15 Kasım 2019 Cuma







BULUTLU BİR GÜNDEN MERHABA...
seven var sevmeyen var tabii bu kapalı havaları, malum sonbahar bitecek neredeyse...ama kışın geleceği yok gibiydi ta ki bu sabah yağmurla karşılaşana değin...
parkımızda elma ağacı çiçek açmıştı geçen hafta...yok daha neler dedim ilk önce, sonra gittim kokladım bile...gerçi yurdun bazı kesimlerinde-Antalya mesela, erikler çiçek açmış diye okudum bu olaydan sonra, doğa da şaştı!
bir de Sinan Yağmur beyle tanıştım...
yazar ve şair kendisi...
bilirsiniz illa ki, eserleri gündemde, Mevlana'yı ve Şems'i kaleme aldığı eserleri pek popüler.
samimi, mütevazi bir tarzı ve öğretmen kökenli...
yazarlık macerasının ne kadar uzun ve meşakkatli bir yol olduğunu bir daha anlamış oldum sohbetinden sonra.
ve Şems için Mevlana ne ise ateş için pervane de o...
hatta yukardaki söz öyle cuk oturuyor ki dostluklarına, hayatı anlama  çabalarına.


şu masada ben de olsaydım hiç fena olmazdı diyenler burada mı:)))


beni ancak şu balonlara sarılıp uçmak kurtarır sanırım bu kara bulutlardan ve hatta kara bulutları kaldır aradaaaan vay amannn vaaay aman vay!

sevmiyorum grilerle dolu havaları...zorla mı yani...
barışmaz bünyem, uğraşmasın kimse boşuna.



sonra da öZGÜR bOLAT beyle tanıştım, eğitim bilimci yazar...
beni ödülle cezalandırma adında bir kitabı var,
bunlar belki de yazmak için çabaladığım kitabım için birer itici güç olur bakarsınız:)
ne de iyi olur.

çok dolu dolu geçti günler bu ara tabii, sizler neler yapıyorsunuz bakem?

zaman bazen hızlanıp bazen yavaşlamasa zaten sıkıntıdan patlardı insanevladı...

bazen dal kıpırdamaz ya hayatta..bundan çok şikayetlenen arkadaşlarım vardır hatta; ki hiç başıma gelmemiştir, nasıl bir duygudur bilemem...
canımın içleri nabza hız gerek arada...
sinemaya gittik ve hüsraaannn....
Hapşu'ya gittik kızımla, 
binbir sıra bekleyerek ve hevesle;



sonuç: ne yazık ki boşluk...

o derece kötüydü...üç yaş grubu desem değil, sesleri  vermeye çalışmışlar bu  açıdan en azından ana sınıfı düzeyinde demem gerekir, ama bomboş bir senaryo...bomboş ekran...


üşengeç bir ekibin elinden çıkmış sanki, bu kadar bomboş görsel mekanlar, hikayede birşeye  varamama...evde oturup seyrederken bile bu kadar boş gelemezdi bana, yaşıma uygun olmayışı değil beni kasan, geren, kızımın da sinemadan keyif alamaması, emek vermemiz...zaman harcamamız...
zaten 5 kişi hariç-bomboştu koca salon...kimse de ağzı kulaklarında çıkmadı.

mesela Neşeli Ayaklar ne muntazam bir filmdi çocuk filmi olmasına rağmen mesajı her yaşa gidecek cinstendi, çocuk sinemasını  takip edebiliyorum arada, görecek kadar net aradaki fark.
Üzgünümmmm:(
bir arı, bir robot, bir içi görülmeyen ev...
annesiz babasız...dede ve ninenin adı geçti bir sahnede ama onlar da adı geçen olarak kaldı!
uzay boşluğunda mı yaşıyor yav bu Hapşuu?
tamam yetim ve öksüz kalmış olabilir, ya da o özellikteki çocukları üzmeyelim diye yapılmış olabilir, peki hiç mi insan arkadaşı olmaz yaşıtı??

ayrıca kız mı erkek mi?
kızımın bakış açısına göre o bir kız, bana kalsa erkek?
filmi izleyen diğer çocuklar da bunu tartışıyordu...


sesine bakılırsa Niloya'ya benziyor da bir tık daha kalını...
gerçek çocuk sesi mi acaba, pek sanmıyorum, sanki daha büyük birine ait...
seslendirme işinde zayıfız çizgi film dünyasında...
amaç güzel olabilir ancak film ortada...

hele de Hapşu ile delikanlının konuşma sahnelerine bakın; göz hizası kurulmamış...delikanlı  sayın Filozof boy hizasında birisiyle konuşur şekilde göz kontağı kuruyor...
bunlar önemli arkadaşlar...
filmin sonlarında bir sahnede eğilmek aklına gelmiş şükür...

interaktifti güya...elimize patladı:)






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız ve görüşleriniz bizim için değerlidir, paylaşımlarınızı bekliyoruz.

Etiketler

NEREDE TRAK ORADA BIRAK :) zaten aşk bir trafik kazası değil midir meleğim:) 20-04-2024

GÜNAYYYYDIN:=))) BUGÜN bahar geldiğinin kanıtını yaşadığım nir güne meraba dedim, biraz güneş...biraz pus...bolca çiçek oh mis... polen:)ç...