25 Ekim 2012 Perşembe

1.GÜNÜNDA BAYRAM

BAYRAMI HİSSETMENİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

İyi bayramlar değerli okurlarım,

Kurban bayramının ilk gününü kutlamanın mutluluğuyla sizleri selamlıyorum bugün. Pırıl pırıl bir bayram sabahında gözlerimi açtım bayrama, dünkü yağmurdan ve soğuktan eser yoktu...Kurbanlar kesildi, insanlar evlere dağıldı ki akşam üzeri bastırdı sağanak, süpürdü yeryüzünden mutsuzluğu, kini, küslüğü...

Güzeldi bayramın ilk günü,en güzel ciciler giyildi, bakımlı ve şeker evlatlar olarak  anne babalar ,aile büyükleri ziyaret edildi, sofralar  kuruldu, tatlılar yendi, şekerler, çikolatalar lokumlar yendi, gülündü, sarılındı dostluğa ve dostlara...Kimi kendini iylik prensi, kimi kendini güzellik kraliçesi hissetti..

Bugün bayram. Harçlıklar verildi çocuklara, ellerinde şeker torbalarıyla gezemediler belki eskisi gibi ama balonlar verildi çocuklara.

Bugün bayram...Kesildi kurbanlar, verildi paylar. Gezildi eş dost...

Kimi dağı taşı aşa aşa gitti dostuna, kimi bir telefonun tuşuna basmaktan bile etti imtina!-uzaklık yolda değil de kalpteydi ve düşüncedeydi aslında-


Kimileri yine eziyet etti kurbana ve inançlara...kimileri daha bir sarıldı ananelerine, kimisi de koştu anneannelerine:)

Bayramın ilk günü buruktu kimine: kimi evlenirken ve giderken düğüne, kimi gitti cezaevine görüş gününe...

Kimisi bayramda öldü ve kondu kabire...yan binadaydı bizim cenaze:((Allah rahmet eyleye....

Güzeldi bayramın ilk günü, devamı da güzel olacak tabii, biz istersek:
- Saygıyla eğilirsek aynaya, görmeden kendimizi dev aynalarında.
- Görürsek güzelliği paylaşımda, dostlukta.
-BAYRAMINIZ KUTLU OLA DOSTLAR...BAYRAMINIZ KUTLU OLA :))



  GÜNÜN ŞARKISI 

İşte bir bayram şarkısı...Barış Manço'nun geniş dimağından bir damla bizlere, ne  severdi bizim nesil bu şarkıyı.TRTde hep bu çalardı iyi bayramlar yazısının fon müziği vb. olarak...Rahmetl, Barış Manço meğer ne çok sevilirmiş...ne güzel işler becermiş.

  http://www.dailymotion.com/video/xhy4k4_bariy-manco-bugun-bayram-erken-kalkin-cocuklar_music

GÜNÜN KARİKATÜRLERİ

ANKARADA BAYRAM ÖNCESİ SON DEMLER

BAYRAM ÖNCESİ ANKARA VE  İZLENİMLERİM

"İçimi kavurur durur çok zaman
olur olmaz bir yerde olur olmaz sorular
dağılır mesafeler o anda,
olur olmaz uzaklar
olur olmaz kısalır...

Bir sinemanın önündeyim
siyah beyaz bir film varmış
annem babam beni çok severmiş...
Ankara'dan abim gelmiş,
evde bir bayram havası..
Annem babam beni çok severmiş..."

23 Ekim 2012 Salı

AÇLIK OYUNLARI ÜZERİNE

MEEEEE

Evet bugünkü başlığımız meeee oldu değerli okurlarım,
önüm-arkam -sağım-solum meee:)))

* Kurban bayramı öncesi  onları duyarken nasıl bir başlık atabilirdim ki...
yolda yürüyorum bayramdan söz açmış konuşan insanlar,
televizyonu açıyorum kurban bayramı,
eve geliyorum ki kurbanlıklar karşımda...

Konumuz bayram..temizlik yapmak: bayram için, kendim için, ailem, sağlığım ve saadetim için.

Kurban oluyor hayvanlar, senin benim için değil bence: Allah  için.
KINALANIYOR HAYVANLAR...

Bir  hikaye vardır bilir misiniz:
- Askere kınalanmış ellerle giden bir ere, Anadolu delikanlısına sorar yüzbaşısı:-nedir bu kına ellerinde, geline yakılmaz mı bu kına?
cevap çok etkileyici: -biz de 3 kere kına yakılır: kurbanlık koyuna- Allaha kurban olsun diye, gelin kıza: kocasına adansın diye, bir de askere: vatana kurban olsun diye! Bu hikayeyi ortaokulda duymuştum, Çanakkale gezimde bir edebiyat öğretmeninden Çanakkale savaşı esnasında geçen bir olay olduğunu duydum, etkileyici gelmişti bana...

Gerçi bazı şeyleri anlamlı kılan biraz da içinde geçtiği atmosfer, o atmosferi yaratan şartlardır, ben burada ne kadar yazarsam yazayım siz bu konuya dair bir yaşantı geçirmedinizse, bu konuda bir gizli yaranız yoksa, olumlu tutumunuz veya ilginiz de yoksa bu söylediklerim boş lakırdıdan öte değildir, bunu da biliyorum.


 
AÇLIK OYUNLARI filmini izlediniz mi? Ben irkilerek izledim, ürkerek, ağlayarak.Açlık devrinde küçük kız kardeşi uğruna kurban olan bir abla başroldeki karakter..Harika da oynamış yani.
Düzmece bir film gibi gelebilir ilk bakışta ama derin anlama bakınca durum hiç de öyle değil...

İzleyin, açlık insana neler yaptırabilir, güç nasıl bir şeydir filmde iyi işlenmiş, ürkmemek elde değil. Kıtlık ne zor, ne kötüymüş meğer.
Şimdi ben ille Açlık Oyunları filmine gidin, kitabını mutlaaka okuyun bence desem de, okumadan beni anlayamazsınız, görmeden aynı hisleri yaşayamazsınız doğal olarak...

DEDİM Kİ BUGÜN KENDİME: Veriyorsan kurban etinden birilerine, Allah için veriyorsun yani: kendin için veriyorsun: neden ? Allah yardımlaşmayı sever, zenginde olanda fakirin de hakkı vardır diye, maddi manevi, parasal, etsel ne dersen adına...onun da hatırlanmaya, düşünülmeye, beslenmeye- nitelikli protein almaya hakkı var diye... Asıl önemlisi: Kurbanı  ete indirgemek de onun asıl anlamını maddeye indirgemektir bence dostlar.
-Kurban kötü birşey tamam da bazı oyunlar uğruna bölünen coğrafyalarda ölenler neyin kurbanıdır?!



Kurban ediliş biçimini gördüm hayvanların, sokaklara dökülen kanı, barsakları gördüm, çok küçüktüm, çok da hassas...televizyonlarda satırla kovalanan boğaları gördüm ve soğudum bir dönem etten, bu yüzden kendimce protesto ettim: - kurban eti, et yemeyerek, çocukça bir tepki belki ama ben kendimi ifade etmeye çalışmıştım. İşte bu yüzden bence çocukların önünde kesmemek lazım hayvanları.

Çok etçil biri değilimdir kısacası, hatta hayatımın bir döneminde vejetaryen oldum tekrar, doktorlar hep kırmızı et ye dedi, bense  kan yapıcı ilaç aldım olmadı, pekmez içtim olmadı, yetmedi daha doğrusu...sonradan sınırlı da olsa et yemeye başladım.


Kurban kesmeye karşı olanlar, kurbana mı, kurbanın kesilişine mi, dini vecibeye ve onu yerine getirmeye mi karşı, kana mı bilemem.Belki vahşice bulunuyor hayvan eti yemek, belki kan tutuyor insanları...saygı duymak lazım tabii, kesen de kesmeyen de biziz...kesemeyen de biziz ama...

Bolluk içindeyiz ne güzel, empati kursak ve olmayana da versek, paylaşımın nesi kötü...en yakın komşunda başla deniyor,  yan kapımdaki komşum açken ben nasıl tok karna ve bolluk içinde yaşarım, en azından arada bir ona yardım etsem ...

Sokakta yemek yemek neden ayıptır düşünelim, başkalarının alamama-bulamama, erişememe ihtimalinden ötürü olabilir mi? Sokakta yemek yerken hiç tanımadığın insandan bile çekinmeli iken bizler neden komuşumuzdan , ailemizdeki varsıl olmayandan çekinmeyelim ki? Yakınındaki tok olsa, mutlu olsa, huzurlu olsa neden hırsızlık yapacak raddeye gelsin ki? Yani keselim ya da kesmeyelim, verelim ya da vermeyelim her sadakada, kurbanda aslolan yardımdır: MANGAL YAPIP YEMEK VE OLMAYANA KOKUTMAK DEĞİLDİR İSTENEN!

Kestiğin kurbanı hemen kavurma yap bir haftada tüket de demiyor ki kimse, ilk 2 gününde koccca kurban etini yeyip tüketenler de yok değil, sonra damar sertliği, kolesterol de kapılarda yatar kalkar oluyor ne yazık ki. Ölçülü olmak aslında en güzel ölçü.
  YARDIMLAŞMA için var kurban, yardımlaşma için var zekat -fitre-sadaka- yardım vs. verirsek tabii.Adının zekat olması belki bezımızı irite eden?

Versek malımızdan gider belki ama  ya verdiğinizle mutlu olan bir çift yürek, bir çift el..ya gelecek mutluluklar... en azından bir fakire yardımımız dokunur.NE VERİRSEN ELİNLE O DA GELİR SENİNLE demez mi atasözlerimiz, inanırım ben vardır bir bildikleri...


Amacım din dersi, ahlak dersi vb. vermek de değil ama bunları paylaşmak istedim sizlerle dostane...sevmedinizse bir tıkla kapatıverirsiniz ekranı olur biter: Ama keşke yoksulluk, açlık da bir tıkla bitiverse!!!


Normal günde döneri, lahmacunu, iskenderi, kavurmayı yiyen ben kurban kesmeye neden karşı olayım dedim içimden, bitki de ölmüyor mu yediğim zaman, o da can değil mi nitekim. Bu başka, bu hayvanın aklı var diyorum : e  döner yerken benim  aklım nerdeydi dostum? Tantuni yerken ve üstelik ne yediğini bilmezken...
At mı eşek mi, o bile karışığa gitti artık, bu dönemde ne yediğini bilmek de lükse giriyor, üstelik en ucuzundan en pahalısına kadar  BAZI lokantaların dini imanı para olmuşken, halka yedirirken kimi hileyi hurdayı...

(Sağlık ve gıda-tarım hayvancılık konusunda yeni düzenlemeler yapılıyor dostlar, sıkı düzenlemeler geliyor...Dışarıda yemek yemekten korkar oldum ben kendi adıma, bilmediğim yerden yemek istemiyorum.)

Kar olursa kalbimize giden yol, keseden geçerse kalbimize giden yol Dünya'da daha çok akıl oyunları, açlık oyunları, savaş oyunları oynanır!
  Aşağıdaki fotoğrafların bazısını tanırsınız: en etkilisi akbabanın bebeğin başını beklediği fotoğraf..çeken kişi ödül aldı, ama o bebek ne oldu, büyük ihtimalle öldü ve o fotoğrafı çeken kişi de üzüntüsünden yıllarca kahroldu, nasıl  ben o bebeği kurtarmadan döndüm diye vicdan azabıyla ezildi...



- National Geographic dergisinde yayınlandı sanırım bu fotoğraf.

Bu fotografta çocuk hayvanın kalçasını mı ısırıyor, kakasını mı yiyor bilemiyorum, tek gördüğüm çaresizlik!

Tüüüüüh 2 kg. mı almışsınız!
çok üzüldüm şimdi, hele de bu fotoğraftan sonra!!!
İsterseniz bunları yazdım diye bana kızın, duygu sömürüsü yapmış- yoksul edebiyatı yapmış deyin...ama ben amacımı biliyorum ve vicdanım rahat.

KİMİ BULAMAZ, KİMİ BİLEMEZMİŞ: yani elinizdekilerin kıymetini bilin, beğenmediğiniz şeylerin binde birine muhtaç olanlar var diye, paylaşmak güzeldir diye yazdım :)

22 Ekim 2012 Pazartesi

HAYATA VE SANA




ellerimde var oluşun ağırlığı ve
ruhumun dayanılmaz hafifliğiyle,
dizlerimde cansuyumun feriyle
bileklerimde yeni günün heyecanı
şahdamarımda senin için
dolu dizgin koşan
adını söyleyip coşan
bin beygirle
sana geliyorum
aşkım
ve
sonunda
sana bitiyorum hayat...

22-10-2012
MELEK


21 Ekim 2012 Pazar

BURGAZ...BEKLE BİZİ...

BURGAZ ADADA SONBAHAR


"Salkım salkım tan yelleri estiğinde,
Mavi patiskaları yırtan gemileriyle,
Uzaktan seni düşünüüüür düşünürüm
Bekle bizi  İstanbul!"

İşte bu şarkıyla günün yazısına başlamak istiyorum canım okurlarım.

İstanbul'un en hoş gezme yerlerinden Burgaz Adaya gitmek, sonbaharı orada yaşamak, sessizliği orada solumak ister  misiniz?

Geçen yılki Burgaz gezimden anı kalan bu fotoğraflar baktıkça aaaah keşke yine gitsem, yine orada olsam dedirten cinsten...

 Vapurla geçerken o kadar güzeldi  ki deniz önce yolculuk bitmese hiç dedim...
Alaycı martılar simit yiyordu ellerden, kocamandılar ve küçüçük yürekleri aslında çok da cesurdu...

İndiğimde hava kararmıştı Burgaz'da...çok korktum ilkin, ıssız geldi bana...
sonra her köşeden kedi sesleri, köpek sesleri, alışverişe giden insanlar, birden sakin bir kalabalık sardı çevremi...Gece 12de bile çok güvenli bir yer Burgaz ada...en azından gördüklerim bana bunu düşündürdü...

Araba kornası yok...trafik yok..sadece faytonların şıngırtısı var...bunun için bile gitmeye değer.


Büyük şehirlerden bıkanlar için tam yeri, tam zamanı dostlar...
Hem merkezi de...ulaşım kolay...Manzara hepsine bedel!
 
-Aah o gemide ben de olsaydım, açık denizlere yol alsaydııım...
bu fotoğrafların tümü bana aittir bu arada:)

Dümdüz bir deniz sarar sizi, yorgan gibi...izlersiniz saatlerce.
Balık yersiniz taze taze...demlenirsiniz...çay mı olur rakı mı olur artık, size kalmış.
 Harika bir çay içtim manzaraya karşı, adada şairlere-yazarlara  ilham olan manzaralardan biri.
Gün batımını seyredersiniz denize karşı...oy oyy oyyy...
burası Kalpazankaya denen mevkii...
Ünlü yazar Sait Faik burada yaşamış, Burgazda...

Bu manzaradan seyretmiş denizi, eskiden burası restoran değilmiş, aslında halk buranın restoran olmasından rahatsız olmuş ilkin hatta. Sait Faik'in yaşadığı eve gittim, tadilat vardı ve kapalıydı, içini göremeden geldim ne yazık ki, isterd,m ünlü edebiyat adamımızın kalemini görmek, çalışma masasına dokunmak, nasip...

Mavilere karışan turuncular, morlar, sarılar, pembeler...
lacivertleşen deniz,
denizle söyleşen martılar,
martılara göz kırpan balıklar...
ELELE AŞIKLAR!
Burgaz demek romantizm demek aslında.

Mimarisi de harika Burgaz'ın...
Tarihi dokusunu korumaya almışlar, konakları, ahşap mimarisi derken  kaldırımda yürüyemedim...
sürekli kaldırımdan yola indim ki bu güzel binaları bütünsel olarak görebileyim.

Keşke çok daha nitelikli bir kameram olsaydı , daha nitelikli fotoğraflar çekebilseydim diye hayıflandım.
Gördüğün her açıyı verecek iyi bir kameran olmalı, kadrajmış, ışıkmış...bunlar bi yere kadar, ille kompozisyon diyorum ben...(Elinde harika makinalarla sıradan fotoğraflar çeken nice insan var bi de...iyi bir fotoğraf kursu almak niyetim ama öncesinde iyi bir kamera tabii...
Siz siz olun iyi bir kamerayla ve harici bellekle gidin, sonra pişman olmayın yani...)

Keşke her ilde bir Burgaz olsa...
keşke tüketmeden güzellikleri yaşatabilsek...
neyse ki hala güzelliklere, doğaya, doğla olana aşık insanlar da var...
bu sokaklarda sizi çağıran bir şey var...
 Ama siz siz olun yalnızken gitmeyin Burgaza...içiniz kanar, canınız acır...
özlersiniz özellerinizi, o da burda olsaydı dersiniz, bir hüzün kaplar içinizi deniz gibi..
Ben bunları hissettim Burgaz'da.
kafa dinlemek, soluklanmak için  Burgaz ada gibi bir yer birebir, ama özlemin burnunuzu sızlatması da muhtemel.
Patchwork yastıklar var Burgazda, Büyükada da...
Oymalı ahşap binalar, dekorasyon dergilerinde yer almış binalar, bahçeler.
çalışkan insanlar var...bisikletler ve köpekler...
Roma dondurmacısı var, kapanmadıysa tabii.

Burgazda herkes birbirini tanıyor, biliyor içini-dışını az çok.
Meraklı gözlerle boğmadan bakıyorlar yüzünüze, alışılmış bambaşka insanlarla birlikte olmaya, alışılmış teknelerle ve yatlarla gelip balık yiyen turistlere...



 

Kilisesi var, camiisi var, kaynaşmış medeniyetlerimiz birbirine deniz ve tuz gibi...
Bir dikilitaş var adada, kilisenin bahçesinde...
  


 -İlk defa denize bakan -deniz manzaralı mezarlık gördüm burada, çok içime dokundu, garipsedim.
Belki de böyle bir güzel yere, böylesi manzaraya ölümü yakıştıramadığımdandı.
Belki güzelliklerle gözünü kör etme dedi bana manzara: sonun yine ölüm, yine mezar...
Burgaz harika dostlar, küçük ve sevimli. Görmenizi öneririm...
Şu bayram tatilinde bir tek gün bile koklasanız havasını anlarsınız beni.
Oradan diğer adalara da geçebilirsiniz.
SÖZÜN  ÖZÜ: BURGAZ ZAMANIDIR DOSTLAR.

GÜNÜN ŞARKISI

Bugün sizlerle paylaşacağım şarkı:
Adalardan Bir Yar Gelir Bizlere:))
Nasıl beğendiniz mi, konuya uyar mı dostlarım?Emel Sayın söylesin mi?

Resimler de şarkı kadar nostaljik değerli okurlarım, arada sırada nostalji de yapalım değil mi ama...

GÜNÜN KARİKATÜRÜ

Etiketler

KEDİDİR O KEDİ :))