MERHABA DEĞERLİ OKURLARIM,
Bugün sizlerle Çete Ayşe lakaplı bir KADINIMIZIN TARİHE NASIL MAL OLDUĞUNDAN behsedeceğim, ve dahası başka bir Ayşe'mizin de neler neler yaşadığından...
Çete Ayşe lakaplı kadın askerimiz, çocuklarını komşusuna emanet ederek savaşmaya gitmiştir cepheye...
şimdi kim kime bırakıp çocuğunu markete gider, yarım saat bile ayrı durmak zul gelmez mi a dostlar...değil ki savaşa ve cepheye gitmek?
Yürekli kadındır Ayşe...yürekli ve bilekli...
silahı yoktur, savaştan kaçan birinden aldığı bir silahla yola düzülmüştür Ayşe kadın...hey gidi yiğit kadın hey gidi...yüreğim coştu senin bu kahramanlığına...
Aydın Merkez İmamköy'de yaşamış bu efsane kadınımız 1894 doğumludur ve kocasını 1915 yılında Çamakkalede yitirmiştir...iki kız çocuğunu emanet edip savaşa giden bu kadın Atatürk tarafından madalyayla mükafatlandırılmıştır :)
ayrıntılı bilgi için: http://imamkoy.com/index.php/koyumuzun-kadin-kahramani-cete-ayse/
Diğer Ayşe kadının hikayesini bir radyo programında dinledim, yayına ortasında ulaştığım için nerede yaşadığı hakkında bir bilgim yok; tek bildiğim onun Yunan işgalinde köylerin yakıldığı ve kadınların tecavüze uğradığı...bu yüzden kocasını Çanakkale'de yitiren Ayşe kadınımızın bir yaşındaki Emine'si, dört yaşındaki Ali'si ve iki yaşındaki Osman'ı ile Eskişehir' doğru yol alan köyünün kervanına katıldığı...
cepheye savaşmaya yolladığı erinden ölüm haberini alan zavallı Ayşe, daha bir yaşındaki kızını sırtına sarıp, atının bir tarafına oğlu Ali'yi, diğer tarafına da Osman'ını alıp yola çıkmıştır...savunmasız...ihtiyar atla kervana yetişmek oldukça güçtür, nitekim yolda atları teklemeye başlar...yağmur..çamur...soğuk..çile mi çile..derken at iyice halden düşer, Ayşe bir sırtına tutunan elleri sıkılar, bir ata okşar gibi yalvarışlarla dayan der, heybenin birinde Ali diğerinde Osman...
At çamura saplanır, kırılır bacağı, tökezler..böyle böyle yola devam ederken korkulan başa gelir ve at son nefesini verir...
üç çocukla kalalakalır batağın çamurun ortasında, gri mi gri bir gökyüzü..aç susuz...köylünün kervanı ilerdedir, yetişmek zor...atı bırakıp devam eder üç çocuğuyla, dereden geçerler ki nasıl soğuk...üst baş sırılsıklam...dayan der Emine'sine dayan...
böyle böyle saatlerce ilerlerler, yük ağır..can ağır..kolları çözülmeye başlar Emine kızın..kervan uzakta...düşünmesi bile nefes kesen o soruyu sorar kendine; kimi geride bırakmalı ki yükü hafiflesin? kolıundan sürüklediği Ali'si mi, önünde taşıdığı Osmanı mı, arkada taşıdığı Emine'si mi...vaaay ki ne vay!!!***Allah kimseyi böyle bir seçimle sınamasın***Emine'yi bırakmaya karar verir, sesi soluğu da saatlerdir çıkmayan Eminesini belki zaten de ölmüştür diye acı mı acı bir avuntuyla yol kanerına çamursuz bir yere bırakır!!!derken cılız ve zayıf bir bebe çığlığı yükselir havaya, ardında bıraktığı Emine ölmemiştir henüz...
İki evladıyla devam eder yola, bu kez de Osmanın kolları yavaş yavaş çözülür omzundan...vah tüh diyemeden daha Osmanı da bırakır canzı bedeniyle...yetişir kervana, tek evladı Alisi kalmışken hırsla ve kendinden geçmiş bir halde yetişir kervana...Esir düşmektense Yunan askerine ölün daha iyidir, çiğnetmektense nikahını ölsün...
kervanı bile geride bırakıp en önde ilerler ve Eskişehir'e varırlar, al bayrağı görünce sevinçten deli gibi koşarken elinden tutup götürdüğü çocuğu, daha doğrusu sürüklediği çocuğu Ali'nin de günler süren bu açlık ve yorgunluğa, soğuğa dayanamayıp öldüğünün bile bilincine varamadan askeri kışlaya varmıştır...Varmıştır varmasına ama bir daha hiç bilinci yerine gelemeyecek derecede, gülemeyecek derecede içindeki ana da ölmüştür...
Ayşe yıllarca hizmetçilik etmiştir bir konağa, konak sahipleri de Ayşe'nin acı hikayesini bilmeden yaşamıştır...derken bir gün neden Ayşe Kadın hiç gülmez dediklerinde bu gerçeği öğreniverirler acı mı acı...Daha Ayşe Kadın güler mi?
İşte böyle dostlar...bu vatan için çekilen ezanın, cefanın, yapılan savaşların, savunmaların haddi hesabı bilinmedikçe ; bu vatanın KIYMETİ DE BİLİNMEYECEKTİR!
Atalarımız nur göllerinde yatsın,
Şehitlerimiz, gazilerimiz iki cihanda onurlansın...
Çanakkaleler, Sakaryalar...verilen başlar,ödenen diyetler unutulmasın!
Çanakkaledeki o kırmızı gelincikler unutulmasın, kefensiz şehitler unutulmasın!!!
dostça kalın efendim...
blog yazarınız
Bugün sizlerle Çete Ayşe lakaplı bir KADINIMIZIN TARİHE NASIL MAL OLDUĞUNDAN behsedeceğim, ve dahası başka bir Ayşe'mizin de neler neler yaşadığından...
Çete Ayşe lakaplı kadın askerimiz, çocuklarını komşusuna emanet ederek savaşmaya gitmiştir cepheye...
şimdi kim kime bırakıp çocuğunu markete gider, yarım saat bile ayrı durmak zul gelmez mi a dostlar...değil ki savaşa ve cepheye gitmek?
Yürekli kadındır Ayşe...yürekli ve bilekli...
silahı yoktur, savaştan kaçan birinden aldığı bir silahla yola düzülmüştür Ayşe kadın...hey gidi yiğit kadın hey gidi...yüreğim coştu senin bu kahramanlığına...
Aydın Merkez İmamköy'de yaşamış bu efsane kadınımız 1894 doğumludur ve kocasını 1915 yılında Çamakkalede yitirmiştir...iki kız çocuğunu emanet edip savaşa giden bu kadın Atatürk tarafından madalyayla mükafatlandırılmıştır :)
ayrıntılı bilgi için: http://imamkoy.com/index.php/koyumuzun-kadin-kahramani-cete-ayse/
Diğer Ayşe kadının hikayesini bir radyo programında dinledim, yayına ortasında ulaştığım için nerede yaşadığı hakkında bir bilgim yok; tek bildiğim onun Yunan işgalinde köylerin yakıldığı ve kadınların tecavüze uğradığı...bu yüzden kocasını Çanakkale'de yitiren Ayşe kadınımızın bir yaşındaki Emine'si, dört yaşındaki Ali'si ve iki yaşındaki Osman'ı ile Eskişehir' doğru yol alan köyünün kervanına katıldığı...
cepheye savaşmaya yolladığı erinden ölüm haberini alan zavallı Ayşe, daha bir yaşındaki kızını sırtına sarıp, atının bir tarafına oğlu Ali'yi, diğer tarafına da Osman'ını alıp yola çıkmıştır...savunmasız...ihtiyar atla kervana yetişmek oldukça güçtür, nitekim yolda atları teklemeye başlar...yağmur..çamur...soğuk..çile mi çile..derken at iyice halden düşer, Ayşe bir sırtına tutunan elleri sıkılar, bir ata okşar gibi yalvarışlarla dayan der, heybenin birinde Ali diğerinde Osman...
At çamura saplanır, kırılır bacağı, tökezler..böyle böyle yola devam ederken korkulan başa gelir ve at son nefesini verir...
üç çocukla kalalakalır batağın çamurun ortasında, gri mi gri bir gökyüzü..aç susuz...köylünün kervanı ilerdedir, yetişmek zor...atı bırakıp devam eder üç çocuğuyla, dereden geçerler ki nasıl soğuk...üst baş sırılsıklam...dayan der Emine'sine dayan...
böyle böyle saatlerce ilerlerler, yük ağır..can ağır..kolları çözülmeye başlar Emine kızın..kervan uzakta...düşünmesi bile nefes kesen o soruyu sorar kendine; kimi geride bırakmalı ki yükü hafiflesin? kolıundan sürüklediği Ali'si mi, önünde taşıdığı Osmanı mı, arkada taşıdığı Emine'si mi...vaaay ki ne vay!!!***Allah kimseyi böyle bir seçimle sınamasın***Emine'yi bırakmaya karar verir, sesi soluğu da saatlerdir çıkmayan Eminesini belki zaten de ölmüştür diye acı mı acı bir avuntuyla yol kanerına çamursuz bir yere bırakır!!!derken cılız ve zayıf bir bebe çığlığı yükselir havaya, ardında bıraktığı Emine ölmemiştir henüz...
İki evladıyla devam eder yola, bu kez de Osmanın kolları yavaş yavaş çözülür omzundan...vah tüh diyemeden daha Osmanı da bırakır canzı bedeniyle...yetişir kervana, tek evladı Alisi kalmışken hırsla ve kendinden geçmiş bir halde yetişir kervana...Esir düşmektense Yunan askerine ölün daha iyidir, çiğnetmektense nikahını ölsün...
kervanı bile geride bırakıp en önde ilerler ve Eskişehir'e varırlar, al bayrağı görünce sevinçten deli gibi koşarken elinden tutup götürdüğü çocuğu, daha doğrusu sürüklediği çocuğu Ali'nin de günler süren bu açlık ve yorgunluğa, soğuğa dayanamayıp öldüğünün bile bilincine varamadan askeri kışlaya varmıştır...Varmıştır varmasına ama bir daha hiç bilinci yerine gelemeyecek derecede, gülemeyecek derecede içindeki ana da ölmüştür...
Ayşe yıllarca hizmetçilik etmiştir bir konağa, konak sahipleri de Ayşe'nin acı hikayesini bilmeden yaşamıştır...derken bir gün neden Ayşe Kadın hiç gülmez dediklerinde bu gerçeği öğreniverirler acı mı acı...Daha Ayşe Kadın güler mi?
İşte böyle dostlar...bu vatan için çekilen ezanın, cefanın, yapılan savaşların, savunmaların haddi hesabı bilinmedikçe ; bu vatanın KIYMETİ DE BİLİNMEYECEKTİR!
Atalarımız nur göllerinde yatsın,
Şehitlerimiz, gazilerimiz iki cihanda onurlansın...
Çanakkaleler, Sakaryalar...verilen başlar,ödenen diyetler unutulmasın!
Çanakkaledeki o kırmızı gelincikler unutulmasın, kefensiz şehitler unutulmasın!!!
dostça kalın efendim...
blog yazarınız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız ve görüşleriniz bizim için değerlidir, paylaşımlarınızı bekliyoruz.