bilinç olmazsak akışına bırakıyoruz.


- İşte o zaman da hazırlıksız yakalanan beyinleri  şıp diye avlıyor usta beyinler,  siz alıcı oluyorsunuz onlar verici, sorgulayamadan hooop diye  hem de mesajlarını ezberletiyor, reklamını yediriyor zihninize, propagandasını yapıyor.

azıcık durup düşünmeli insan , tam da şu terör ortamında hem de...her hareketinin sonucunu da sebebini de düşünmeli.
kaos ortamında uçuşuyor zaten her tür düşünce beynimize, kaos halinde sağlıklı düşünenmemiz normal çünkü!
özellikle körpe beyinlerini korumalıyız çocuklarımızın...onlar en korunmasız, en masum olanlarımız çünkü...
terörden madur olan çocuklar, çocuklarımız...yazık ki bizler yeterince bilinçli nesiller olup koruyamadık sizi demeden evvel BİLİNÇLENMELİYİZ!
-E BEN ZATEN BLİNÇLİYİM diyorsanız eğer, hani nerde ben göremedim derler size, eee  bilinçli oluşunuz bi şeyleri etkilemeli, değiştirmeli, birilerinin işine yaramalı o halde!!



-içimizden her geçen düşünceyi bir süzgeçten geçirmeliyiz bi de canlarım;
***kendinizi  bırakmayın sözün özü, bilinçaltımız bazen otomatik olarak düşünceleri devreye sokar; -işte o yüzden hep bilinçaltını hedef alır mesajlar, propagandalar..
SÜRÜ TOPLUMLARI mesajlarla sürü olmaya devam ettirilir, kişi artık düşünmez olur ve otomatik tepkiler verir...ne de olsa otomatik tepkiler zahmetsiz ve kolay olanıdır...


***hani lap diye bir şey söyleyiverirsiniz bazen, gaf üstüne gaf yaparsınız, toparlayana aşk olsun sonra o sözleri...bilinçaltı, sen neymişsin bre.




 

7 Şubat 2016 Pazar

derya deniz misaliiii

KOCAMAN KOCAMAN MERHABALARIMLA İYİ PAZARLAAAR :)

Koca bir ayrılıktan sonra ben yine burdayım ,
*** yine nefes alıyorum çok şükür...

Aldığımız nefese,
gördüğümüz güneşe,
sevdiğimiz insanların hayatta ve sağlıklı olmasına,
sevdiğimiz şeyleri yapabilme özgürlüğüne,
istediğimiz ve sevdiğimiz şeyleri yapabileceğimizin ümidine,
özgür bir ülkede -her şeye rağmen- yaşayabildiğimize,
hissettiğimiz mevsimlere,

aldığımız tatlara,
algıladığımız hayata,
gökteki beyaz mavi her tür buluta,
hatta uğur böceğine; kırmızı kanadıyla...
 
hayatımda çok şey mi değişti? aa..hayır..ama güneşin bu canlı tonu bugün beni yazmaya motive
etti...
uykusuz gecelerimin ardında hep düşündümi gündemi yordadım gündemden yorulduğum yetmezmiş gibi...sanki dünyayı sen mi kurtaracaksın,
sanki dünya yıkıldı da altında mı kaldın diyenler oldu,
* sağolsunlar varolsunlar da varoluş meselesi o kadar basit değil bence...
açık kapılar olmalı ki insan umudu içeriye davet edebilsin :)
*** Güneydoğu'da, Trakya'da ülkemizin  her yerinde acılar ölümler devam ediyor, zihnizin bir yanı hep oralarda, o olaylarda...öyleyken böyle, bizde moralimizi yüksek tutmaya çalışsak iyi olmaz mı?
-tabii ki delirip de herşeye gülün, amannn boşver deyin, takmayın demiyorum...ama haaaaala işler düzelmediyse Rusyayla kavgalıysak, Suriye'den çiçekler yağmıyorsa başımıza, bölüm bölüm bölmek için planlar projeler almış yürümüşse, salgınlar virüsler gırla gidiyorsa, hava sıfırın altında kalmaya yemin ettiyse uzun bi süre...işler bu raddedyken sağlam-sağlıklı kalmak her kula nasip olmaz sanırım...1 ayı geçiyor virüslerle bakterilerin içimdeki rant mücadelesiyle cebelleşeli...
***zatürre olmuşum yine üstünüze afiyet :(( çok çektim çoooooooook...nefes alamaadım  hiç örmeğin, acillerde şişelerle dost oldum beni hayata bağlayın deyü serumlarla ve oksijen maskeleriyle toprak oldum daş oldum yoluna yoldaş oldummmm.
...amacım bana acımanızı sağlamak da  değil ama bana azıcucuk enerji yollasanız şöyle çakralarım ısınsa hiiiiç fena olmaz canımcıklarım !henüz iyileşemedim de ondan.

 
hayatın bir güneş ışığıyla bile istenirse en tatlı yönlerini görebileceğimizi farkettirmek istedim, yoksa oradan bana transformatörlerle pozitif enerji yollasanız anca iyi gelirdi...-bu arada enerji üreten transformatör deeel miydi yavvv, liseden aklımda kalan bu- emin olmak adına elektrik-hidroelektrik-nükleer santral da diyebiliriz...
***amma en gelişmiş santral BEYNİMİZ işte hhehhe!
NABER NÜKLEEER SANTRAL...NANİİİİK :))
 
sadelik, neşe, hobiler, mutlu bir gülümse, yeni açan bir çiçek...
soğukta içilen bir sıcak sahlep...
ellerinizde sıcacık bir kestane grubu mesela içiniz ısıtsa fena olmaz değil mi?
öyle de güzeeeel, böyle de güzeeel şey yaşamak netekim!
HAYAT KANDİSKY TABLOLARI GİBİ KARIŞIKKEN  ÜSTELİK...



yazacaklarım çok ama vaktim şimdilik yok, kendime şöööyle bol köpüklü bir Türk kahvesi, yanına Eti Karam Bitter...ooooooooooooooooooooh gel keyfim gel :) darısı başınıza dostlar..
ha bu arada Gülse Birsel'in bugünkü yazısını okuyun derim naçizane.
hoşça, dostça ve esen kalın canımın çekirdekleri!
cennetir dediler Güneş'in doğduğunu...
***belki de bu şarkı beni size anlatacaktır...bayılıyorum ya bayılıyorum bu şarkıyaaaaa!
kahvem soğudu, gidireeem!
işte size günün şarkısın :
*** DERYA DENİZ...
İLYAS YALÇINTAŞ VE BÜŞRA SÖYLÜYOR'MUŞ, şimdi öğrendim ENBE orkestrasındanmışlar...
helalllll....ne de güzel yapmışlar yaav
https://www.youtube.com/watch?v=EyiEP3BN5xQ



 

Etiketler

ELLER

ELLER beynimizin dışarıya uzanan yansımalarıdır derler bilir misiniz? eller soğuğun ilk durağıdır ruhtan sonra, - onun içindir ki eller...