11 Nisan 2013 Perşembe

NELER OLUYOR HAYATTA


NELER OLUYOR HAYATTA

*Hanimiş benim okurlarım,
hanimiş haniii?Aman da aman, hoş da gelmişler sefa da...

**Bugün haberlerde ilginç bir haber dikkatimi çekti a dostlar...
Trabzon'da Alman ilk yardım uçağı uçuşa hazırlanırken pistte bozulmuş, motor arızası vermiş...gayet olağan değil mi? devamı ilginç: uçağı oradaki personele ve hava yolu görevlilerine ittirmişler...bi el atıver be abimmm hesabı:))15 kişi itmiş uçakcığı.

***Hayatım boyunca hep acımışımdır trafikte aracı kalanlara, bu uçak-cık lafım da ondan, kenara çek çekebilirsen hadi...vaahh derim hep, kimisi taciz eder kornayla kimisi güler..ben gülemem yaa...buzda kayıp düşene de gülemem, komik gelmez, kahkahalarla gülenler de vardır, belki insanların o düşüş anındaki halleri komik geliyordur, öyle masum öyle korunmasız...yok ya, şapşal diyemedim bile, gülenleri haklı gösterecek bir sebebim de yok.
-Ya o trafikte kalan araç senin ki olsa ne yapardın...
-sen düşsen buzda çatt diye tepe üstü, popo üstü değil mi yani okurcuklarım;)


***Ankara'da 15 nisan tarihine değin Ege illeri tanıtım günleri var, gezmek görmek isteyene duyurulur...ne ararsın Ege'de, işte burada Ankara'da hemi de.
Fezlekeler havada uçuşurken çarpışmış, iki yaralı varmış diyorlar, ben Meclis TV'nin yalancısıyım...


**Bahar Türkiye'ye küsmüüüüüş:((Kış soğuklarına geri dönülecekmiş...

***Artık ekmek poşete konacakmış da satılacakmış...geçmişte de yapılmıştı bu uygulama, "ekmeğini elletme" diye de reklam yapmıştı poşette ekmek satan firmalar; fırıncılar lapa oluyor ekmek diye itiraz etti de kaldırıldı, bakalım şimdi nolacak?Ekmekteki dert bir değil ki a canlarım, ununda beyazlatıcı var: kanserojen, uzun süre dayansın diye katılan kimyevilerin bir kısmı kanserojen,  poşet kanserojen olunca bu konular da kanserojen!



***Bileşik ikizler var,bilenler bilir, siyam ikizleri...kafaları birleşik iki genç,17 yaşındalar üstelik...oof off!
-AYRILAMIYORLARMIŞ MADDİ OLANAKSIZLIKTAN, zor, zor ki ne zor...Acil derman ve maddiyat dilerim.Tek bedende iki insan ruhu...iki ayrı dünya ve ortak organlar?
Azıcık asönsörde dipdibe dursak daral gelir normalde...
Şu an halimize şükretmek için en azından bir nedenimiz olduğunu düşünmüyorsak...kime söyleyeyim kime ne deyiiiiim?


MERAKLISINA

"***Bundan 17 yıl önce 16 doktorun 7 saat süren operasyonu ile birbirinden ayrılan Türkiye’nin ilk siyam ikizleri Aydan ve Nurdan bugün liseye gidiyor. Tek yumurta ikizlerinin yaşadığı bütün sorunları ve ayrıcalıkları yaşayan ikizler lise birinci sınıfta eğitim görüyor.

23 Ağustos 1996 yılında Hatay'ın Samandağ ilçesine bağlı Hancağız köyünde göğüs kafeslerinden birbirine yapışık halde ortak karaciğer ve bağırsak ile dünyaya gelen Aydan ve Nurhan hayata gözlerini açtıktan 6 ay sonra Almanya'da Prof. Dr. Ingolf Cuppik başkanlığındaki 16 doktorun katıldığı 7 saat süren operasyonla birbirlerinden ayrılmıştı.

Halen Samandağ Bedii Sabuncu Lisesi'nde okuyan ikizlerin bedenleri bir olmasa da yaşananlara ruhları aynı tepkileri veriyor. Yaşamları sürecince bir çok şeyi aynı anda yaptıklarını gülümseyerek anlatan ikizler Aydan ve Nurdan ikiz çocuklarda görülebilecek tüm tanıları yaşıyor.

10 Nisan 2013 Çarşamba

UNUTKANLIK VE BEYİN YORGUNLUĞU

MERHABA DEĞERLİ OKURLARIM,

-keyifleriniz yerindedir inşallah...
-her şey yolundadır...

-"Mutluluklarınızı unutmaz, mutsuzluklarınızı hemen unutursunuz inşallah"  diyerek konuma girmek istiyorum, sahi neydi konu...şeyden bahsedecektim size, şeyden, adı dilimin ucunda ama beynimin arka lobunda sanırım:( buldum buldum...unutkanlıktan bahsedeceğimi unuttum işte...

*Bugünlerde bu serzenişleri çok duyar oldum:
-ayyy  arabanın anahtarını nereye koyduğumu unuttum!
-hiii, evin anahtarını kapıda unutmuşum!-ki en risklilerden biri budur-
-seni aramayı unutmuşum Şeracettin ağbi...eyyy affet emi?-dikkat yalan kokusu var mı seste: Dikkat ey okurlarım! belki aramak istemedi seni Şeracettin abiiiğsi;)neden olmasın? kaldı ki gerçekten unutsa bile kökeninde belki de duygusal bir sebep var, ya da maddi...

***Örneğin:
-borç veren unutmaz
-borç alan unutur...
-borcunu istersin: senden kötüsü yoktur, bunşlar kuraldır yani, ben de öğrenmiş oldum***

-UNUTKANLIK!
kimi zaman baş belası unutkanlık, kimi zaman hayat kurtaran unutkanlık...
nitekim unutmadığımız şeyler yüzünden de acı çekeriz canımcıklarım!
-Olayın yoğunluğu önemlidir unuttuğumuz konuda...
- Günlük hayatın stresi yorar beynimizi,
*elektromanyetik alanlarda çok fazla zaman  geçirmek,
-dengesiz beslenme,
-iyi dinlenememe,
-iyi uyuyama,
-oksijen yetersizliği gibi sıkıntılar etken. Konunun nörolojik boyutu iseaşağıdadır efendim.İlgilisine duyurulur!


MERAKLISINA:

UNUTKANLIK VE BEYİN YORGUNLUĞUNA DAİR

Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, günümüzde cep telefonları, e-postalar, İnternet'teki sayısız sosyal mecra, trafik gürültüsü, iş yoğunluğu, kalabalık şehir hayatı derken, beyin yorgunluğunun pek çok kişi için, şiddeti giderek artan bir problem haline geldiğini söyledi.


"21. yüzyıla kadar beynimizin kontrolümüz dışında olduğuna inanılıyordu" diyen Dr. Yavuz, "Beynin kendi kaderini yine kendi belirlediği ve beyine dışarıdan müdahale imkânının çok sınırlı olduğu düşünülüyordu. Hâlâ bu inanışa sahip olanların sayısı bir hayli fazladır. Ancak artık bu düşünce değişmelidir. Ben 20 yıldır beyin konusunda çalışan bir doktor olarak, bilimdeki gelişmelerin ışığında, alzheimer ve diğer demans türlerinde hasta sayısı artsa bile, gelecekte hastalığın tedavisinde daha etkili olabileceğimizi düşünüyorum.

- Beyin hakkındaki iki çok önemli fikir çürütülmüştür. Biri, beynin çocukluk çağlarından sonra gelişmediği ve değişmediğidir. İkincisi ise yaş ilerledikçe beyin hücrelerinin giderek öldüğü ve gittikçe sayısının azaldığıdır. Bugün artık biliyoruz ki, çeşitli terapi ya da tekniklerle veya beyin egzersizleri ile hücreler arası yeni snapsisler (bağlantılar) oluşabilmektedir.


-Ayrıca beyin hücreleri yaş ilerledikçe ölmemekte, sadece hacimleri küçülmekte ve fonksiyonları, sinyal gönderme özellikleri azalmaktadır. 70'li yaşlara gelindiğinde beyin kan dolaşımı yüzde 20-25 civarında eksilir. Bu azalma nöronların küçülmesinden dolayıdır. Çünkü daha az doku, az kan dolaşımı gerektirir. O halde nöronların, hacimlerindeki azalmayı yani atrofiyi durdurabilecek yeni tedaviler geliştirebilirsek, beyin yorgunluğunu ve yaşlanmasını, haliyle demansiyel sendromları ortadan kaldırabileceğiz.

-Günümüzde insan beyninin ömrü en fazla 120 yıldır. Yani 120 yaşına ulaşan hemen herkes alzheimer olmaya mahkûmdur. Gelişen sağlık teknolojileri ve teşhis imkânları sürekli olarak ortalama yaşam ömrünü uzatmakta ama en fazla 120 yaşına gelince beyin durmaktadır. Bu yüzden ne yapıp edip beyin ömrünü uzatacak tedavi teknikleri ya da ilaçlar keşfetmek zorundayız" ifadelerini kullandı.

-Bir beyin hücresinin işlevselliğini kaybetmesi için metabolizmasının yavaşlaması ya da durması gerektiğini kaydeden Yavuz, "Eğer hücrenin metabolik aktivitesini devam ettirebilirsek onu fonksiyonel hale getirebiliriz. Nitekim Alzheimer hastalığı ile ilgili yapılan PET ve SPECT çalışmaları, öncelikli olarak hafıza ile alakalı beyin kısımlarında metabolik yavaşlama olduğunu göstermektedir.


-Hatta hastalığın asıl sebebinin bu metabolizma düşüklüğü olduğu iddia edilmektedir. Diğer taraftan günümüzün modern ve popüler tedavi tekniklerinden olan TMS (transkranial manyetik stimülasyon) uygulamalarının tedavi yapılan bölgede metabolizmayı normale getirdiğini, yine PET araştırmalarından bilmekteyiz.
-O halde Alzheimer ve diğer demans hastalarına, önce PET çekilip sonra metabolizma düşüklüğü olan beyin bölgelerine TMS uygulandığında, hastalığın temelden tedavi cihetine gidilebileceğini düşünmekteyim. Özellikle başlangıç dönemindeki hastaların bu tedavi ile tamamen düzelebilme şanslarının bile olduğu kanaatindeyim. TMS uygulamaları, sadece alzheimerda değil, unutkanlık ve beyin yorgunluğu durumlarında da çok işe yarayabilmektedir. Son yıllarda beslenme şekillerinin, beyin ve beden yaşlanmasını çok etkilediği yönünde neredeyse bir fikir birliği oluşmuştur" diye konuştu.

-Bir kitapta okumuştum: mutlu bir hayat sürenler beyin sağlıklarını da garantilemiş sayılıyormuş bir nevi a dostlar...mutlu bir beyin daha işlevselmiş ve daha uzun sürüyormuş yaşlanması...demek ki neymiş. mutluluk bir kez daha sahip olunan en kıymatlı şeyimiş!!!



BEYİN YORGUNLUĞU

***'Beyin yorgunluğu'na değinen Dr. Yavuz, "Beyin yorgunluğu, yaşa bağlı bellek bozukluğundan ve alzheimerdan farklı olarak sadece yaşlılık problemi olmayıp her yaşta görülebilir.

- Düzelebilen bir tablodur, beyin yorgunluğuna neden olan faktörler giderilince iyileşme olur. Beyin yorgunluğunda en çok karşılaştığımız şikâyetler:
- unutkanlık,
-odaklanamama, konsantrasyon eksikliği,
-algılama eksikliği,
-öğrenme ve ezberleme zorlukları,
-beyinde ağırlık hissi,
- dikkatsizlik,
-tahammülsüzlük ve çabuk sinirlenme gibi belirtilerdir.


***Yeni şeyler öğrenmede problem vardır.
-Beynin kayıtlama merkezi alzheimerdaki gibi bozulmamıştır ancak yeni bellek kaydında gecikme ve zorlanma vardır.
-Kişi, okuduğu şeyleri anlamak için tekrar tekrar okumak zorunda kalır. Kitabın bir sayfası okunurken, bir önceki sayfaya sık sık bakılır.
-Ezber yapmak zorunda olanlar için daha da farklı bir sıkıntı vardır. Bunun için her zamankinden daha çok zaman harcanır" .


Bugünlük bu kadar değerli okurlarım...kendinize iyi davranın..
bloğunuzu okumayı unutmayın efendim:)
saygıyla efeniiim, esen kalınız!
Bloğunuzun Meleği

8 Nisan 2013 Pazartesi

LEYLAKLAR VE LEYLEKLER

Yaşasııın çilek de çıktı...

pembe pembe, kırmızı kırmızı ...
hormonsuzu hormonlusu derken çilek de çıktı...

leylaklar da açmış bir kaç evin bahçesinde, ooooh miss miiis!
sokakta yürüken al benili kokular sarıyor buruncuğumu...


ah zavallı kötü kokulardan çoook çeken burnum,
heyecandan ne yapacağını bilemeyerek
-"bu neydi şimdi"  der gibi şaşakalıyor yollarda...
bir rayiha, bir rahiya...
yaban elması dalları pembelikleri kadar güzel kokarken,
menekşeler ayrı telden
çilekler ayrı daldan kokarken...
burnum bayram ederken vesselaaam!

OHHH dedim bugün yine,  ooohhhh ohhh...
iki göbek atmadığım kaldı ki o sırada
birden gökyüzünün grilere teslim olduğunu farkettim:(
"eee bahar bu, olacak o kadar" deyip  sustum.
Tam yüzüm düşecekti ki...hooop tuttum!
iç sıkıntısını yuttum...
Bahara bir niyet tuttum,
-"oh şükür"  dedim
Bahara alkış tuttum,
Erguvanların hayalini kurdum;)
"Leylaklar dökülüp güller ağlasın" diyen  şarkılara kızdım;
-nergizler ne yapsın dedim peki???
-E öyle ya, senin sevgilin gitti diye
leylaklar dökülmek
güller ağlamak zorunda mı be kuzucuğum?
hııı, duyamadım?!
-değil di mi?


Ayva da çiçek açmış yaz mı gelecek?
gönül bu sevdadan vaz mı geçecek...
geç-meeez!


*Korkmayın be canımcıklarım...
gerçek sevda
hiç bir şey karşısında geçip gitmeeez,
gidebilemez...


***ERİMEZ de üstelik yağmurda çamurda
emin olun...
siz bahar oldukça
sizinle açan da olur
aşktan umudunuzu kesmeyin!



-İkinize karşı bir rüzgar vaaaaar,
bahar rüzgarı;
size aşktan esiyorlar!
*Hande hanımın şarkısından çaldığım sözlerde geçtiği gibi;)


ÇİLEK...
çile'den çilek...
e, zor büyütülüyor da ondan netekim:
-çileden çilek...
-ben de mele'den melek o zaman,  heh he he;))


-Siz bakmayın canlarım benim vurduğuma deliliğe
*kuşlar bile güler bahardaki afallamış halime...
                            -aaamaaan gülen gülsün kime ne?
                             ağlayacak değilim yani...
                              -"ille de bahar, ille de bahar" modundayım.

*Aşk kaç beden giyer,  bilmiyorum,
Ancak bu gidişle;
-XXXL olacak-
var olan aşklar şişmanlayacak:
sevgiden, tutkudan, coşkudan... 



leylaklar açın, leylekler dönün memlektime
bahar geldi, bahar geldi...
gülüşelim doya doya...
yavrulayacak işte bugünlerde  doğa,
leyleği, kuzusu, kurduyla,
***SANKİ,
- Bereket geldi yurda, dünyaya.
Bahar ya sen ne şirin mevsim,
ne güzel iklimsin!
Ne kararsızsın...

***ÇİLEK gibi
hem şekerli
hem ekşisin
bol kokulu
bol renklisin...
GÜZELSİN VESSELAM;)) GÜZELSİİİN!
Blog meleğiniz

                                          GÜNÜN ŞARKISI                                                       
Bahar konulu şarkılar faslı..hoşgeld,niz sefalar getirdiniz efendim,
buyrun oturun, mini konser pamaklarınızın ucunda, hemen şuracıkta.
***İlk şarkımızı Özdemir Erdoğan beyefendi söylesin:
-BAHARDA KUŞLAR GİBİ!
http://www.youtube.com/watch?v=ZTZ_Sa3Gsng

***İkinci şarkımızı ölmeyen sanat harikası ZEKİ MÜREN söylesin, hep kalplerde ve aşklarda yaşayacak kendisi nitekim! o duru sesi, o duygulu tavırlarıyla söyleyecek.
-şarkının girişindeki  hitaba ve sonuçtaki vedaya dikkat!-

http://www.youtube.com/watch?v=MIV_x6Cc0VI
Kulak pasını silmeye geldi bu şarkılar, sizler için değerli okurlarım... 


Etiketler

KEDİDİR O KEDİ :))